İsrail'in Filistinlileri hedef alan sistematik şiddetinden ve istismarından rahatsız olan eski İsrail askerleri tarafından 2004'te kurulan Breaking The Silence organizasyonu, İsrail askerlerinin Filistinlilere uzun yıllardır uyguladığı şiddeti ve zorbalığı, askerlerin itiraflarıyla gün yüzüne çıkardı.
Organizasyon, görüntülü ve yazılı olmak üzere çeşitli bölgelerden ve taburlardan yüzlerce askerin İsrail ordusunda görev aldıkları dönemlerde gerek kendilerinin gerek ast ve üstlerinin işlediği insan hakları ihlallerinin yalnızca küçük bir bölümünü arşivleyerek dünyaya duyurdu.
Breaking The Silence'ın kurucularından Avner Gvaryahu ve ortakları, yüzlerce askerin yıllardır bu insan hakları ihlallerinin itiraflarının arşivlendiği bir internet sitesi içeriği sunuyor.
İsrail ordusunun işgal ettiği bölgelerde iki yıl görev yapan Gvaryahu, bu dönemi, "Filistinlilerin kendi evlerinde güvende hissetmediklerinden emin olmak" sözleriyle niteledi.
Gvaryahu, organizasyonun kuruluş sebebini de "orduda görev yaptığı süre boyunca hem kendisinin hem de diğer askerlerin Filistinlilere gösterdiği düşmanca tavır ve davranışlardan pişmanlık duymak" olarak tanımladı.
Organizasyonun Batı Şeria'da iki yıl askerlik yapan bir diğer kurucusu Yehuda Shaul, "Orduda çalıştığım süre boyunca iyi bir insan olduğuma ve bizim iyi olan taraf olduğumuza inanarak yaşadım. Bir anda İsrail olarak yaptıklarımızı ve parçası olduğum şeyin gerçekliğini fark ettim." dedi.
Filistinli çiftçilerin yüzünde patlaması için kurulan tuzaklar
İtirafları yayınlanan eski İsrail askeri Yanay Israeli, İsrail ordusunun sersemletici el bombalarını nasıl patlayıcı haline getirdiklerini anlattı.
Israeli, ordunun, "Filistinli çiftçiler veya bölgedeki sivillerin bulmaları için taşların altına gizlenen bu bombaların buldukları anda yüzlerine patlayacak şekilde tuzakladığını" söyledi.
Filistinli çocuğu vur emri
Doron isimli eski bir asker de komutanlarının, askerlerden birine El-Fawar mülteci kampındaki bir çocuğu öldürmesi için vur emri verdiğini ifşa etti.
Güvenlik nedeniyle kimliği açıklanmayan bir diğer eski asker, kimliği belirlenemeyen iki kişinin 5 İsrail askerini öldürmesinin ardından, ordunun kendilerine Nablus yakınlarında bir Filistin güvenlik noktasındaki 3 polisi öldürme emri verdiğini itiraf etti.
Filistinli vurana pizza kuponu
Geçmişte orduda görev yapan Dean Issacharoff, Filistinlileri vurmalarının teşvik edildiğini vurgulayarak "Baruch Marzel (İsrailli sağ görüşlü siyasetçi), Filistinli birini vuran askerlere pizza kuponu verirdi." ifadelerini kullandı.
Bir diğer eski asker Nitzan Ron, bölgede güvenliği sağlaması beklenen askerlerin, görevlerini doğru şekilde yerine getiremediklerini anlattı.
Ron "Bir Yahudi'yi istediği şeyi yapmaktan alıkoymak mümkün değil." diyerek Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere zarar vermelerini engelleyemediklerini belirtti.
"(İsrail hükümeti) için 40'tan fazla insan öldürdüm, cinayet işledim"
Golani Tugayının 51'inci taburunun eski mensubu Ido Gal Razon, 11 Kasım 2015'te İsrail parlamentosuna şikayette bulunarak "(İsrail hükümeti) için 40'tan fazla insan öldürdüm, cinayet işledim." diye konuştu.
Geçmişte İsrail Hava Kuvvetleri'nde pilotluk yapan Yonatan Shapira, "İsrail ordusunun yaptıklarının savaş suçu olduğunu ve milyonlarca Filistinliyi terörize ettiğini fark ettiğimde ordudan ayrılma kararı aldım." dedi.
Nahal Keşif Ekibinin eski mensubu Gilad Ze'evi, katıldığı bir operasyonda, 2 Filistin polisinin öldürülmesi üzerine operasyonun üstleri tarafından başarılı kabul edildiğini söyledi.
İsrail ordusunun çocuklara uyguladığı sistematik şiddet
Haruv taburunda sağlık personeli olarak görev yaptığı dönemi anlatan Erez Katrav, taburun çoğunlukla alıkonulanların gözaltı için uygun olup olmadıklarını kontrol ettiğini ve çalıştığı alana sıkça "dayak yemiş" çocukların getirildiğini belirtti.
Bir defasında kolu kırık bir çocuğun tabura getirildiğini, tıbbi desteğe ihtiyaç duymasına rağmen çocuğa müdahalede bulunulmadığını anlatan Katrav, "Gözaltına alınmaya elverişsiz diye bir kavram yok." diye konuşarak çocukların sistematik şiddetin bir parçası haline geldiğini gözler önüne serdi.
