AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. AK Partili Belediye Meclis üyesi Tülay Ömercioğlu'nu konuşturmayan Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'a sert tepki gösteren Erdoğan, “Çanakkale’de bir olay oldu. Çanakkale’nin belediye başkanı ciddi bir terbiyesizlik yaptı. Bizim Meclis üyemize konuşması esnasında bir bayan, hani bunlar kadın hakları savunucusuydu? Hani bunların kadınlara saygısı vardı ve seçilmiş bir Meclis üyesine ‘Sesini kes, çık, konuşma’ sen bunu nasıl dersin ya? Ha, sen bunu mu yaptın, 18 Mart geliyor. Bak şimdiden ben de talimatı verdim, bu belediye başkanını 18 Mart’a Çanakkale törenlerinde konuşturtmayacaksınız. Çünkü, oradaki düzenlemenin faili hükümettir, validir. Dolayısıyla onun orada konuşma hakkı bir lütuftur. Dolayısıyla bu seçilmişler içinde böyle bir adımı attı, seçilmişe saygısızlık yaptı, bunun hesabını verecek. Havaalanına gelip bizi karşılayacak, gelme ya, karşılama bizi. Gelme karşılama bizi. Önce demokrasi terbiyesini bilmen lazım. Kalkıp da orada bir hanımefendiye sen bu şekilde saygısızlık yaparsan, onun sözünü kesersen, onu salondan kovarsan, kusura bakma biz de seni kovulması gereken yerden kovarız” ifadelerini kullandı.
“Milletin bizatihi kendisine saldıran hiç kimseye toz kondurmayan bu zatın ana muhalefetin başında bulunması ülkemizin en büyük talihsizliğidir” diyen Erdoğan, “Ne oldu belediye başkanı için bir söz söyledi mi? Bir gün, iki gün, üç gün bekledim, baktım ses çıkmıyor, dedim ben hafta sonuna bu işi bırakayım. Men dakka dukka. Sessiz kalamayız. Bir yanağa vuracaksın, ondan sonra öbür yanağı uzat ona da. Vurdun bedelini ödeyeceksin” şeklinde konuştu.
"Ana muhalefet partisinin çapsızlığının en çarpıcı örneklerinden biri şu anda Mecliste görüşülmekte olan müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesiyle ilgili düzenlemedir" diyen Erdoğan, "Bunlar milleti tanımadıkları gibi kanun da tanımıyorlar. Şu anda nikahları kim kıyıyor, kamu görevlisi olan belediye başkanı veya onun yetki verdiği nikah memuru. Köylerdeki muhtarlara kadar bu nikahları kıyabiliyorlar mı? Müftü kim? O da bir devlet memuru. Bunların kahir ekseni bugün üniversite mezunu, ilahiyat mezunu. Bizim kendi değerlerimizde, inancımızın mensubu olarak bizim vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti, resmi nikah kıydığı zaman onunla yetinmiyor ama bir de kayıt dışı gidiyor hocaefendiye bir nikah da orada kıydırıyor. Bu böyle midir, böyledir. Ama Kılıçdaroğlu ne yaptı onu bilemem. Bir defa bu gerçekleri göz önüne almak lazım. Laikliğe aykırı diyor, Batı laik, Batı’da kilise bu işi yapıyor mu? Yapıyor. Onları da örnek olarak gösterirken bunu kendime zul olarak adlediyorum. Bunu da söyleyelim. Orada olunca laikliğe aykırı olmuyor da bizde olunca neden laikliğe aykırı olsun? Kaldı ki laiklik denilen bu kavramı bile bunlar bilmiyor. Hiçbir zaman kişiler laik olmaz, devlet laiktir ama bunlar bunu da bilmiyor. AK Parti olarak laiklik kavramını nasıl tanımladık? Nasıl bunu programımıza aldık. Laiklik, devletin tüm inançlara eşit mesafede olmasıdır. Bu ateist de, Hristiyan da olabilir. Dolayısıyla bu ülkenin eğer yüzde 99’u Müslümansa, Müslümanların inancının gereği olarak da bu adımı atmak gerekiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben bunun detaylarına girmem, eğer ben nikahın bizim değerlerimizde, dinimizde nasıl olduğunu anlatmaya kalksam onlar zaten hiç anlamaz da. Şimdi çıkıyorlar, tencere tava gene aynı hava, meydanlara çıkıyorlar, bu tür nikah istemiyorlarmış. Tövbe tövbe. İstesiniz de istemeseniz de bu Meclisten geçecek. Biz, kayıt dışı değil, kayıt altında nikah ve bu defa kayıt dışılıkları kaldıracak bu. Ne diyorlar, utanmadan, sıkılmadan çocuk yaşta. Ne alakası var, bu işte tamamıyla onu ortadan kaldırmaya yönelik adımdır. Senin memurlarının lafını o Anadolu’daki kız dinlemez ama bir hocaefendinin lafını bu noktada o Anadolu’daki kız da, erkek de dinler. Burada ben inanıyorum, bu iş çok ideal bir işe dönecek” diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
