Samsun OMÜ’ye bağlı Çarşamba Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi öğrencileri Çarşamba’da yaşadıkları sıkıntı ve zorluklar konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundular. Yaşanılan sıkıntıların ise ciddi boyutlara ulaştığı görüldü
Geçtiğimiz yıl yapımı tamamlanan ve öğrenci alımına başlayan Çarşamba Mustafa Kemal Güneşdoğdu Yerleşkesi Ord. Prof. Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi öğrencileri, Çarşamba’da iki yıl içerisindeki yaşadıkları sıkıntıları gazetemizle paylaşarak durumun vahameti konusunda çarpıcı bilgiler verdiler. Öğrenciler ile yaptığımız görüşmede öğrenciler yaşadıkları sıkıntılardan kaynaklı artık Çarşamba’da kalmak ve burada eğitim görmek istemediklerini belirtirken, bu konuda yaptıkları açıklamalarla sıkıntının şok edici boyutlara ulaşmış olduğu gözlendi. 30 kişiyi aşkın sayıda öğrenciler ayrı ayrı yaşadıkları sıkıntılarını bizimle paylaştıkları görüşmede öğrencilerin anlattıkları ve artık boyutunu çoktan aşmış denilen ve özellikle öne çıkan çarpıcı ve dikkat çeken bölümlerini paylaşmak istedik.
“Biber gazı aldık”
Yaptığımız görüşmede öğrencilere neden sizlerle şehir merkezinde sıklıkla karşılaşamıyoruz, ‘şehirde yok gibisiniz’ dediğimizde ilk olarak Cansu isimli öğrenci, “Korkudan biber gazı taşımaya başladık” dediği cümlelerle konuya başlaması dikkat çekiciydi. “İsmim Cansu siz dediniz ki şehirde merkezde öğrencilerle karşılaşamıyoruz. Bende çıkamıyorum diyeyim. Çünkü Yurttan 6’dan sonra dışarıya çıkamıyorum. Çünkü gerçekten de korkuyorum, grup olarak kız arkadaşlarımla dışarıya çıktığımda laf atılma olsun, takip edilme olsun birçok şeyler yapılıyor. Onun için ben ve kız arkadaşlarım hep birlikte biber gazı aldık, çok zorunlu bir durum olduğu zaman öyle dışarıya çıkıyoruz. Tek başıma hiç dışarıya çıkamıyorum ya da çıkarsam işim olursa yurttan bir arkadaşıma ‘benimle gelir misin’ diyorum öyle çıkıyorum. Onun içinde merkezde üniversite öğrencilerini göremiyorsunuz” dedi.
“Yaratık muamelesi görüyoruz”
Öğrenci arkadaşlarımız cümlelerine devam ettikçe bizde hayretler içesinde dinlemeye devam ettik. Öğrenciler, “Birkaç arkadaşla merkeze çıktığımızda, pazara çıktığımızda ya da her hangi bir yerde alış veriş yaptığımızda bay esnaflar benim elimden para almadı, bayan olduğum için benim elimden para almadılar ama toplu olarak her hangi bir erkek arkadaşım tarafından para verildiğinde kabul edildi. İnsanlar bizi insan yerine almıyor nerdeyse. Bizim elimizden almayıp erkek arkadaşımdan para alması açıkçası onur kırıcı bir davranış oldu. Bizimle iletişime zaten geçmiyorlar. Hani “yaratık” muamelesi görüyoruz. Bir kızla erkek yan yana yürüdüğü zaman insanlar tarafından direk yanlış algılanmaya başlıyoruz. Direk böyle kötü bakışlar, laf atmalar tarzında farklı eylemlerle karşılaşılıyor. Bizim yaptığımızı Çarşambalı biri yaptığında normal, problem olmuyor. Şehirden bir kızla erkek yürürken gördüklerinde bir şey olmuyor ama üniversiteli biri ise problem oluyor. Elinden para almaması da seni insan yeri koymaması değil seni tamamen kadın olarak görmesi yani 60 yaşında bir adam çocuksun, küçüksün demiyor. Namahrem diyor ben para almam, dokunmam diyor. Kilosu ne kadar amca diyorsun 1 TL yeğenim diyor dönüyorsun arkandan dikizliyor. Yeğenim diyen adama bak!” şeklinde ilçenin görünmeyen yüzünü net olarak dile getirmeye devam ettiler.
