Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G-20 ülkelerinin birçoğunun başkanlık sistemiyle yönetildiğine işaret ederek, "Bu ülkeler başkanlık sistemine bu denli önem verdiklerine göre, bu değişimi biz neden düşünmeyelim. Türkiye yakın siyasi tarihine baktığımız zaman liderlerin büyük birçoğunun başkanlık sisteminin savunduğunu görüyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NTV canlı yayınında Oğuz Haksever'in sorularını cevapladı. Sürprizlerle dolu bir seçim olduğunu belirten Erdoğan, bu seçimlerde özellikle yeni Türkiye, yeni anayasa başkanlık sisteminin üzerinde ısrarla durduğunu ifade etti. Erdoğan, “Çünkü beklentim şu; 12 yıllık başbakanlık ve 9 aylık cumhurbaşkanlığım döneminde bir gerçeği tespit ediyoruz. Bu da şu, Türkiye artık bir dönüşümü yaşamak zorunda. Bizim geçmişimize baktığımızda gelişmeler bir yere kadar geliyor orada artık patinaj başlıyor. Bunun aşılması için idari yapıda bir değişikliğe gidilmesi şart. Bu seçimde de böyle bir şeyi yaşamak beklentilerim içinde. Sürpriz diye ifade ettiğim konu bu. Çünkü Türk milleti artık bir karar arefesinde. Bu karar arefesinde idari bir değişim, dönüşümü ortaya koyacak” dedi.
G-20'de bu yıl Türkiye’nin ev sahipliği yapacağını ve Antalya'da yapılacağını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Buraya katılan ülkelere baktığımız zaman bu ülkelerin büyük birçoğu başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bunların başkanlık sistemiyle yönetilmesi bizleri düşündürmesi lazım. Dünyanın en zengin ülkeleri olan, yüzde 85'ini oluşturuyor dünya sermayesinin, bu ülkeler olduğuna göre. Türkiye yakın siyasi tarihine baktığımız zaman liderlerin büyük birçoğunun başkanlık sisteminin savunduğunu görüyoruz. Bunların birazını paylaşmak istiyorum. Burada özellikle 1970, burada o zaman Kasım Gülek, cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyor. Bu bizim için atılan bir adımdır. Şu önemli bu da rahmetli Türkeş'in açıklaması, ‘güçlü iktidar güçlü irade için başkanlık sistemini savunuyoruz', 'Her konuda olduğu gibi icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız' iki ifade güçlü iktidar, güçlü irade. Bir başka yine gazete başlığı ve tarihi itibarıyla 1997, başkanlık için iki aday yarışacak. Başkanlık sistemi raporu hükümetin önünde, bu da yine konuşulanlardan. Aynı şekilde 'Başkanlar Başkanlık sistemi istiyor'. Sene 2002, Rahmetli Yazıcıoğlu aynen şu ifadeyi kullanıyor 'Başkanlık sistemi şart'. Sayın Demirel'in benim Türk usulü başkanlık ifademi bazıları zaman zaman eleştiriye alıyorlardı fakat Sayın Demirel de Başkanlık Sistemi'ne geçmeye mecburuz'. Bu mevzular yeni değil. 15-20 yıldır tartışılan konular. Biz bunu dillendirince farklı bir yaklaşım ortaya konuluyor. Biz bu işleri ülkemizin menfaati neyi gerektiriyorsa böyle ele almamız lazım. Bunların hiçbirisi kişisel arzum veya geleceğim ile alakalı değil. Şu an neyi gerektiriyorsa, bizim derdimiz faniler değil. Biz sistemi, en ideal sistem hangisidir bunun üzerinde durmamız lazım. En ideal sistemi de gerçekleştirmek için bunu kim başarmış bunlara bakmak lazım. Amerika bu konularda dünya ekonomisinde en ileri olan ülke. Arjantin, Avustralya'da valilik yönüyle bir yönetim anlayışı. İngiltere'ye batığımız zaman iş kraliçeye dayanıyor. Brezilya, Çin öyle, Endenozya öyle. Fransa yarı başkanlık sistemi. Güney Afrika, Güney Kore. Bir diğer konu, şu anda Japonya aynı noktada. Meksika öyle, Rusya öyle. Bütün bunlarla birlikte biz hala diyoruz ki öyle olmaz böyle olur. Türkiye'nin böyle bir sisteme geçmesinden rahatsız oluyorsanız rahatsızlığınız gerekçesi var. 'Efendim denetim, burada denetim yok'. İster tek ister çift kameralı denetimle. Benim buradaki arzum hep buna yöneliktir. Sürpriz olayı da buradaki oyda olacak bir patlama. Bu konuda da bu işe kendini verecek siyasi kadro böyle bir adımı atmaya karar verirse Türkiye bundan çok kazanacak. Bu değişimi dönüşümü yapan siyasi kadro da tarih boyunca unutulmayacaktır.”
