Gazeteci mi olacağız, yoksa…
Cemiyetin geçmişini pek fazla bilmem. Bilmekte istemem hani. Bir şekilde bu Gazeteciler Cemiyeti bin bir güçlükle ve meşakkatli bir şekilde oluşturulmuş.
Sonra da Türkiye’ de bana göre hatırı sayılır bir Sivil Toplum Örgütü olarak adını duyurmuştur. Şimdi bu yazılarımızdan sonra bize çıkıp birileri “Daha dün başladı horoz gibi ötmeye kalkıyor. Önce Gazeteciliği öğrensin” diyebilir.
Saygı duyarım.
Tıpkı büyüklerin küçüklerine saygı olsun göstermesi gibi. Ama Samsun’ da hemen hiçbir alanda olmadığı gibi büyüğe de, küçüğe de saygı yok. O olmayınca görüyoruz ki Makamlara da saygı yok. Kaldı ki makamları o makama oturanlar saygınlaştırır ya da basiretsizleştirir. Ama o makamlara oturanları da makamlar adam eder. Ben bunu söylerim.
Bir koltuk mobilyacıda en babası 5.000 lira eder. Ama boş olduğu sürece 5 bin de olsa 50 lira da olsa hiçbir ifade etmez. Ama gelin onu Kanarya Sevenler, Ötücü Kuşlar Derneği bile kurup oraya koysanız o koltuğu yeminle diyorum çok geçmez 3 gün içinde o koltuğa ilk oturanı yıkmak için yapılmadık kalmaz. Her neyse Cemiyetin koltuğu da bu hale geldi.
Neden?
Çünkü bana göre katmerli yağlı ekmek var o koltukta. Nasıl mı? Bu hale düşürenler bilmesi gerekmez mi? Bence o koltukla birlikte ön panelde olmayan çok güçlü bağlar var da ondan. Makamsa makamdır küçüğü büyüğü olmaz.
Tıpkı bir büyük gazeteci ağabeyin dediği gibi: Gazetenin küçüğü büyüğü olmaz. Peçeteye bile gazete bas yeter. O haberi ile gazete gazete olur” demişti. Yani haberi ile güçlü ve büyük olur.
Kısacası Cemiyeti bu hale getirenler yine bu makama oturanlardır.
Yani eski üstadlar ve o makamı işgal edip yıllarca Samsun basınına zırık göstermeyenlerdir. Yıllarca bu meslekte emek verenlere sahip çıkmayanlardır. Yıllarca bir yurdu olması için, birlikte oturup konuşacakları yerlerinin olmaması için kılını bile kıpırdatmayanlardır. Yani yine sözüm ona eskilerdir, üstadlardır ve her lafın içinde söylenen DUAYENLERDİR…
Pekiii…
Cemiyete kim ne yapmaya çalışıyor?
Cemiyeti ele geçirmek istiyorlar?. Cemiyet ele geçirildi mi neler neler hallolmuyor ki. Bir hallolmayan Gazetecilerin yani Muhabir, Köşe yazarı, gazetelerde canı gönülden kafa, beyin, göz patlatanların hakkını aramayanların oyunları, tezgâhlarıdır. Bu gün o koltukta kim oturursa otursun karalanacaktır.
Dün Uzun, bu gün Temiz, yarın kim bilir kim. Bana göre yıllar sonra ilk kez ciddi adımlar atıldı. Cemiyet binası yeri alındı. Yapıldı yada yapılmadı ilgilendirmez. Yapılmazsa hesap sorulur. Ama bunca yıl neden hiçbir şey yapılamıştı merak ettim. Yani Cemiyete kim ne yapmaya çalışıyor biliyor musunuz?
Hepsi bana mahkûm olsun, ben istemiyorum ama yan cebime koyun, ben olmazsam bu memlekette size kimse sahip çıkmaz mantalitesini yerleştirmeye çalışıyorlar.
Amaaaa, kedi keşkek yemiyor artık. Çünkü Gazeteciler artık gözünü açtı…
Ha yıllar sonra Basın İlan Kurumunun cemiyetlere vermesi gerekenleri vermemesi var. Onları kim sormadı hiç bu güne kadar. Bende yeni yeni öğreniyorum. Bu gazetecilere sahip çıkılmadıkça çıkan bulunana kadar herkese isyan edeceğim.
Son olarak;
Duayen denen gazetecilerin oyunları neden bitmiyor? İşin hikâyesi. Ban göre duayen falan yok Samsun’ da. Samsun basını birilerinin yanında, içinde, desteğinde, onun bunun yasladığı değneklerle ayakta duruyor. Birisi o direği çektiği anda yerle bir oluyorlar. Duayenler ayakta tutmak için orada direnmiyor ilk onlar kaçıyor. Harbi50 yıla merdiven dayamış kaç Samsun Gazetesi var faal çalışan. En eskisi Halk… Başka var ama ona da birbirini yiyen büyüklerimiz merdiven altı gazetesi diyor. Bakın demek ki duayenler merdiven altında iş yapanlar olunca cemiyete koşanlar, lider olmak isteyenler merdivenin altında kiler değil. Onlar baba gazeteci unutmuşlar onları. Üç beş kuruşa dergi, gazete çıkartanlar duayen olmaz. Ya da başkalarının parası ile gazetecilik yapanlar. Hiç olmaz.
Sonuç mu?
Bu yazıda edebiyat aramayın. Nokta virgüle takılmayın. Burada gazetecilik dersi de vermeye kalkmayın. Buradan duayen dene, tecrübeli benim diyen, gazeteciyim diyen herkes ders çıkartmalıdır. Şimdi bu kafa ile süslü laflar bulup millete laf oturtma düşüncem de olmadığına göre…
Benim derdim Cemiyete sahip çıkın. Bir birinizi yemeyin. Önce kendi başımızı kendimiz kaşıyalım. Nerede hata yaptık iyi araştıralım. Birisinin dondurma satıcılığı ( kaldı ki saygı duyarım hırsızlık, namussuzluk yapmamış. Maaşını alamayınca adam gibi çalışmış helal olsun), diğerinin 700 lira aldığı( kim nereden para alır kimseyi ilgilendirmez ama alan da verende razı ise saklanacak bir şey yoksa neden sorun olsun ki?), başkasının gönül kırıklığı( kimse kimseyi sevmek zorunda değildir), bir diğerinin ise iç hesaplaşmasını bir kenara bırakıp( bu yolda kazanmakta kaybetmekte vardır). Adam gibi mesleğimizin ne halde olduğu, kimler bu meslekte adam gibi çalışıyor yada ihanet ediyor onlara bakalım.
Dürüstleri bulup seçelim.
Kimse banane demesin. Kimse de bu ne yazmış demesin.
Bilen biliyor, bu yazı havada bir yazı. Ama anlayan ne demek istediğimi çok iyi anladı. Herkes şapkasını şimdi önüne koyup bağdaş kurup oturup günlerce düşünsün. Kararını versin.
Biz Gazeteci mi olacağız, yoksa…
Bizden uyarması…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.