Dün sabah saatlerinde İzmir'de yakalanan seri katil zanlısı Filiz’in İstanbul’daki ifadesinde ilginç bir detay daha ortaya çıktı. Üç cinayeti kendisinin işlediğini kabul eden Filiz’in Fransa’da Biyoloji okuduğu, ancak okulunu bitiremediği öğrenildi.
İstanbul ve Ankara’daki üç cinayetin zanlısı olarak aranırken İzmir’in Menderes ilçesinde yakalanan Atalay Filiz’in İzmir Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgusunda çarpıcı detaylar yer almıştı. Filiz’in İstanbul’daki ifadesinde de çarpıcı detaylar ortaya çıktı. Filiz’in, yakalandığında üzerinde bulunan kimlikleri sahte bir şekilde düzenletmediği, Tuzla’daki çay bahçesinde çalıştığı dönemde müşterilerin boş anlarını kollayıp kimliklerini aldığı belirtildi. Toplamda 16 kimlik kartının 5 ayrı kişiye ait olduğu öğrenildi. Filiz, üzerinde bulunan 10 bin lira ve 3 bin 500 Euro hakkında ise, “Bu parayı Tuzla’daki çay bahçesinde çalıştığım dönemde kazandım. Para harcamamı gerektirecek bir durum yoktu, her ihtiyacım karşılanıyordu. Ben de para biriktirdim” dedi.
ÜNİVERSİTE MEZUNU DEĞİLMİŞ
Ortaöğretimini Galatasaray Lisesi’nde tamamlayıp Biyoloji alanında lisans eğitimi yapmak için Fransa’ya giden Atalay Filiz’in üniversite mezunu olmadığı, okulunu tamamlayamadığı için Türkiye’ye döndüğü ortaya çıktı. Filiz’in, bu durumu ailesinden uzun bir süre sakladığı öğrenildi. Filiz, Ankara’daki cinayetlerinin kurbanı olan arkadaşları Göktuğ ve Elena’yla ve kayıp kız arkadaşı Olga’yla da Fransa’da tanıştığını söyledi.
CİNAYETLERİ KABUL ETTİ
Atalay Filiz, Fransa’da tanıştığı arkadaşları Göktuğ ve Elena’yla, iş arama bahanesiyle ailesinden uzaklaşmak için geldiği Ankara’da karşılaştığını söyledi. Burada bir süre görüştüklerini belirten Filiz, Göktuğ ve Elena’nın kendisine sürekli olarak kayıp kız arkadaşı Olga’yı sorduğunu anlattı. Bu durumdan rahatsız olduğunu belirten Filiz, “Başımı yakacaklar diye korktum. Ben de onlara bir kumpas kurup açıklarını bulmak istedim. Bu yüzden arabalarına telefonla takip sistemi yerleştirdim. Tatile gideceklerdi. Gittikleri yere kadar takip edip kaldıkları otele kadar girecektim. Odalarına bir şekilde kamera yerleştirip beni rahatsız etmemeleri için şantaj yapacaktım. Ancak arabalarının uzun süre AŞTİ’de kaldığını gördüm. Arabalarını bırakıp gitmişler. Bu yüzden planım işe yaramadı. Ankara’ya döndüklerinde bana yine Olga’yı sordular. Onlar gelmeden önce aldığım pompalı tüfekle ateş ettim ve ikisini de öldürdüm. O anı gören insanlar da olmuştu. Ben Olga’yla en son 2011 yılının Ağustos ayında görüştüm, beraber tatil yapmıştık” dedi.
Ankara’da işlediği cinayetlerin ardından İstanbul’a gelip yeni sahte bir isimle yeni bir hayata başladığını anlatan Filiz, “Tuzla’daki bir çay bahçesinin iş ilanı üzerine görüşmeye gittim. Burada işe başladım. İsmimi Furkan olarak söyledim. Bana bir ev de verdiler, benimle beraber çalışan bir arkadaşımla ev arkadaşlığı da yapıyorduk. Tarih öğretmeni Fatma Kayıkçı ile de burada tanıştık. Aynı apartmanda oturuyorduk. Kaldığımız ev dört odalıydı, odalardan birini apartmanda oturan komşular depo olarak kullanıyordu. Bu yüzden evime girmeleri kolaydı. Fatma Kayıkçı’nın odama girdiğinden ve eşyalarımı karıştırdığından şüphelendim. Masamın üzerine bıraktığım eşyaların kenarlarındaki boşlukları santimetresine kadar ölçtüm. Akşam eve geldiğimde yerlerinin değiştiğini fark ediyordum. Bu durumdan çok rahatsız oldum. Cinayet günü Fatma Kayıkçı ile evden çıkarken karşılaştım. Bana “Naber Atalay?” diye seslenince, gerçek kimliğimin ortaya çıkmasının şokuyla kendisine birkaç kez vurdum. Daha sonra 7-8 bıçak darbesiyle yaraladım ve evin içerisine çektim. Orada öldü. Cesedi bavula koydum ve Tuzla’ya bırakıp kaçtım. Önce Kaynarca’ya, daha sonra Gebze Otogarı’na ve son olarak da Sakarya’ya gittim” şeklinde ifade verdi.
“BENİ ARADIKLARINI TELEVİZYONLARDAN ÖĞRENDİM”
Fatma Kayıkçı cinayetinden 2 gün sonra İzmir’e gittiğini söyleyen Atalay Filiz, “İzmir’de genellikle öğrencilerin kaldığı pansiyonlarda kaldım. Kaldığım evde kimse yokken televizyon izliyordum. Bütün televizyon kanallarında beni aradıklarını gördüm. Daha sonra apar topar hazırlandım ve oradan ayrıldım. Bu esnada bavullarımı da azalttım. Lazım olan eşyalarımı tek bir bavulda topladım. İzmir Gümüldür’e gidip Özdere bölgesindeki bir milli parkta bir hafta kaldım. Zaten doğada yaşam idame etmeye ilgim vardı, bu yüzden zorlanmadım. Burada kaldığım bir haftanın sonunda zorlanmaya başladım ve Menderes’e gitmek üzere mili parktan ayrıldım" dedi.
Menderes’e gitmek üzere bindiği minibüsteki şoförün yanında oturan şahsın kendisinden şüphelendiğini ve sürekli telefonuna bakarak kendisiyle göz göze geldiğini anlatan Filiz, “Benden şüphelenmeleri üzerine minibüsten indim. Daha sonra arkadan gelen başka bir minibüse bindim. Bu minibüste de dikkatle bana bakıyorlardı. Polis, minibüsün önünü çevirdi ve yakalandım” şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.