Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu ve çok yüksek genetik geçişe sahip olduğunu belirten VM Medical Park Samsun Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Sümeyra Fırat, ailelere dikkat etmeleri gerekenler hakkında uyarılarda bulundu. Uzm. Dr. Sümeyra Fırat, “Dikkat eksikliği; kişinin yaşına, sosyal ve kültürel özelliklerine oranla konsantre olmada güçlük çekmesi, unutkan olması, dağınık olması, işlerini organize etmekte zorluk yaşaması, bir işe konsantre olduktan sonra basit bir uyaranla çok kolay dikkatinin dağılması, dikkat gerektiren işlerden kaçınması ve sık sık basit dikkat hataları yapmasıdır. Hiperaktivite çocuğun yaşına göre çok daha hareketli olması, ellerinin kollarının kıpır kıpır olması, oturması beklenen durumlarda oturamaması, sanki motor takmış gibi olmasıdır. Dürtüsellik ise kişinin aceleci olması, düşünmeden hareket etmesi, beklemesi gereken yerde bekleyememesi ve çok konuşmasıdır” dedi.
"40 kişilik bir sınıfta 5-6 çocukta DEHB var"
Yapılan çalışmalarda alnın arka kısmında yer alan ‘prefrontal korteks’ adı verilen beyin bölümünün daha az aktif olduğu tekrarlayan şekilde gösterildiğini kaydeden Uzm. Dr. Sümeyra Fırat, “Çocuklarımız tüm bu davranışları bizleri sinirlendirmek ya da şımarık oldukları için yapmazlar. Türkiye'de yapılan kapsamlı bir çalışmada DEHB sıklığı yüzde 12.7 olarak bulunmuştur. Yani 40 kişilik bir sınıfta 5-6 çocukta DEHB vardır. Çocukluğunda DEHB olan olguların yüzde 40-60 kadarında DEHB belirtileri ergenlik ve erişkinlikte de devam etmektedir. DEHB değerlendirmesinde çocuk ve aile ile psikiyatrik görüşme, çocuğun gelişimsel ve tıbbi öyküsünün öğrenilmesi, öğretmenden bilgi alınması, eşlik eden tanıların değerlendirilmesi ve gereken durumlarda ek inceleme ya da testlerin yapılıyor” diye konuştu.
"İnsan hayatını büyük oranda etkiler"
DEHB belirtilerinin zaman zaman tüm insanlarda görülebildiğini söyleyen Dr. Fırat, ''Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlardaki fark, bu belirtilerin sürekli olması ve hayatını büyük oranda etkilemesidir. En çok etkilenen alanlar akademik başarı, ebeveynleri ile olan ilişkisi, akran ve öğretmenleri ile olan ilişkileridir. Bir kişinin sürekli bu alanlarda sorun yaşaması, özgüveninin sarsılmasına, kendini yetersiz, beceriksiz, sevilmeyen biri gibi algılamasına neden olur. DEHB tedavi edilmezse, gittikçe büyüyen bir sorun haline dönüşecektir. Bu yüzden DEHB teşhisi konulan çocuklarımızı erken tanımak ve tedaviye erken başlamak, hayatlarındaki kayıpları önlemek için çok önemlidir'' şeklinde konuştu.
"İlaç tedavisi en temel rolü oynuyor"
DEHB tedavisinde en doğru yolun her olguya kendi gereksinimine uygun ve bütüncül bir tedavi uygulamak olduğunu vurgulayan Fırat, ''DEHB biyolojik nedenli bir hastalık olduğu için tedavisinde ilaç tedavisi en temel rolü oynar. Aynı zamanda etkin bir ilaç tedavisi, anne-baba eğitimi gibi ilaç dışı tedavilerin uygulanmasına kolaylık sağlayabilir ve etkinliğini artırabilir. Bilimsel çalışmalarda en fazla desteklenmiş psikososyal girişimler, davranışçı ebeveyn eğitimi ve okula yönelik eğitim programları, sosyal beceri eğitimi ve düzenli sosyal aktivitelerin (bireysel ve birlikte yapılan sporlar, müzikle, dansla ilgilenmek gibi) faydalı olduğu bildirilmiştir'' ifadelerini kullandı.
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.