İftar sofraları çığırından çıkartılıyor…
Şu siyaset acayip bir uğraş. Hani “BENDE ADAYIM” ya!.. Dün yazmamıştık, unutulmasın kargaşada arada kaynayıp gitmesin sakın. ADAYLIĞIMIZ hala sürüyor…
Gazetecilikle siyaset bir araya geldiği vakit ortalık toz duman oluyor. Çünkü siyasetçi gazetecisiz, gazeteci, siyasetsiz yapamıyor. Kısacası bu ikili ne birlikte olabiliyorlar, ne de ayrı kalabiliyorlar.
Önümüzde ki yıl yerel seçimler var ve her geçen gün tansiyon yükseliyor. Bu nedenle şu Ramazan ayına iyi bakın. Hemen tüm partilerimiz iftar sofraları düzenliyor.
Olayların enteresan yönü “BİZ DAHA İYİSİNİ SUNUYORUZDAN” iş çıktı. “BİZ DAHA BÜYÜK İFTAR SOFRASI KURUYORUZ’A” dönüştü iş.
Yani eski iftar sofraları Allah için, fakir, fukara için verilirken, o iftarlar gitti. Bu günlerde kusura kimse bakmasın ama siyaset iftarları başladı. O da “BEN DAHA GÜÇLÜYÜM” reklamına döndü.
Sizce sofraların hangisi daha hayırlı ve hangisi sizce daha makbul…
Bu noktada gazeteciler hiç birisini tasvip etmiyor. Ama işimiz GAZETECİLİK, HABERCİLİK, görevimizi yapıyoruz.
Kısacası; iş çığırından çıktı. Artık siyaset kendi içinde sınır tanımaz oldu.
Mesela; Bunlar yetmezmiş gibi bir de teşkilatlar kendi içlerinden eleyip seçtikleri göreve getirdiklerini elde avuçta tutamaz olmuş, teşkilatın gece gündüz seçip peşinde çalışıp çırpındıkları isimler de teşkilatları tanımaz olmuş.
Yetmedi…
Siyasette artık “O beni tanımaz, saymazsa bende onu tanımam saymam” havaları ve egoları başladı. Yani birisi teşkilat benim sözümü dinlemek zorunda derken diğerleri de güç bende benim dediklerimi teşkilat yapmak zorunda der gibi burunlar beş karış havada sözüm ona çalışıyorlar.
Bu arada hatırlatmak isterim: Hani Ramazan ayı İslam dini bolluk, bereket, hoş görü, paylaşma ayı idi.
Hani iftar sofraları sadece muhtaçlara, fakir, fukaralar için kurulurdu?.
Hani İslam dini şaşadan uzak tutulmak zorunda idi?
Yazık hepsi bu siyasetle kimse kusura bakmasın ama bitti.
Bir oy kapabilmek için yırtınan yırtınana. Hem de hovardaca harcamalarla siyaseti için her yol mubahtır fikriyatıyla…
Sakın Ramazan ayından sonra yine o beleş yemekler, hovardaca yapılan harcamalar vatandaşın cebinden gitmesin!?.
Bence bu günleri ve yaşananları iyi değerlendirin.
Çok yemek, çok masa, şaşalı iftar sofraları bir şekilde sizden, bizden yani halktan çıkacaktır göreceksiniz. Bunların sonucu halka hizmet olur, halkı unutmamak olur.
O harcamalar yerine bu ilçede bir iş ve istihdam alanı yapılsaydı, yapıldı mı? YOK…
Kaç insanımızın rahatı, huzuru, için iş- istihdam alanı açıldı?. YOK…
Demek ki her şey siyaset için. Her şey siyaset içinse o iftar sofralarına oturmayalım, şaşaya katılmayalım.
En azından böylelikle dinimize, inancımıza ve cebimize dokunmayacaktır. İslam dinini Allah’u Tealanın emirleri, Peygamber Efendimizin sünneti, Hz. Ömer yaşantısı ile olmasa da en azından huşu içinde yaşayalım yeter.
Sonuç olarak diyorum ki: “BEN ADAYIM YA!. Bu anlattıklarımın hiç birisi bizimle olmayacak göreceksiniz. Herkesin inancı, töresi, yediği, yemediği kendine olacak. Olamayana vermek görevi önce yaratana mahsustur. Bizler sadece devlet gücü ile yani olandan olmayana veren elin alan elin görünmeyeceği yardım hayır ve hasenatı yerine getirmek olacaktır sadece. Olması gerekenler bunlar değil mi?. Bizimle herkesin dini, inancı kalbi ile inandığı Allah arasında, dünyada ki yaşantısını ise insanların kendi parası ile cebi ve vicdanı arasında olacak göreceksiniz. Böylelikle de hep mutlu olacağınıza iddiaya girerim.
Bunları neden söylüyorum. İnanan insanlarımızın inancı çaktırılmadan sömürülüyor ve bu mübarek Ramazan ayında “İftar sofraları çığırından çıkartılıyor”. Sakın kanmayın…
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.