Davalık bir taciz vakası
Bir arkadaşlarının yaşanılan bir taciz olayından kaynaklı davalık olduklarını duyduğumuz öğrenciler yaşanan olayları ise söyle anlattı, “Ben Selda Arkadaşımın adı Selin. Arkadaşım bir gün dışarıya çıkmıştı. Eşofmanı, üzerinde kapşonlu bir eşofman üstünde vardı. Bir erkeğin baktığında taciz edebileceği bir durum değildi. Hatta bir erkeğin buna hiçbir şekilde hakkı yok. Yürürken yolda birisi yanına gelmiş laf atmış, tanışabilir miyiz demiş. Hiç bakmamış yürümüş, hatta onu duymamak için kulaklığını takmış, müzik dinlemeye falan başlamış. Aynı çocuk ona kâğıt uzatmış onu da almamış. Tam fotoğrafçıya girecekken orda elle taciz etme geçmiş aralarında. Sonra Selin o şahsı biraz hırpalamış. Döverken arkadaşımın yardım edin çağrılarına gelip oradan kimse bir şey yapmamış. Çocuğun dayak yediğini görünce gelmişler. Etraftaki insanlarda aynı zihniyetteler. Yani tacize uğramışsa bu tacizi hak etmiştir anlamına getiriyorlar durumu. Polise falan gittik dava açıldı. Arkadaşım Samsun Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden ruh sağlığı bozulmuştur raporu aldı. Savcı ağır ceza davası açmış o çocuk hakkında. Burada kendini güvende hissedemiyorsun. Dışarıya çıktığın zaman korkuyorsun. Sürekli arkana, sağına soluna bakma ihtiyacı hissediyorsun. Çünkü insanların hepsi aynı kafadalar hani biri mini etek giyse sana ne kardeşim bakmazsın ama 50 yaşındaki adam bile dönüp bakıyor. Hani o bakışlar gerçekten hiç hoş değil ve hepsi vay be bu kesin tacizi hak etmiştir diye düşünüyor. Yani buranın bence gelişememesinden kaynaklanan bir şey. Kadınları sadece cinsel obje olarak görüyorlar” diyerek yaşanan korkunç olayları bizlerle paylaştık.
Arkadaşlarla sohbetimiz ilerledikçe ardı arkası kesilmeyen onlarca taciz vakası anlatmaya devam ediyorlar; para çekmek için yurttan çıkan bir öğrencinin peşine takılanlar, Otobüs bileti almak isteyen bir öğrencinin otogara giderken yolunu kesmeler, üzerlerine bira şişesi atılarak hayatlarına kast etmeye varırcasına sayısız bir sürü olay anlatan öğrencilerden öğrendiğimize göre olaylar o kadar korkutucu boyutlara ulaşmış ki bazı öğrencilerin bu konulardan kaynaklı kaydını sildirip memleketine döndüğünü bile öğrendik.
