Kırşehir’de düzenlenen Ahilik kutlamalarına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti’nde de esnaf ve sanatkarımız toplumun ana omurgası olmayı sürdürüyor. Bu anlayışı yeni nesillere ne kadar güçlü aktarabilirsek geleceğimize de o derece güvenle bakarız. Tarihinden ve geleneklerinden kopan milletler rüzgarın önünde savrulan kuru yapraklar gibi sürüklenmeye mahkumdur” dedi.
“Biz hiçbir zaman böyle bir millet olmadık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörle mücadelede ülkemizin her şehri gibi Kırşehir’de şehitler verdi. Biz bu güne kadar hiçbir faninin önünde eğilmedik. Biz sadece rükuda Rabbimizin önünde eğildik. Bundan sonra da hiçbir fanini önünde eğilmeyeceğiz. Olması gereken bu dur. Biz ecdadımız nasıl mücadele verdiyse öyle mücadele vereceğiz” ifadesinde bulunarak şu şekilde konuştu:
“BU ÜLKE BİN YILDIR ŞEHİTLERİNİN VE GAZİLERİNİN HÜRMETİNE AYAKTADIR”
“Şehitlerimiz, bu toprakları vatan yapma uğruna mücadeleyi sürdürüyor. Kırşehir tarihte olduğu gibi ülkesinin bekası için gerekli fedakarlığı yapıyor. Bu ülke bin yıldır şehitlerinin hürmetine ayaktadır. Bu topraklar uğrunda ölmeyi göze alanlar olduğu için vatanımız olmayı sürdürüyor. Bu coğrafya ne tuzaklar gördü. Milletimizin birliği, beraberliği sayesinde hepsinin de üstesinden gelmeyi başardık. Bu gün Türkiye’nin önüne engel üstüne engel koymaya çalışanlara kalsa 100 yıl önce tarihe gömülmüş bir devlet olacaktık. Ama 2016 ve biz dimdik ayaktayız. Küresel krizlere karşı daha da direnen ekonomimiz ile, büyük projelerimiz ile, yatırımlarımız ile, taviz vermediğimiz demokrasimizle veren el alan elden hayırlıdır diye tüm mazlumlara yardımlarımızla ayaktayız. En önemlisi birliğimiz ile 2023 hedeflerine ilerliyoruz.
“TÜRKİYE SADECE MECVUT SINIRLARINDAN İBARET BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Bir asır önce Osmanlı’ya hasta adam muamelesi yapanlar, defalarca hayal kırıklığına uğradılar. Savaş bittiğinde Osmanlı tüm cephelerde mücadelesini sürdürüyordu. Osmanlı ordusunu dağıtanlar bu milletin en zor şartlarda dahi silkinip ayağa kalkabileceğini düşünmüyorlardı. Anadolu’yu paylaşma planlarını devreye soktular. İşgalciler hiç ummadıkları şekilde, ortaya çıkan direniş ile karşılaştılar. Kurtuluş savaşımıza dönüşen bu mücadeleyi neticelendirdik. Cumhuriyet kurulduğunda sınırlarımız içindeki her 3 kişiden biri elimizde olmayan vatan topraklarından gelen muhacirlerden oluşuyordu.
Türkiye sadece mevcut sınırlarından ibaret bir ülke değildir. Türkiye aynı zamanda kendisini bu millete, bu tarihe ait hisseden herkesin umudunun adıdır. Kalbini ve umudunu bize bağlayan kardeşlerimizin geçmişi değil geleceğiyiz.
3 yıl içinde Marmaray’dan 130 milyon insan geçti. Şimdi yıl sonunda Avrasya Tüneli’nin de açılışını yapacağız. O da denizin altından. 26 Ağustos’ta Yavuz Sultan Selim köprüsünü açacağız. Şu anda Sayın Başbakan bana diyor ki ‘Gerçi biz Osman Gazi Köprüsü ile ilgili yüklenici firma tarihi öne çekti. Ramazan öncesinde hizmete açabiliriz’ dedi. Bizim hayata geçirdiğimiz projeleri bunlar hayal dahi edemezler. Farkımız bu. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi’nde Cumhurbaşkanına ve miletvekillerine küfredecek kadar alçaldılar. Bunlarda ahlak diye bir şey yok, haysiyet diye bir şey yok. Çünkü bunlar haysiyet celladıdır. Bunlar kan emicidir. Kalkıp o parlamentonun şanına uymayacak şekilde Cumhurbaşkanına ve iktidar partisinin mensuplarına küfredecek kadar alçalanlara artık diyecek bir şey bulamıyorum. İnanıyorum ki bunlara en büyük bedeli en kısa zamanda milletim ödetecektir. Bunların bölücü terör örgütü ile ne farkı var. Bunlar parlamentonun içinde siyasi terör estiriyorlar.
Dokunulmazlıklarla ilgili teklif geldi. Birinci ve ikinci turda kaçamak yaptılar. Sonra bir kısmı geldi onlar da katıldı. Dokunulmazlıkların kaldırılması, fezlekelerin dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Suçu olan gocunur. Toplamda 168 milletvekili var. Biz dürüstlüğün savunucusuyuz ve bu 168’in de hepsinin fezlekesi illa suç teşkil ediyor diye bir şey yok. Ama bunların içinde teröre yardım ve yataklık yapan, banka soyguncusu olanlar, görevi kötüye kullananlar da var. Yargı bunlarla ilgili fezlekeleri parlamentoya gönderdi. Parlamento yargı mercii değildir. Zaten er veya geç bunlar yine yargılanacaktı ama kalkıp da yıllar yılı beklemeye gerek yok. ‘Bunlara durup dururken maaş ödemeye biz tahammül edemeyiz’ diyor millet. Biz bu adımları atmazsak millet bu hesabı sorar. Onun için bu adımı atacağız".
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.