TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Hukuk ve hukuku uygulayan kurumlar gündelik siyasetin parçası olamaz. Hukuk kurumları ve hukuku uygulayıcılar siyasetin merkezine oturamaz. Eğer böyle olursa büyük zarar verir“ dedi.
TBMM’de düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulunan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 1 Ocak’tan itibaren Türkiye’de seçim sürecinin başladığını söyleyen ve siyasi partiler ile adaylara başarılar diledi. Türkiye’nin bugüne kadar 16 tane büyük seçim yaptığını ifade eden Cemil Çiçek, 1950 yılından bu yana Türkiye’de en başarılı yapılan işlerin başında seçimlerin geldiğini, seçim sonuçlarıyla ilgili başka ülkelerde yaşanan sıkıntıları Türkiye’nin yaşamadığına dikkat çekti. İlk defa bu sene Cumhurbaşkanlığı seçimini vatandaşın yapacağını ifade eden Çiçek, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin her zaman sancılı seçimler olduğunu, Türkiye’de bir kısım hareketlenmeler olduğunu, demokratik ülkelerde olmaması gereken seçim sürecine müdahalelerin olduğunu belirtti. Çiçek, “TBMM daha önce Cumhurbaşkanını seçerken, bir önceki seçimler yaşadığımız antidemokratik durumlar, sürece müdahaleler nedeniyle, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi gibi bir sonuca bizi götürdü. Sancısız, sıkıntısız bir seçim olmasını diliyorum” diye konuştu. Çiçek, seçimlerin demokrasinin vazgeçemeyeceği, halkın iradesinin doğrudan siyasete yansımasına neden olan en demokratik imkan olduğunu ifade etti.
“SİYASET ADINA DİLİMİZ ÇOK DİKENLİ”
“Ülkemiz için barış diliyoruz, birlik, beraberlik, kalkınma, istikrar diliyoruz” diyen Çiçek, bu temennilerin Türkiye’nin ve insanların ihtiyacı olan hususlar olduğunu açıkladı. Çiçek, “Birlikte bir çabaya ve gayrete ihtiyaç var. Burada yapılması gereken birkaç husus var, bunların gereğini yaparsak Türkiye’de daha huzurlu olacak, bu toplum daha dinamik olacak. Bunlardan bir tanesi, özeleştiridir. Hepimizin bir özeleştiri yapmaya ihtiyacımız var, siyaset olarak bunu çok yaptığımızı söyleyemem. Başkalarının yanlışını ortaya koymak için harcadığımız çabanın yarısını biz nerede hata yapıyoruz ayırsak çok iyi olur. İktidarıyla muhalefetiyle siyaset yapan herkes ve toplumun her kesimi, biz özeleştiriyi yapmadığımız taktirde Türkiye’de bir kör dövüşü yapmış oluyoruz. Bir özeleştiri için sağduyuya, normalleşmeye, gerginliklerden uzak, birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Bir barış ve kardeşlik diline ihtiyacımız var. “ dedi.
“HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSIN”
“Türkiye çok sayıda yetki çatışmasının yaşandığı ülkelerin başında gelir” ifadelerini kullanan ve herkes kendi işine bakması gerektiğini söyleyen Cemil Çiçek, “Yasama yasama görevini, yürütme yürütme görevini, yargı da kendi görevini yapacak, herkes kendi işini yapacak, bir birinin alanına müdahale etmeyecek. Tecrübelerden yola çıkarak, 2014’ün başarılı bir yıl olması herkesin kendi yetkileri çerçevesinde görev yapmasına bağlıdır. Olmadığı taktirde bir çok sıkıntıyı beraberinde getirir. Demokrasilerde en belirgin kuralın kuvvetler ayrılığıdır. Bu birbirine hasım olması, birbiriyle husumet içinde olması anlamına gelmiyor. Bu üç kuvvet biri diğerinin alternatifi değil, biri diğerinin hasmı hiç değil. Üç kuvvet 63 yıllık çok partili hayatımızda yan yana olduklarını her zaman görmek mümkün değil. Birinin diğerinin yerine geçerek. Birbirinin yetkilerini gasp etmesinden dolayı bu toplum çok büyük sıkıntılar çekmiştir. Bizde ki kuvvetler ayrılığının nasıl bir model olduğu Anayasamızda belirlidir. Maalesef birlikte bir anayasayı yapamadık, bu ihtiyaç daha da artmış vaziyette. Ortada sıkıntılı bir durum var. Bütün bunlara rağmen yenisi yapılıncaya kadar elimizdeki anayasaya uymak demokrasinin gereğidir. Hiç kimse ve hiçbir kurum kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanamaz. Aradan geçen 31 yıl içinde birçok olumsuz örnekleri yaşadık, yetki gasplarına şahit olduk, en fazla yetkisi gasp edilen TBMM olmuştur. Bu anayasa sebebiyle Meclisin gündemi yürütme organı tarafından belirlenir, yürütme organından gelen kararların Meclis’te meşrulaştırması gibi çok dar bir alana hapsedilmiş konumu var. Bu anayasadan kaynaklanıyor. Yürütme ile ilgili birçok örnekleri biliriz ama sıkıntılı dönemlerde yargının da büyük ölçüde yasamanın yetkilerini gasp ettiğini, siyaset kurumunun alanının daralttığını uygulamalardan biliyoruz. Demokraside her kuvvet kendi işini yapacak. Yargının görevi ve yürütmenin görevini biliyoruz, yargının nerede duracağı konusunu bilmiyoruz. Yargının görevi sadece hukuki denetim yapmaktır. Bir yasama faaliyetinin denetimi söz konusuyla yargı makamı işin anayasaya uygunluğunu denetleyecektir, yerindelik denetimi yapmak yağının görevi değildir. Yerindelik denetimini yapmak bir işin yerinde olup olmadığına karar verecek en önde gelen kuruluş yasama organıdır. Yasama organı neye karar veriyorsa onu herkesin kabul etmek gibi bir durumu var. Hukuk kurallarına uygun olarak yapılan işlem yargının yetki hududu dışına çıkarak bu denetimi yapması çalışmaları anlamsız kılar. Yerindelik denetimi siyasi alana bir müdahaledir, sık sık yapılan bir müdahaledir. Bu alanda değil geriye dönük iktidar değişimlerinin de zaman zaman bir kısım organlar, erkler iktidar değişikliklerinin aracı olmuştur. İktidarların değişme yolu ve yöntemi demokraside bellidir, bunun yolu seçimdir ve sandıktır. İktidar değişiklikleri için geriye dönük baktığımızda muhtıraları gördük, manipülasyonlar oldu, transfer havuzları kuruldu. 2014 Türkiye’si artık bunlara itibar etmiyor, itibar etmediğini göstermemiz lazım” şeklinde konuştu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.