Dersleri konusunda da çok memnun olmayan öğrenciler bu konuda da çok sıkıntı yaşadıklarını dile getiriyorlar. Öğrenciler özellikle akademik kadro olarak yetersiz buldukları üniversite konusunda sosyal olanakların kısıtlılığından da şikayetçiler. Öğrencilerin bu konular söylediklerini sizlerle eksiksiz paylaşmak istiyoruz. “Benim adım Rana Biz Çarşamba halkıyla da yıpranmak istemiyoruz. Bunun dışında sosyal imkânlara da geçmek istiyorum.. Sosyal imkânlara gelince ben belki arkadaşlardan çok daha sosyal bir insanımdır. Sürekli Samsun’a gidip geliyorum. Benim ailem bir şekilde baskıyla beni buradaki yurda kaydettirdi. Çünkü Samsun’dan her gün gelip gidemem diye düşündüler. Kaldı ki doğru bir karardı. Çünkü benim Samsun da kalan arkadaşlarım her gün okula gelip gidemiyorlar. Sadece belirli derslere geliyorlar. Onun dışında sınıfımızda 88 kişiyiz şuan da 20 kişi çok zor çıkar. Yani bizim derslerimiz çok güzel geçmiyor. Herkes yorgun, yoldan gelenler zaten ayrı yorgun, burada olanlar burada olduklarından memnun değil sıkkın. Hocalarımızda memnun değil aslına bakarsanız. Fakülteden gelen hocalarımızda memnun değil. Çünkü 1,5 saat yol ve çok zor geliyorlar. 2 hafta da bir gelen hocalarımız var ve biz 4 saati bir an da işliyoruz. Bunun dışında maddi olarak da gerçekten bizi çok çöküntüye uğrattı. Çünkü ben sosyal bir insanım biliyorsunuzdur Samsun’u orada ben her hafta tiyatroya gitmeye çalışıyorum. Onun dışında ben eskiden şimdi 1. Sınıftaki arkadaşlarımız bilmez merkez deki Atatürk Kültür merkezi vardı ve orada gerekli sunumlar yapılıyordu. Sempozyumlar, konferanslar yapılıyordu. İlgi alanım olmadan ya da her hangi bir konferansa gidip orada bilgi edine biliyordum, yazarlarla tanışıyordum. Konferansla ilgili olan insanlarla konuşuyordum ama burada benim tamamen o imkânım kaldırıldı. Çünkü merkez kampüsü çok uzaklıkta hani en azından yakın bir yerde olsaydı ben oraya gidip gelirdim. Benim buradan oraya gitmem en azından 10 TL patlıyor. Onun üstüne 10 TL’de değil zaman kaybı hani buradan 2 saati de buluyor. Bilmiyorum hani siz gitmişsinizdir diyeceğim gitmişsinizdir el mahkûm buradan 45 dakika İn-bin zaten ayrı bir yorgunluk belediye evlerinden iniyorsunuz ve 1,5 L veriyorsunuz. Zaten o ayrı bir külfet bunu bastırarak söylüyorum. 5 dakika yol için ben 1,5 L veriyorum. Benim arkadaşlarımın babaları belki aralarında zengin olan vardır ama benim babam zengin değil. Bunun dışında tramvaya bineceksin, ondan sonra ring var ona bineceksin ki ondan sonra kalsın sende konferans dinleme zevki. Bizim konferanslarımız oluyor, bahar şenliklerimiz oluyor mesela geçtiğimiz günlerde medya ödülleri töreni vardı. Birçok arkadaşım oraya gitmek istedi fakat gidemediler çünkü Samsun’da kalmaya yerleri yoktu. Çarşamba’da kalan arkadaşlarım gelemediler. Medya ödülleri töreni akşam 8 de başladı. Hangi arkadaşım o saatten sonra Çarşamba’ya dönebilmek için araç bulabilsin. Ben bir hukuk fakültesinin ilçede olmasını yakıştıramıyorum. Tek başına bir ilçede olmasını yakıştıramıyorum. Burada belki bir kampüs şeklinde farklı fakültelerle birlikte olsa yakıştırabilirdim. Biz burada çok küçüğüz bir kulüp kurmaya kalksak kaç tane öğrencimiz var ki o alanlarla ilgilensin” dedi
“Yapacak sosyal olanağınız yok sizde ders çalışın”