YENİ ANAYASA
Erdoğan, yeni anayasayla ilgili olarak da şunları söyledi:
"Bir defa şunu ortaya koyalım. Tabii şu anda hükümet, bu yeni oluşumla birlikte nasıl bir tablo ortaya çıkacak onu göreceğiz ama benim başbakanlığım döneminde, partimin uzlaşma komisyonuna yaklaşım anlayışıyla yeni dönemde nasıl olur onu bilemem. O dönemde biz ortaya olumlu yaklaşım koyduk. Şahsımla alakalı otoriter diyenlere, ben bu kadar otoritersem 320 milletvekiline sahip partinin başkanıyken diğer partilere sizlerle eşit sayıda üyelerle uzlaşma komisyonunu kuralım der miydim? Tam aksine, ülkemin çıkarı nerede, yeter ki böyle bir anayasa değişikliği yapalım bunu istedim. Anayasa uzlaşma komisyonu kurarken, siz 9 üyeyle orada temsil edileceksiniz bizim partimiz ise 3 üyeyle temsil edilecek. Onlar öyle bir noktaya geliyor ki 47 madde, 4 parti imzayı atıyor. En sonunda çıkıyor ana muhalefetin başı gelin bunu geçirelim diyor. Hemen arkadaşlarıma dedim hemen buyursunlar hiç olmazsa 47 maddeyi geçirelim. Ne dedi biliyor musunuz, 4 partinin imzası olmazsa... Burada ben mi otoriter oluyorum bunlar mı? Daha sonra 60 maddeye gelindi aynı şeyi söyledim gidin görüşün. Batıda böyle bir siyaset göremezsiniz, masaya oturdukları zaman oradan ülkenin menfaati için kalkarlar. 3 kez randevu talebinde bulunduğum halde randevu vermeyen siyasi partiler var. Siz randevu talep ediyorsunuz adamlar randevudan kaçıyor."
MUHALEFETİ ELEŞTİRMESİNİN ELEŞTİRİLMESİ
Muhalefeti yaptığı eleştirilen eleştirilmesiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Herkes beni eleştirebilir. Geçmişte de Allah rahmet eylesin Turgut Bey'e de yapılmıştı. Neler dediler neler. Burada bir gerçeği yakalamamız lazım. Bu hakaretleri yapanlar bir defa benim milletimin tarafında olduğumu göz ardı etmesinler. Sorumlu mevkiinde olduğum sürece de elimden ne geliyorsa bunu ülkemin menfaatine yapmak durumundayım. Ben bir şey söyleyeceğim, ben dışarıdan cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş birisi değilim. İlk defa milletin oyula cumhurbaşkanı olmuş birisiyim. Zorunluluk tasarrufunu kimden aldılar, memurdan işçiden aldılar. Ta SHP'ye dayanıyor. Bütün bu yönetimlerin döneminde bu paralar kesildi, çünkü memurun işçinin maaşını ödeyemiyorlardı, kalktılar onların maaşını kestiler. Konut edindirme yardımı dediler, vatandaşı aldattılar, ne konut var ne bir şey. İlk işimiz bunları ödemek oldu. Benim oradan ciğerim yanıyor."
