İsmini geliştirdiği eğitim sistemi sebebiyle 'Maria Montessori' isimli İtalyan bir profesörün soyadından alan Montessori eğitimi, pek çok ülkede anaokulu aşamasında çocuklara veriliyor. Okul öncesi eğitimde klasik eğitim sisteminden farklı olarak Montessori'de en belirgin özellik ise öğrencinin bireysel olarak yetenekleri keşfediliyor.
Dünyanın akademik olarak ölçülmüş en başarılı eğitim sistemi, ilk defa Narlıdere Merkez Anaokulu’nda hayata geçirildi. İzmir Milli Eğitim İl Müdürlüğü, Narlıdere Kaymakamlığı, Narlıdere Merkez Anaokulu işbirliği ile hayata geçirilen sistem hakkında bilgi veren Montessori Eğitmeni Hilal Mutlusoy Öktem şunları söyledi:
“Montessori günümüzde Türkiye’de çok popüler olmakla birlikte bütün dünyada ününü kendi başarısıyla kanıtlamış, yüzyılı devirmiş bir eğitim sistemidir. Montessori eğitimini kısaca çocuğun yaparak, yaşayarak öğrenmesi olarak tanımlayabiliriz. Sınıflardaki açık raflar çocuğa rehberlik ederken, onu başkasıyla kıyaslamayan, yarıştırmayan öğretmenler o açık raflardaki materyalleri deneye yanıla çocuklara öğretiyorlar. Öncelikle biz öğrencinin kendi duyularını geliştirmesini ve her duyusunu kullanmasını , günlük yaşamda ihtiyaç duyacağı her şeyi kendi başına yapabileceğini öğretmeye çalışırız. Ardından da Montessori'nin en bilinen kısmı yani matematikteki başarısı, dil eğitimi, dünyanın düzenini açıkladığımız coğrafya, bilim alanlarında müthiş bir akademik ve entelektüel bilgileri veririz.”
Montessori eğitim sınıfında çocukların günlük hayatlarını kendilerinin inşa etmelerini sağladıklarını ifade eden Öktem, her çocuğun kendi hızında ilerlediğin ve müdahale edilmediğini aktardı.
“HER GÜN HERKES AYNI ŞEYİ ÖĞRENMİYOR”
Montessori sınıfında otoritenin öğretmen yerine çocukta olduğunu aktaran Hilal Mutlusoy Öktem şöyle konuştu: “Çocuk sınıfa geldiğinde günlük hayatı tamamen kendi inşa ediyor. Biz ona “Ben bugün sana bu çalışmayı, aktiviteyi göstermek istiyorum’ dediğimizde elbette kabul ediyorlar. Genelde çocuklar öğrenme merakı içinde oldukları için ne verirseniz kabul ederler. Ama kabul etmediği zaman da biliriz ki o anda aklında başka bir şey var. Dolayısıyla o anda aklındaki başka bir şeyi yapmasına izin veriyoruz. Hazır olduğu zaman beş dakikada öğrenecek bir çocuğu eğer zorlarsanız, yarım saatte bile öğretemezsiniz. Ve hem kendinizin hem onun yarım saatini heba etmiş olursunuz. Bizim temelde inandığımız şey budur. Çocuklarımızdan kendi günlerini oluşturmalarını istiyoruz. O arada da bizim onlara yaptığımız tekliflerle de her gün onların bilgilerine bir yenisini ekliyoruz. Her gün yeni bir şeyler öğrenmiş olarak evlerine gidiyorlar. Ama her gün herkes aynı şeyi öğrenmiyor. Aradaki en büyük fark bu. Biz her gün hepsine aynı şeyleri öğretmekten dolayı bir tükenmişlik yaşamıyoruz. Yani herkes kendi hızında ilerliyor bu eğitim sisteminde. Aynı zamanda çocukların yalnız çalışabildikleri, kimseyle kıyaslanmadıkları bir eğitim sistemdir. Montessori sınıflarında çocuklar tek başlarına bir yere oturtulup, bir şeyler öğrenmesi için beklenmiyor. Böyle bir şey yok. Sınıf müthiş bir sosyal görüntü oluşturuyor. Aynı mahalle gibi sokak gibi eskiden nasıl birbirimizden çok öğrenirdik işte şimdi Montessori sınıflarında biz onu yaratmaya çalışıyoruz.”
