Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, paralel yapı operasyonunda tutuklanan 75 kişi için verilen tahliye kararına ilişkin, "Yani, gözü karalığın bu kadarına pes denir ama bunu yargıç kılıklı insanların yapması, hakikaten yargıya duyulan güvenin gittikçe dip yaptığı Türkiyemizde örnek bir olay anlatılsa da yeri var" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Paralel yapı operasyonuyla tutuklanan 75 kişi için verilen tahliye kararı çıkmıştı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi bugün olağanüstü toplandı ve tahliye krizinin İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimlerini açığa aldı, neler söyleyeceksiniz?" sorusuna Arınç, "Bu Bakanlar Kurulu gündeminde ayrıntılı olarak görülmedi. HSYK'nın 2. Dairesi’nin bir toplantı yapacağı ve alacağı karar merak konusuydu. Yeni HSYK Kanunumuzda 2. Daire’nin yetki gaspında bulunan kişilerle ilgili olarak yeterli bilgi ve belge varsa böyle bir karar alması doğaldır. Şimdi dosyayı 3. Daire’ye havale etmesi, 3. Daire’nin de HSYK müfettişlerini görevlendirdiği, onların vereceği karara göre bu kararın sonuçlarını da ortaya koyması gerekiyor. Bir defa yetki gaspı, yani sulh ceza hakimlerinin yetki alanında bulunan bir kararı tamamen yetkisiz sayılan asliye ceza mahkemesi hakimi vermişse bu yok hükmünde verilen bir karar da değildir. Esasen, HSYK'nın ilgili dairesi de zannediyorum ki buna dayanarak bir karar vermiştir. Yani, bildiğiniz 2014'ün ilk çeyreğinde bir kanun çıkarılmıştı. Tutuklama veya tahliye ile ilgili kararlar diğer mahkemelerin yükünü azaltmak veya daha da süratlendirilmek üzere sulh ceza hakimlerine verilmişti. Sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış, münhasaran sulh ceza hakimlikleri kurulmuştu. Bir buçuk yıldan bu yana sulh ceza hakimleri görev başındaydılar" cevabını verdi.
"AKLA ZARAR BİR İŞ"
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Esasen burada şöyle bir yol takip edilmiş. Bu takip edilen yolun dolambaçlı olduğu, adeta kumpasa dönüştüğü de görülebiliyor. Verilen dilekçeler, doğrudan asli ceza hakimliğine verilmiş ve burada 10 sulh ceza hakimi, yani kendilerinin önüne bir karar geldiğinde karar vermesi gereken 10 sulh ceza hakimi hakkında da reddi hakim talebinde bulunulmuş. Asli ceza hakimi de, işte ismi geçen kişilerden birisi de bu talebi yerinde görmüş ve 10 sulh ceza hakiminin hepsinin reddi hakkında uygun karar demiş. Bunun üzerine de diğer asliye ceza mahkemesi hakimi hepsinin gelen talepleri uygun karşılamış ve hepsinin tahliyesine karar vermiştir. Bir defa nereden bakarsanız bakınız, hukuku, kanunu açıp okuduğunuzda, ki elbette çok önemli olaydır, bu belki yargı tarihinde ilk defa görülmektedir. Yani içinizden birinin hakim kılığına girerek karar vermesine benzer bir şekilde inşallah yanlış benzetmemişimdir, Ahmet'in vereceği kararı hiç yetkisi olmayan Mehmet'in vermesi gibi hukukta yetki çalınmasından bahsedilebilir. Yani sulh ceza hakimlerinin önüne gittiği zaman bunlar nasıl olsa bu tahliye taleplerini reddedecektir diye düşününler, o sulh ceza hakimlerini toptan reddetme gibi bir yol seçiyor. Önceden ayarlanmış, bilinmiş, ilişki kurulmuş bir başka hakim de 10 tane sulh ceza hakiminde iş yok, bunlardan beklediğimiz kararı çıkaramazsınız, ben onların hakkındaki ret talebinizi kabul ediyorum ve sizin tahliyenize karar veriyorum demiş. Akla zarar bir iş, olmaması lazım. Çünkü kanun sulh ceza hakimlerinin bu tür taleplere bakmasıyla ilgili bir buçuk yıl önce çıkardığımız kanunun uygulandığını biliyoruz. Daha sonra sulh ceza hakimleri böyle bir kararı yok hükmünde saydılar, tahliye müzekkereleri geri alındı ve tahliyeler gerçekleşti. Yani, gözü karalığın bu kadarına pes denir ama bunu yargıç kılıklı insanların yapması, hakikaten yargıya duyulan güvenin gittikçe dip yaptığı Türkiyemizde örnek bir olay anlatılsa da yeri var. Çok üzgünüm. Bugün Anayasa Mahkemesi kuruluş yıl dönümünde sayın başkanı dinlerken ne kadar takdir etmişsem, böyle bir olayın yargı içinde yaşanması da utanç vericidir. Bundan dolayı Türk yargısı kendisini süratle yenilemeli. Bunlara direnmek mümkün değil, direnecek durumda da değiller. (Pensilvanya'dan talimat şeklinde bir sözünüz var) Onu Sayın Başbakanımız bir mitingde ifade etti. Bu konuda yeterli bilgiye sahip değilim. İki hakimin böyle bir kumpası kurabilmelerinin yukarıdan aşağıya bir irade içinde cereyan edebileceğini gösteriyor ama bu tür iddiayı Sayın Başbakanımız yakinen biliyordur, o bilgilere sahip değilim."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.