“MİLLETİMİN TARAFIYIM BEN”
"Biz IMF yetkilileri ile konuşuyoruz, biz kalkıp Yunanistan Başbakanı gibi 'ödemeyeceğiz' demedik” diyen Erdoğan, “Nedir, takvim belli buna göre edeceğiz ama bizi kalkıp da idari yönden yönlendirmeye kalkarsanız biz böyle bir yönetim değiliz. Merkez Bankamızın döviz rezervi 122 milyar dolar, buraya geldik. Türkiye bir taraftan bu gücü rezerve etti, diğer taraftan ulaşım, emniyet, tarım enerjide ciddi yatırımlar yaptı. Biz bunları yaparken kaynak çeşitlendirmesi yaptık. Göstereceksin arkadaş, kaynağın ne? Gelir tablonda ne var, gider tablonda ne olacak. Sen ortaya hiçbir şey koymuyorsun, ondan sonra kaynak benim diyorsun. Sonra biri kalkıp Diyanet İşleri Başkanının altındaki Mercedes, bir başkası kalkıyor... Milletimin tarafıyım ben" dedi.
“Geçmişte siyasi partiler değerler üzerinden muhalefet yaparlardı laiklik gibi şimdi vaat konusunu öne çıkarıyorlar. Bunu neye bağlıyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, “Bakın onların hepsi bu ülkenin geri kalmasını sebebidir, çünkü laiklik bir ülkeyi ne ayağa kaldırır ne çökertir” diyen Erdoğan, Bu zaten bizim anayasamızda da yerini almış, onun üzerinden kalkıp da bir yere varamazsınız. Ülkemiz zaten demokratik laik, sosyal hukuk devletidir ama öbür tarafta demokratik kavramı bir tarafa atılmış kaile alınmamış, ama sosyal kavramı da kaile alınmamış. Sosyal devlet anlayışı bizim genlerimizde olduğu halde bunun üzerine gidilmedi, ama bizim iktidarımız bunun üzerine gitti. Ben, 3Y ile mücadele edeceğiz dedim, yoksulluk yasaklar ve yolsuzluk. Bu sürecin içinde milletimizin ayağa kalkmasını sağlayacak şey birinci derecede eğitimdir. Her ilimizde şimdi üniversite var. Cumhuriyet tarihinde yapılan derslik sayısına ulaşmak durumundayız. Kitap alamayacak vatandaşım vardı, kitapları sıralara koyacağız dedik. Üniversitelerde burs meselesi 45 liraydı, şimdi 330 lira burs. Lisans üstü 660 lira, asgari ücret doktora öğrencilerine veriliyor. Daha önce burs kredi verilmezdi, dönemimde vereceğiz dedim.”
“BİZİM YAPTIĞIMIZ ŞEYLERİN FARKINDA BİLE DEĞİLLER”
CHP'nin bir milletvekili adayının üniversite harçlarını kaldıracağız dediğini hatırlatan Erdoğan, “Biz bunu kaldırdık zaten. Bizim yaptığımız şeylerin farkında bile değiller. Sağlık, orada kendisi SSK'nın genel müdürü, rahmetli Ahmet Kaya da o programda. Bir çocuğun kolu yanlış iğne vurulduğu için kesiliyor. Bunlar olurken 'ah ah vah vah' diyorlar. Bütün o serum şişeleri çöp bidonları duruyor ama bizim hastanelerimize gittiğimiz zaman özel sektörün hastaneleri neyse devletinki de bu hale geldi. İlacımızı alamazdık, şimdi istediğin eczaneden ilacını alıyorsun. Marmaray bu milletin gurur abidesidir. Hızlı trenle iktidarım döneminde tanıştık. Şimdi Sayın Başbakan bu dönemde bunu geliştiriyor, geliştirecek. 26 havalimanımız vardı, Hakkari'ye havalimanı yaptık. İki sene telinle, niye bölücü örgüt bunu hep engellediler. 99 kez saldırı yapıldı. 54 havalimanına çıktık, bunlar medeni olmanın alameti. Suyu düşünün, şimdi barajlar göletler hepsi almış başını gidiyor” diye konuştu.
