“Uluslararası toplum, bilhassa da Avrupa ülkeleri, bu sorunu görmezden gelmekle kalmadı, krizin daha da derinleşmesine yol açacak bir tutum içine girdi” dedi.
7. Atlantic Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Enerji ve ekonomi alanında dünyanın en saygın buluşmalarından biri olarak kabul edilen zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanısıra mevkiidaşı Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar-Kitarovic, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Atlantik Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi ile dünyanın çeşitli ülkelerinden 20’den fazla Enerji, Ekonomi ve Dışişleri Bakanı ile 30’dan fazla uluslararası şirket ve sivil toplum kuruluşunun CEO ve başkanı da hazır bulundu.
Zirvenin açılış konuşmasını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dünyada gelir dağılımı ve ekonomik durgunluk konularının ana gündem maddesi olduğunu benzeri buluşmaların söz konusu sıkıntılara karşı ufuk açıcı ve geniş değerlendirmelere vesile olduğunu belirtti. Özellikle göç hareketleri, doğal kaynakların tüketilmesinin giderek arttığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan bu alanda hızlı, etkin ve kararlı biçimde mücadele zorunluluğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan insani krizlerden kimsenin kendini tecrit etme lüksünün bulunmadığını belirterek; “ Güvenlik kaygılarının artmasına rağmen en gelişmiş ülkeler bile zaman zaman çaresiz kalabilmektir. Türkiye bölgenin hemen yanında istikrarını ve koruyor. Yaklaşık 35 yıldır biz terörle mücadele ediyoruz. Güney sınırlarımızda olan terör problemleri uzun vadeli devam edebilir. Türkiye insani krizlere karşı verdiği onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldı. Irak ve Suriye’den gelen 2,5 milyon göçmeni biz sırtlandık. Sadece kamplarda 8,5 milyar dolar ve 280 bin kişi yaşıyor. Sadece şu İstanbul’a göçmen mülteci sayısı 500 bin, Sosyoljik travmalarını, meydana getirdiği psikolojik travmalarını düşünebilir musunuz? Hem gelenlerin hem de bizim. Türkiye nasılsa bunun üstesinden gelir? Demeye sahip mi? Dünyayı birlikte paylaşıyoruz. Başlarının çaresine baksınlar deme lüksüne sahip değiliz. Mültecilere kapımızı kapamadık. Çünkü biz varil bombaları altında ölen o insanla kapımızı kapatamazdık” dedi.
"17 LİDERLE BAŞBAŞA GÖRÜŞTÜM"
G20 zirvesinde 17 ülkenin lideri ile terörizme karşı ortak tavır için ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle Avrupa ülkelerinin Suriye konusunu görmezden gelerek sorunun daha da derinleşmesine sebep olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “ Paris’te yaşanan saldırı ile yeni bir yol ayrımına bizi getirdi. Hem yaptığımı ikili görüşmelerde ki 17 ülkenin lideri ile başa baş görüştüm. Bunları değerlendirdik. Zirve sonrasında terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Saldırıları kınadıktan sonra mücadele birlik içinde olduğumu yineledik” dedi.
“380 BİN SURİYELİ BİR İSTATİSTİK DEĞİL”
Terörizmin herhangi bir etnik köken, din ile ilişkilendirilemeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını Suriye’de devam eden iç savaş ve Esed rejimi üzerinden şu sözler ile sürdürdü: “ Ben bir Müslümanım İslam “sin”kelimesinden türemiştir. Yani Arapça barış. DAEŞ, el Kaide’den türemiştir. Bunun içinde PKK, YPG-PYD, Afrika’ya gidiyorsunuz Boko-Haram gibi. Bütün bunlar hangi dinden olursa olsun hiçbir dine o dinin olumsuz kötü insan tipleri üzerinden yargılama yapamayız yapmamalıyız. O dinin diğer mensuplarına asla böyle bir yaklaşım sergileyemeyiz. Bunlar Hıristiyanlar ve Museviler arasından da çıkabilir. Ben şu anda bu teröristleri şiddetle lanetliyorum. Bunu hep birlikte yapmalıyız. Eğer yapmazsak bugün Ankara’da kapımızı çalan ki nitekim söyledim geçenlerde Paris’te çaldı. Bu tavrı uluslararası bir mutabakat ile ele almalıyız. Çünkü bu dünya barışı bir iki ülkenin değil tüm dünyanın ortak meselesidir. Avrupa bata olmak üzere Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde giderek bir gerilimin olduğunu görüyoruz. Müslümanlara yönelik saldırıların arttığına dair duyumlar almaktayız. Türkiye olarak biz bu konula herkesten dana fazla hassasiyet gösteriyoruz. Bizim sadece Avrupa’da 5 milyon Türk vatandaşımız ya da Türk kökenli vatandaşımız yaşıyor. Bizim acı tecrübelerimiz var Avrupa’nın birçok yerinde öldürülmüş elçilerimiz vatandaşlarımız var. Fanatik akımların önüne geçilememesi durumunda yeni ve tehlikeli saldırılar artabilir. Her türlü aşırıcılığı lanetliyorum ve kınıyorum. Diğer ülkelerden benzeri bir tutumu bekliyoruz. Terörizm faaliyetlerini öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması gerekiyor. Esed bir devlet terörü estiriyor. En az onun arkasında duranlar da onun kadar suçludur. 380 bin Suriyeli bir istatistik değil her biri birer can ve insandır. Halen gitsin mi gitmesin mi tartışmasının insanlığa verilen en iyi mesajdır.”