Sosyal olanaklar konusunda spor, kültür-sanat faaliyetlerinden tamamen yoksun olduklarını dile getiren öğrencilerin açıklamalarına devam ediyoruz, “Adım Ceren. Ben kadın hareketinden geliyorum, burada kadın sorunu ciddi anlamda var. Toplumsal cinsiyet burada o kadar içselleştirilmiş ki bırakın akşam 6’yı gündüz gözüne bile sokağa çıksanız, sorunlar yaşama ihtimaliniz var. Buradaki idari amirler burada sosyal olanaklar az bundan kaynaklı derslerinize daha da çok yönelebilirsiniz şeklinde cümleler sarf ediyorlar. Benim sosyal olanaksızlığımı meşrulaştırmaya kimsenin hakkı yok. Tabi ki erkek arkadaşlarımız cinsiyetlerinden dolayı bizden daha avantajlı bir grup da yer alabilirler ama ben tacize maruz kalmak istemiyorum. Ve tacizin hiçbir şekli maruz görülemez. Yani bu bir ıslık olabilir bedensel temas olabilir ama bunların hiçbiri maruz görülemez. Barınma olanakları bakımından da burada sorun olduğunu düşünüyorum. Burada özel yurtlar çok pahalı ve standartları çok düşük buna rağmen biz o yurtlarda kalmak zorundayız. Devlet yurdu yapıldı ama onunda kapasitesi seneye yetmeyecektir. Sosyal olanaklar burada çok az. Burada can güvenliği sorunumuz da var. Ben fakültemin önünde üst geçit talebinde bulundum ve hiç kimse dönmedi. Burada trafik kazası oldu. Her gün Dört Yolda kazalar oluyor. Artık bu sorunlar can güvenliğimizi de tehdit ediyor. Böyle sorunlar yaşadığımız bir yer konusunda çok da iyimser olamıyoruz. Bu fakülteyi bir hayırsever yaptırdı diye ben böyle sıkıntılar yaşamak zorunda değilim. Onun 3 milyon lirası benim umurumda bile değil, eğer ben burada yaşam hakkım konusunda sıkıtılar yaşıyorsam, devlet bana ücretsiz eğitim vermek zorundayken ben bunları hak etmiyorum. Biz burada yurtta kalıyor olabiliriz. Ama Samsuna geliş gidiş yapıyoruz pasomuz olmasına rağmen yine de pahalı bir ulaşımla karşı karşıyayız. Burada bu kadar sıkıntılar varken Belediye Başkanı veya başka idari amirler buraya gelip de burada bizlere, “yapacak sosyal olanağınız yok sizde ders çalışın” gibi bir cümle kurmaya kimsenin hakkı yok. Buradaki yaşam standartlarımızın düşüklüğünü kimsenin meşru kılmaya hakkı yoktur kılmamalıdır da” diyerek çarpıcı sözler söyledi.
Öğrencilerin yaptıkları açıklamaların hepsini keşke yerimiz olsaydı da sizler ile paylaşabilseydik ama her öğrenci farklı farklı alanlarda yüzlerce sorun dile getirdiler. Biraz özetlersek; öğrenciler yaşadıkları zorluklardan kaynaklı Çarşambaya karşı aşırı derecede soğumuşlar. Ve Çarşamba’da yaşarken can güvenlikleri konusunda endişe ediyorlar. Bundan kaynaklı aşırı derecede korkan öğrenciler Çarşamba’ya da yabancılaşmış durumdalar. Birçok öğrenci Çarşamba’da yaşamak istemezken, öğrenciler “Çarşamba Hukuk Fakültesi için ne kadar hazırdı” sorusunu soruyorlar.
Öğrencilerin isteklerine gelirsek üzülerek yazmak zorundayız ki öğrenciler o kadar yıpranmışlar ki artık gitmek istiyoruz diyorlar. Hatta “bize bir isteğiniz var mı? Diye sormayın gitmek istiyoruz” diyorlar. Yaşanılan sıkıntılar bu boyutlara ulaşmışken konunun muhataplarını bir an evvel olaya müdahale etmeye çağıran öğrenciler. “Bizler kimsenin oy oyuncağı olmak istemiyoruz bizler öğrenci olmaya geldik yaşadıklarımız ortada” diyorlar. Çözüm için İlçenin yöneticileri konumunda ki Kaymakam, Belediye Başkanı, Emniyet Müdürü, Siyasiler ve STK Yöneticileri ile fakülte de büyük bir toplantı yaparak seslerini ve sıkıntılarını anlatmak ve ortak akılla çözüm yolu bulmak istediklerini aksi takdirde okula gelmek istemediklerini bir kere daha vurgulayarak yetkililerden yardım ve destek isteklerini bir kere daha tekrarlayarak konuşma ve sitemlerini sona erdirdiler.
HABER-FOTO: Serkan KARAHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.