SELAHATTİN EYYUBİ HAVALİMANI
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Hakkari Havalimanı açılışı için 'kurdeleyi birlikte kesseydik' açıklamasına ilişkin Erdoğan, "Her şeyden önce bu ülkenin cumhurbaşkanına kullanacak cümleleri iyi bilecek. Birçok yerde CHP belediye başkanları beni karşılar, MHP karşılar. Şu anda HDP'nin belediye başkanlarının beni karşıladığı bir il olmamıştır, Mardin, Diyarbakır'a gelemedi. Niye dağdan talimat gelmiş. Dağdan yönetilen belediyeyle nasıl bu diyalogu kuracaksınız. Bunları belediye değil, dağ yönetiyor. Terör örgütünü arkasına almış bunlarla oy toplamaya çalışıyor. Bunlar batıda başka, doğuda başka konuşuyor. İki yıl bu gecikirken parlamentoda milletvekiliydin. Niye bunu yapmadınız? Bunlar samimi, dürüst değiller. Bugün onun oraya gelmesi değil, onu oraya gönderen önemli. Hakkari halkı oraya gelmiştir, biz mutluyuz. Hakkari'de hastane açtım, bunlar tehdit ettiler vatandaşı. Önce bu beyler yatıkları yanlışları düşünsünler. Bunların bu ülkede, barış birlik diye dertleri yok. Bunlar bu ülkede kendi kan kokan ideallerini gerçekleştirmek için bunları yapıyorlar. Van'da musluklardan kan akıyor kan. Van'a gittiğimde baktım ki şimdi su akıyor. Musluktan kan akar mı? Ama bunlarınkinden akar. 6-8 Ekim olaylarını hatırlayın, kim davet etti vatandaşı sokağa, bu beyefendi değil mi? Milletimin bunları görmesi için meydanlardayım. Ki Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz, sokulmayalım istiyorum” dedi.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NIN MAKAM ARACI KONUSUNDAKİ TARTIŞMALAR
Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in makam aracı konusundaki tartışmalarla ilgili olarak da Erdoğan, “Bugün 320-330 bin liralık Mercedes'i hangi makam kullanıyor bunu? Diyanet İşleri Başkanlığı makamı. Aynı şekilde bizim de bakanlarımızın altında bunlar var ve ben önceden bilgi sahibi olsam kesinlikle derdim ki 'iade etmeyin' Çünkü bu diyanet makamı sıradan makam değil, bu tüm Müslümanların itibar makamıdır. Bu itibar makamına bu saygısızlığı yapmak yenilir yutulur bir şey değil. Mehmet Görmez Bey, İslam coğrafyası içinde bu coğrafyanın saygın dini lideridir. Bunların dinle alakası olmadığı için böyle yaklaşıyorlar. Cumhurbaşkanı envanterinde olan zırhlı Mercedesl'lerden birisini kabul edin dedim. Envanterimizden zırhlı Mercedes'lerden birisi verildi. Şu anda gönlüm hoşnut çünkü o makam buna layık da onun için. Bu beyefendiler niçin Hristiyan dünyasına bakmazlar. Vatikan'da dini lider, özel araçları, zırhlı araçları var. Niye bunları görmüyoruz. Biz, sıradan bir ülke miyiz ya? Vatikan'da böyle olacak, bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek. Ben geçenlerde onu da söyledim. Başbakanımızla da konuşacağım. Diyanet İşleri Başkanımızın yurtdışı seyahatlerinde havuzda uçaklarını kullanmak suretiyle gitsin, niye tarifeli uçakla gitsin.”
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm süreciyle ilgili Erdoğan, "Frene basmış olsak biz bugün Hakkari'de olmazdık, Batman, Mardin, Siirt, o bölgede dolaştığım yerler olarak Van, oralarda olmazdık. Oralara gidiyoruz. Sayın Başbakan zaten tamamını dolaşıyor. Bu sürenin sahibi ta Başbakanlığım döneminde başladı. Biz, buna demokratik açılımla başladık. İkinci etabında mili birlik ve kardeşlik projesi dedik. Üçüncü dönemin çözüm süreci dedik. Frene basmak diye bir şey yok. B planı ne olabilir, C planı ne olabilir hükümetle konuşacağız. Tüm bunları düşünmek zorundayız” dedi.