“GOOGLE’IN KURUCULARI BU EĞİTİMİ ALDI”
Dünyanın en büyük şirketi olan Google’ın kurucularının başarılarını ve yaratıcılıklarını montesorri eğitimine bağladıklarını anlatan Hilal Öktem, “Montesorri eğitimi ile ilgili literatüre baktığınızda alanında ses getiren pek çok kişinin özellikle de bilişim sektöründe popüler olan pek çok kişinin hikayesine baktığınızda arka planlarında Montessori eğitimleri olduğunu görüyoruz. Bugün dünyanın en büyük şirketi Google'nın kurucuları Sergey Brin ve Larry Page birer Montessori eğitim sisteminin mezunlarıdır. Ve başarılarının sırrını ve aldıkları bu eğitimin kendi fıtratlarını bulmada ne kadar büyük destek olduklarını ve sorun çözmedeki etkisini her gittikleri yerde anlatırlar. Gerçekten de çok etkili. Biz çocukların sorun çözmelerini istiyoruz. Bir işi başlatıp sonra da sorumluluklarını bilerek sonlandırmalarını istiyoruz” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLARI ÇİM BİÇER GİBİ BİÇTİK”
Klasik eğitim sisteminde çocuklara tekdüze eğitim verilmesi ile herkesin aynı kabul edilmesiyle çocukların çim gibi biçildiğini aktaran Hilal sözlerini şöyle tamamladı: “Narlıdere’deki örnekte olduğu gibi devlet okullarında bu anlamda güzel arayışlar var. Okul öncesi eğitimde klasik eğitim sisteminde çocukların beş duyusuna yönelik çalışmıyor olmak, çocuğun kendi istediği kadar bir şeyle uğraşmasına izin vermiyor olmak, her şeyin yetişkin tarafından yapılandırılması gerçekten de bir anlamda çocukların biçilmesi. Çim biçer gibi hepsini aynı boya getirmeye çalıştık. Süreçten keyif almalarını engelledik. Bu nedenle verdiğimiz zararlar elbette var.”
“BİR SINIF 20 BİN TL’YE KURULUYOR”
Montessori eğitim siteminin özel bir okulda aylık maliyetinin bin 500 lira civarında olduğunu söyleyen Öktem, bir sınıf için maliyetin ise 20 bin Türk Lirası olduğunu ifade etti.
Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Montessori eğitim sisteminin yaygın olarak kullanıldığını ifade eden Hilal Mutlusoy Öktem sözlerini şöyle tamamladı: “Bir sınıfa beş çocuğu bırakın, her biri başka bir şeyle ilgilenir. Çünkü hepimiz birbirimizden farklıyız. Birkaç kişinin önüne aynı menüyü koyun, hepimiz ayrı yemekleri severiz. Çocuk her alanda kendine yetecek kadar pek çok şeyi öğrenirken, bir yandan da ‘Ben matematikle daha çok ilgileniyorum, ben sanat çalışmalarını daha çok seviyorum’ diyebilir. Gerek Amerika’da gerek Avrupa’da gerek Asya’da ya da Afrika’da dünyanın her yerinde uygulanabiliyor. Dünyanın her yerindeki çocuğun 3-6 yaş dönemindeki ihtiyaçları ortak. Kendilerini yapılandırmak istiyorlar ve duyularını kullanmak istiyorlar. İşte Montessori'nin başarısı burada yatıyor. Buna yönelik bir sınıf sistemi, dizaynın olduğu, çocuğun kendi hızını takip eden bir uygulama olduğu için oldukça başarılı ve çok popüler bir eğitim sistemi. Pek çok ülkede binlerce okul var.”
TÜRKİYE’DE İLK DEFA
Narlıdere İlçe Kaymakamı Osman Aslan Canbaba ise, ilk defa bir devlet okulunda sistemin uygulandığını belirterek şunları söyledi: “Okul öncesi eğitimde Montessori uygulamasının özel okullarda olduğunu ancak devlet okullarında bu uygulamanın olmadığını gördük. Ve bir denemesinin yapılması gerektiğini düşünerek projelendirdik. Projemizi kalkınma ajansına sunduk ve kabul gördü. Dolayısıyla projemiz başladı. Türkiye’de ilk defa okul olarak ilk denemeyi yapacağız. Başarılı olacağımıza inanıyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.