“Kıyılan nikahlarla ilgili belgeler nereye gönderiliyor, nüfus müdürlüğüne. Nikahına bir kamu görevlisi olan belediye başkanı ile yine bir kamu görevlisi olan müftünün kıyması arasında milletimizin değerleriyle daha çok örtüşüyor olması dışında ne fark var? Batı ülkelerinde din adamlarının nikah kıymasından rahatsız olan duydunuz mu? Yok. Batı’da laikliği zedelemeyen niçin Türkiye’de zedelesin. Fakat, dert başka. Dert bağcı, üzümü yemek değil. Burada illa filanca caminin imamına git, müftüye git orada nikahın kıyılsın diye bir şey yok. İstersen bekle belediyeyi, belediye ne zaman tarih verirse gidersin o zaman orada kıydırırsın. O da ayrı mesele. Böyle bir zorunluluk söz konusu değil. Bunlarda nikah üzerinden içlerindeki kin ve husumeti ortaya döküyorlar. Buradaki rahatsızlığın tek sebebi, nikahı kıyacak kişinin din görevlisi olmasıdır. Asıl niyetlerini ifade edemedikleri için de bu değişiklikle çocuklara dahi nikah kıyılacağı, yasa dışı evliliklerin önünün açılacağı gibi akıllara ziyan tamamı hezeyan eseri iftiraları dile getirmekten çekinmiyorlar. Tam aksine bu bütün bu heyezanları ortadan kaldıracak formüldür. Nikahı müftü değil de tapu müdürü, mal müdürü, orman şefi, veteriner, hastane müdürü veya başka herhangi bir kamu görevlisi kıyacak olsa inanın bana bunların hiçbirinin itirazı olmazdı. Veysel Hoca gülüyor, çünkü ormana yük gelecek diye. Bir parti nasıl kendi toplumundan kopartılır görmek isteyen varsa bugünkü CHP yönetimine bakmak yeterlidir. Bulunduğu yere nasıl geldiği malum olan bu partinin başındaki zatı, orada tutup tutmamak CHP’lilerin bileceği bir iştir. Bu bizi ilgilendirmez. Biz sadece gördüğümüz bu fotoğraf karşısındaki üzüntümüzü milletimizle paylaşıyoruz.”
“2019 yılında da yine biz kendi kendimizle yarışacağız” diyen Erdoğan, “Rehavete kapılmamak, hizmetlerimizin kalitesini düşürmemek için başarı çıtasını kendi irademizle sürekli yükselteceğiz. Önümüzdeki seçimlerde hem belediyelerde hem milletvekilliğinde hem Cumhurbaşkanlığında zorlu bir imtihan bizi bekliyor. Sadece kendimiz ve partimiz için değil, ülkemizin ve milletimizin geleceği için de bu imtihana sıkı bir şekilde hazırlanmamız şart. Hep birlikte çok çalışacağız. Ben sizlere güveniyorum. Ama birbirimizle lütfen uğraşmayalım. Bu partinin bir yönetim kadrosu var ve bu yönetimle taban arasındaki ilişkileri hep birlikte güçlendirmemiz lazım. Burada el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz ve inşallah bu işi en ideal noktaya taşıyacağız. Bir defa nefsiyle olduğumuz sürece başaramayız. Hesabi değil, hasbi olacağız ki neticeye varalım. Şehirlerimizde tüm vatandaşlarımıza, tüm kardeşlerimize lütfen selamlarımızı iletin. Çalmadık kapı bırakmayın. Kapı kapı dolaşın. Seçim kampanyası başlayınca gideriz, hayır. Biz, seçim kampanyalarının olduğu dönemde çalışan bir parti olamayız. Biz, sürekli çalışan bir parti olacağız. Bunu başardığımız gün göreceksiniz ki inşallah 2019’un Mart’ı da, Kasım’ı da Türkiye için çok farklı bir dönem olacak. Tam bir kırılma noktası olacak. Türkiye’ye çelme takmak isteyenler, Türkiye’nin öyle kolay kolay çelme takılır bir ülke olmadığını da görecekler” şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.