“DIŞARIDAN SİPARİŞ KİŞİLERLE BU İŞİN İZLEMESİ YAPILMAZ”
“Dolmabahçe ve İzleme Komitesi olaylarını da karşı çıktınız. Kaygılarınız mı vardı?” sorusu üzerine Erdoğan, “Dolmabahçe ile ilgili olarak orada o kişilerle karenin içinde yer almayı hükümetimiz içinde doğru bulmadım. Bana göre o kare yanlış bir kareydi. O kare içinde olan birisi, milletvekillimize 'Konuşma lan' diyor. Eğer bunlarla görüşme yapacaksınız, bu görüşmeleri yapın. Kalkıp ta bunlarla aynı kare içinde yer almayı doğru bulmadı. Benim dönemimde de bu görüşmeler olmuştur. Ne demek izleme komitesi. Bunu devlet kendi birimleriyle yapar. Dışarıdan sipariş kişilerle bu işin izlemesi yapılmaz. Akil insanları kuran benim. Sağ olsunlar Anadolu'yu dolaştılar bize bilgileri verdiler. O zaman siz kendinizi inkar edersiniz. Devlet kendi varlığından vazgeçer. Emniyet teşkilatımız var. Bütün bunların görev alanları içerisinde. Buralardan oluşturulan kişilerle bu yapılabilir. Şu anda izleme komitemiz var zaten. Şu anda MİT onu yapıyor zaten. Bütün bilgileri MİT bütün bilgileri benimle, Başbakanla, Emniyet'le paylaşıyor” şeklinde konuştu.
“ÇÖZÜM SÜRECİ DEDİĞİMİZ KONU BİZİM ORTAYA KOYDUĞUMUZ SÜREÇTİR”
HDP'yi eleştiren Erdoğan, "Kalkıp da siz milleti 6-8 Ekim'de sokağa dökeceksiniz, 50 kişi ölecek bu nedir kan değil mi? Başında olduğu belediye musluklarında kan akıtacak, bu kan değil mi? Burada, şu veya bu yalpalama kaldırmaz bu işi. Bu vatandan, milletten mi yoksa musluklardan kan akıtanın yanında mı olacağız. Yasin'i o kattan atanların yanında mı olacağız? Bizi tehdit edenler, ailemizi tehdit edenler çok yumuşak oluyor. Bunların konuştuklarını niçin kaile almıyorsunuz? 50 kişi ölmüş. Çözüm süreci dediğimiz konu bizim ortaya koyduğumuz süreçtir, bu devam edecektir ama bunlar bu işin kurallarına uydukları sürece. O zaman devlet gereğini yapacaktır” dedi.
İMRALI'YLA TEMASLAR
İmralı ile ilgili yapılan temaslarla ilgili soru üzerine Erdoğan, “Bu aralar oldu mu olmadı mı bilmiyorum. Bu konuyla ilgili hükümet MİT'le süreci sürdürüyor. Gerekli olduğu zaman MİT bunu yapar. Adalet Bakanlığı milletvekillerinin gitmesi gerektiğine inanırsa müsaade eder. Bu konuda herhangi bir şeyleri olmadı. Vatandaş emniyet, güvence olduğu zaman buradan mutlu. İlk adımlar atıldığında hava rahattı ama şunda endişeler var. Sandık güvenliği olacak mı olmayacak mı bu endişeyi taşıyor. Bizi tehdit ediyorlar diyor, bu çok manidar. Başka partiye oy çıkarsa şunu yaparız vesaire. Olağanüstü halin kaldırılmasını biz sağladık. Abdullah Bey'in Başbakanlığa geldiğinde ilk yaptığı şey buydu. Onlar bunu istiyordu, biz olağanüstü hali kaldırdık. Ret, inkar, asimilasyon bunların ayakların altına alan biz olduk. Annesi cezaevinde oğluyla Kürtçe konuşamıyordu. Niye? Bu iletişim artık artsın. Ayrımcılığa asla taviz vermedik. Bunlar ortada. Dolayısıyla bu süreci biz böyle geliştirdik. Bundan sonraki süreçte de bizim olumsuz bir yaklaşımımız yok” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.