10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü nedeni ile çarpıcı ve bir o kadar da dikkat çeken yazılı bir basın açıklaması yapan Yeşilırmak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Şeker, “Bugün Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin 100. Yıldönümüne adımımızı attık. Ama onun övgü ile bahsettiği medyamız can çekişiyor!. Geçen yıllar içinde yerel ve yaygın medya sizce neden can çekişen, can suyu bekleyen bir hale geldi? Maddi ve dijital gelişimler yerel medyayı baskı altına alırken, yerel medya sahipleri ve çalışan emekçileri de çıkış yolu arar oldular.
Oysa Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk ne demişti medya için. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır. Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır. Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” sözleri ile basına verdiği önemi işaret etmiştir.
Peki, geçen yıllar içinde Atatürk’ ten sonra dikkat çeken yazarlardan Hüseyin Cemil Meriç’in; “Aydınların aydınlatmadığı halkı, soytarılar aldatır. Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir” cümleleri ile bilgi ve aydınları işaret ederken bunlarla aydınlanan kişilerin arasından çıkan Gazeteciler, medya mensupları bu günlerde sizce bu duruma nasıl getirildiler? Gelinen bu süreçte, “Türkiye'de basın örgütleri meslek ve özgür basın mücadelesini tek tek, bölünmüş ve parçalanmış bir şekilde vermeye, ayakta kalmaya çalışıyor. Bir türlü bir araya gelip, tek yumruk olmayı maalesef başaramadılar. Bunların nedenlerinin en başında elbette ki Cemiyetler arasındaki çekişmeler, yetmez gibi Federasyon - Konfederasyon ayrışması, çok sayıda sendika, ayrı ayrı dernekler, platform oluşumlarından kaynaklanmıştır. Oysa hepimizin derdi aynı, sorunları bir, çözüm önerileri birbiriyle kesinlikle uyumlu. Ama unutulan tek bir şey var;"Tek başına asla kurtuluş yok! Ya hep beraber ya hiçbirimiz…"
Bu noktadan sonra söyleyecek çok sözümüz var. Meslektaşlarımız ile sahada görev yapan basın emekçilerinin sorunları dağlar gibi, yığınla dolu. Mesela ilk sırada basın kartı sorunu geliyor. Bunun nedeni vesayet gazeteciliğinde!? Çünkü iktidara kim gelirse hemen basını boyunduruk altına alma isteği ve hevesine giriyor. Yetmezmiş gibi bırakın cemiyetleri bir de üstüne üstlük sendika derdi, sigortası! Oysa yerel basın dünyasında sigortası yapılmadan, sarı basın kartı olmadan çalışan yüzlerce meslektaşımız var.
Bunların kimi internet medyasında, kimi ulusal basında ve kalan büyük çoğunluğu iseyerel basın içinde. Peki, soruyorum bu meslektaşlarımıza kim sahip çıkacak? Onların haklarını kim savunacak? Gelişen ve değişen dünyamıza paralel değişen İnternet medyası için yasal bir düzenleme yok. Yapılan düzenleme ise tam bir muallak. Tam bu noktada İnternet medyasında, yerel radyo ve televizyonlarda çalışanları yok mu sayacağız? Dedik ya; Tek başına kurtuluş yok!İnternet icat oldu, mertlik bozuldu…
İnternet ve dijitalleşme ile oluşturulan yeni dijital medya geleneksel medyanın ezberini bozdu. Geleneksel medya can çekişiyor, ayakta kalabilmek adına küresel dijital iletişim ve paylaşım platformlarının; Google, facebook, twitter, instagram, linkedin, youtube, instagram ve diğerlerinin kölesiyiz artık.Peki kim kazanıyor, kim kaybediyor? Okuyucu elindeki akıllı telefonla bedavaya ulaşabildiği bir içeriğe neden para ödesin ki!? Yani, tüketici kazanıyor. Bir başka kazanan ise gazetecilik adı altında iş yapan sosyal medya fenomenleri!? Basın camiasında kurumsal aidiyetler ölüyor. Sosyal medyada 20 bin takipçi bulan kendini kurumundan üstün görüyor. Bu kişilerin sosyal medya fenomeni mi, gazeteci mi oldukları ise ayrı bir tartışma konusu. Oysa gazetelerin hammaddesi haberdir, yorum değil. Başkalarının ürettiği içerikler üzerinden ahkam kesip yorum yaparak gazetecilik ödülü alanlar bile oldu bu ülkede…
Her sabah yüzbinlerce gazeteci bu paylaşım platformlarına içerik üretmek için mesaiye başlıyor. Bu yazıları da internet sitemizde yayınlayıp daha çok okunması için sözünü ettiğimiz tüm platformlarda paylaşacağız. Peki bu dijital kapitalizm canavarıyla nasıl başa çıkacağız? Bu noktada en iyi mücadele ve desteği sever yada sevmezsiniz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer veriyor. Başkan Tunç Soyer yerel basın için hayati öneme sahip bir öneri ve iş birliği modeli ortaya koydu. Başkan Soyer'in talimatı üzerine yapılan düzenlemeyle İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi kararları yerel gazetelerde her ay iki tam sayfa ilan olarak yayınlanmaya başladı. Bu sayede yerel basın kuruluşlarına ekonomik destek sağlanırken, şeffaf belediyecilik ve katılımcı demokrasi adına da çok önemli bir adım atıldı. Uygulama 4 yıla yakındır İzmir’ de başarıyla devam ediyor. Darısı Türkiye’de ki diğer tüm belediyelere, iş adamlarımıza...
Ve son cümle olarak her kulvarda bahsettiğim, dile getirdiğim gibi, “Yerel medya bir ülkenin insan vücudunda ki kılcal damarları gibidir. Kılcal damarı olmayan vücut tam çalışmaz. Unutulmamalıdır ki; Kurtuluş Mücadelesinin en büyük kahramanları yerel gazetelerimiz olmuştu. Siz kendi vücudunuzu çalışamaz hale getirmeye çalışmayın. Çünkü bu vücut daha kaç asır bu millete hizmet verecektir O nedenledir ki hükümetler gelir geçer, baki olan Devlettir. Devletimizin en kısa sürede amasız, fakatsız, lakinsiz yerel gazete ve medyasına sahip çıkacağına inancım sonsuzdur. Bu düşünce ve duygularla 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü meslektaşlarımızın kutlar başarılar dilerim.” Diyerek açıklamasını tamamladı.
HABER-FOTO: Nurhan GÜZEL- Yağmur AYAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.