Geçmişte Erez güvenlik noktasında gece nöbetine kalan asker Inbar, Gazze ve İsrail sınırında bir erkek çocuğuna ilişkin verdiği raporda, çocuk alıkonulurken "üzerinde sigara söndürüldüğü, çocukla oyuncak gibi oynandığını" yazdığını açıkladı.
Inbar, ancak ikinci bir raporda olayların üstünün kapatıldığını ve bunu durdurmak için hiçbir şey yapamadığını itiraf etti.
605'inci taburun eski mensubu Hillel Cohen, birlikte devriye gezdiği bir askerin masum olduğunu bildiği halde 13-15 yaşlarındaki bir Filistinli çocuğu durdurup "senin taş attığını gördüm" diyerek çocuğu sözle taciz ettiğini, bunun yanı sıra fiziksel şiddet uyguladığını belirterek bu tür davranışların orduda normal olduğunu dile getirdi.
Gözaltına alınanlara uygulanan şiddet yıllar boyunca göz ardı edildi
Cohen, gözaltına alınan bir kişinin birçok asker tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını anlatarak "Bu, herkesin başına geliyor ve herkes bunun farkında." ifadeleriyle, sistematik şiddetin uzun süredir meşrulaştığını kaydetti.
Eran Segal de Abu Sneinah Casbah'daki askerlik görevi sırasında, komutanının Fadi adında zihinsel engelli bir kişiyi defalarca gözaltına alıp tuvalete bile gitmesine izin vermediğini ve üzerini pislemeye zorladığını aktardı.
605'inci taburda görev yapmış olan Amit Lavi, Ofer hapishanesindeki sınır polislerinin, ekibinin yakaladığı şüphelileri ellerinden zorla aldığını, yaklaşık 12 kişinin şüphelilere şiddet uyguladığını, bir şüphelinin kaburgalarının kırıldığını dile getirdi.
Hebron'da devriye görevine çıkmış olan Gil Hillel, tutuklulara su ve yiyecek vermediğini, bazen başlarına veya yüzlerine vurduğunu ve küfür ettiğini; bu davranışları kendisiyle bağdaştırmadığını vurgulayarak istismarların rutin bir durum olduğunu itiraf etti.
Nahal Keşif ekibinin eski mensubu Ayal Kantz, gözaltına alınanların, yüksek rütbeli askerlerin şiddetine maruz kaldığını, bu durumu ne kadar şikayet etmeye çalışsa da sonuç alamadığını ifade etti.
Sivillere uygulanan psikolojik şiddet ordunun emir komuta zincirinin bir parçası
Nahal Keşif ekibinden eski üyelerinden Nadav Weiman, ordunun "sahte gözaltılar" yaptığını, suçsuz veya hakkında ithamda bulunulmamış kişilerin evlerine gece operasyonları düzenlendiğini, amacın çevredeki silahlı kişileri tahrik etmek ve sivillere psikolojik baskı uygulamak olduğunu söyledi.
Duvdevan kuvvetlerinde görev yapmış Achiya lakaplı bir asker ise "(Askerlik yaptığı süre boyunca) Neredeyse hiç teröristle karşılaşmadım. Karşılaştıklarım, aileler ve çocuklardı." dedi.
Achiya, İsrail ordusunun kendilerine sivillerle nasıl iletişim kurulacağını asla öğretmediğini, aksine orduda sivillerin dur emrinin ardından tepki vermelerine izin verilmeden vurulmaları gerektiğinin öğretildiğini belirtti.
Bir defasında da evine ilaç almak için geri dönen kişiyi vurmadıkları için üstlerinden azar işittiklerini itiraf eden Achiya, ayrıca askerlerin masum sivillerin hayatlarını umursamadıklarını, bir operasyon sırasında ekibinin yanlış evi bombaladığını ve askerlerin hiçbir şey olmamış gibi operasyona devam ettiğini kaydetti.
Siviller canlı kalkan olarak kullanıldı
Topçu askeri olarak görev yapmış olan Simcha Levental, Hermesh bölgesinde şüpheli bir cisimle karşılaşmalarının ardından üstlerinden, "Yerli birini bulun ve aracın yoldan çekilmesini sağlayın." emrini aldığını aktardı.
Emir üzerine, ekip arkadaşının çevrede bulduğu bir bedeviyi yasa dışı şekilde alıkoyarak canlı kalkan olarak kullandığını ve cismi hareket ettirmeye zorladığını itiraf etti.
Nahal Özel Harekat ekibinin eski üyesi Itamar Scwartz, ordunun "komşu prosedürü" adını verdiği bir faaliyetle operasyon düzenlenecek şüpheliye ulaşırken bölgedeki komşuları canlı kalkan olarak kullandığını bildirdi.
Scwartz ayrıca, Kasbah'taki bir operasyonda askeri konvoya taş atılmasını engellemek için gözaltına alınan Filistinlilerin canlı kalkan olarak kullanıldığını belirtti.
Hebron'da askeri baskı ve yerleşimci şiddeti
İsrail ordusunda daha önce askerlik yapmış yönetmen Rona Segal de "Mission: Hebron" belgeseli ile İsrail askerlerinin itiraflarını beyaz perdeye taşıdı.
Belgeselde 50'nci taburda görev yapmış olan Nadav Bigelman, ordunun Filistinlilere karşı bakış açısının, "her Filistinliyi potansiyel terörist olarak" görmek olduğunu itiraf etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.