Avrupa basınının Yunanistan açıklarında 14 Haziran'da battıktan sonra 81 göçmenin hayatını kaybettiği, 500'ünün ise hala kayıp olduğu gemi faciası ile Titanik'i görmek üzere kişi başı 250 bin dolara 5 kişiyle Atlas Okyanusu'nda dalış yaptıktan sonra irtibatın koptuğu OceanGate Expeditions'a ait "Titan" adlı denizaltına yaklaşım şekli tepkilere yol açtı. Göçmen faciasından yalnızca 4 gün sonra OceanGate Expeditions'ın kurucusu, bir milyarder, bir iş adamı ile oğlu ve bir Fransız denizaltı pilotuyla yola çıkan denizaltı, irtibatın koptuğu Pazar gününden bu yana Batı medyasının manşetlerinden düşmedi. Denizaltı ve içindeki 5 kişi için 24 saat boyunca dakika dakika haber yapılıp röportajlara ve arka plan bilgilerine yer verilirken, Yunanistan'daki gemi faciası ise kayıp denizaltı aracının gündem olmasıyla yok sayıldı. Sosyal medya kullanıcıları da aşırı yüklü göçmen gemisi ile denizaltı aracının fotoğraflarını yan yana koyarak yaptıkları paylaşımlarda Batı medyasının denizde yaşanan iki olaya yaklaşımındaki farklılığa dikkat çekti. Kullanıcılar, daha iyi yaşam umuduyla yola çıktıktan sonra denizde can veren göçmenler hakkında sessizliğe büründükleri gerekçesiyle Batılı haber kuruluşlarını “ikiyüzlülükle” suçladı. Bir sosyal medya kullanıcısı, medyadaki farklı yaklaşımın “göçmenlerin denizde ölmesi normal, milyarderlerin denizde ölmesi ise bir trajedi" şeklindeki bir mesajı temsil ettiğine dikkat çekti.
“Göçmenler ile elitler arasında ayrımcılık”
Diğer yandan, iki deniz felaketine yönelik arama-kurtarma çalışmaları da tartışma konusu oldu. Uluslararası ve özel kuruluşlar ile kamu kuruluşları denizaltı aracının bulunması için bir araya gelirken, 700'den fazla göçmenin bulunduğu gemide felaketin üzerinden 9 gün geçmesine rağmen 81'i ölü olmak üzere yaklaşık 200 kişiye ulaşılabildi. Sosyal medya kullanıcıları 5 kişinin bulunduğu Titan'ı arama-kurtarma çabalarına seferber edilen kaynakların, Suriyeli, Mısırlı, Pakistanlı ve Filistinli göçmenler için kullanılmadığını vurgulayarak “göçmenler ile elitler arasında ayrımcılık yapıldığını” ifade etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) eski direktörü Kenneth Roth yaptığı paylaşımda, “Denizaltı aracındaki 5 kişiyi kurtarmak için gösterilen büyük çaba ile Yunan Sahil Güvenlik ekiplerinin yüzlerce göçmeni batmadan hemen önce tehlikede olduğu apaçık ortadan olan gemiden kurtarmak için gösterdiği acınası çaba arasındaki muazzam farka bir tek ben mi şaşırdım?” ifadelerini kullandı. İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Bölgesinden Sorumlu Müdür Yardımcısı Judith Sunderland ise, “Bu korkunç ve iğrenç bir tezat. "Birilerini kurtarmak için her türlü çabayı gösterirken bazı insanların ölmesine izin verme isteği. Bu, insanlığın gerçekten karanlık bir yansıması” dedi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 500 civarında göçmenin hala kayıp olduğu gemi kazasının Akdeniz'de şimdiye kadar görülen en ölümcül ikinci felaket olabileceğini belirtmişti.
Öte yandan, 18 Haziran'da irtibatın kesildiği denizaltı aracında Pakistanlı iş insanı Şahzada Davud, oğlu Süleyman Davud, denizaltının sahibi OceanGate şirketinin kurucusu ve CEO'su Stockton Rush, Action Aviation'ın sahibi İngiliz milyarder Hamish Harding ve Fransız denizaltı pilotu Paul Henry Nargeolet bulunuyordu. Pazar gününden bu yana yürütülen çalışmaların ardından dün 5 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı.
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.