"KUZU SARMASI" BENZETMESİ
Kısa süre önce Sn. Petersburg’da kimyasal silahların kullanılıp kullanılmamasına yönelik, karşı çıkış tavrı sergilediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan Esed rejimini destekleyen güçlerin varlığına dikkat çekti. Özellikle PYD ve YPG terör örgütü güçleri ile Esed rejimi arasındaki samimiyete “kuzu sarması”benzetmesinde bulunarak göndermede bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “ Tabii karşı çıktım. Bin 500 kişi öldü bu silahlarla. Tamam da 120 bin kişi konvansiyonel silahlarla öldürülürken acaba bu silahları Suriye’ye kim verdi? Bizim için netice sebep ilişkisi önemlidir. Bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Bugün terör örgütlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak destek vermektedir. DAEŞ, ESED rejimini desteklemektedir. PYD’Yİ Esed desteklemektedir. Bizim ilişkilerimizin iyi olduğu dönemlerde baya kimlik vermiyorlardı Kürtlere. Pasaport vermiyorlardı. Biz, ‘bunlar senin vatandaşın’ desek de. Ama şimdi kuzu sarması oldular. Suriye ve Irak başta olmak üzere Türkiye üzerinden Avrupa’ya yayılan göç dalgası Türkiye - AB arasında ki ilişkilerin güçlendirilmeye ihtiyacı vardır. Türkiye’nin küresel bazda bir ortak olduğu ortadadır. Biz yakın coğrafyamızda yaşanan tüm sıkıntılara rağmen geleceğe umutla bakıyoruz. İş birliği halinde olduğumuz tüm dost ve kardeş toplumları da refah görmek istiyoruz.”
"3 T" KURALI
Dünya’da enerji haritasının gün geçtikte yer değiştirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan sektöre yönelik 3T kuralının önemine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Dünya enerji haritasının değiştiğini ve leni aktörlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Enerjinin çeşitlendirilmesi gerekiyor. 13 yıl önce Türkiye’de bu açıdan fakirdi. Yok olduğundan değil var olmasına rağmen doğru kullanamama açısından. Enerji güvenliğinin sağlanmasında tedarikçi, transit ve tüketici ki buna 3T diyorum. Arasının güçlü olması gerekiyor. Bir hayal olarak görülen geçmişteki projeleri hayata geçirdik. “Olmaz” diyorlardı oldu. Bütün mesele inanmakta. TANAP en uzun boru hatlı bir proje. Böylece Azeri gazının hem ülkemize hem de Avrupa’ya taşınacak. Şimdi Avrupa’ya sesleniyorum. Biz sizinle de Nabucco projesini imzaladık. E, 6 yıl oldu. Biz diyoruz ki bizim görevimiz transit biz buna da varız. Ama sen tedarik yaptın mı? Parayı getirdin mi? Bak Azerbaycan paralı getirdi ortak olduk. “
“DOĞRU TERCÜME EDİN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tercümanlara hitaben, “doğru tercüme edebilirseniz bir söz söyleyeceğim” dedi ve konuşmasını şu sözler ile sürdürdü:
“2030 yılında hedef 80-100 trilyon arasında az gelişmiş ülkelere altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek. Türkiye’de bunun örneklerini görmek mümkün. Büyüme stratejilerin uygulamaya konması ve küresel piyasaya konması önemli ölçüde esen rüzgardan enerji elde etmek önemli. Güneş sadece bizi ısıtmamalı. Onun verdiği enerjiyi de her alanda kullanmalıyız. Bizim aslında suyumuz çok fazla değil ama buna rağmen sular akardı denizle buluşurdu ve o zaman bizde bir söz üretilmişti Su akar Türk bakar. Dedik ki bu böyle olmaz ve bunu değiştirdik. Su akar Türk yapar ve yoğun şekilde hidroelektrik santrallere girdik. Yatırımı yüklü ama işletmesi güçlü bunu değerlendirdik. Şimdi güneş enerji santrallerine yükleniyoruz.”
ORTADOĞU ÇALIŞMA GRUBU RAPORU DEĞERLENDİRİLECEK
Bu yılki Zirve’de, dünya ekonomisinin önemli isimlerinin altına imzasını attığı Ortadoğu Çalışma Grubu raporuyla ilgili bir değerlendirme sunulacak. ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ve ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın eş başkanlık ettiği Çalışma Grubu raporu Zirvenin en önemli çalışmalarından biri olarak öne çıkıyor. Ayrıca Zirve’de, Temmuz 2015’te P5+1 ülkeleri ve İran arasında imzalanan tarihi nükleer anlaşma sonrasında enerji piyasalarındaki gidişatın ele alınacağı özel bir oturum gerçekleşecek.
Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi, bu yıl Borsa İstanbul, Chevron, Dentons, Halkbank, MAPA İnşaat ve Ticaret A.Ş.; T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve TOBB iş ortaklığı; Genel Energy ve TÜPRAŞ desteği; Bayat Group, BP, Çalık Enerji, Ekkou, ExxonMobil, GE Oil & Gas ve Tekfen İnşaat’ın katkılarıyla düzenleniyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.