"Bildiğiniz üzere 16 Nisan Referandumuyla Türkiye yeni bir sürecin kıskacına girmişti. İlk olarak ABD'nin siyonist lobileri tarafından Türkiye'ye önerilen sistem, AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın yıllar yılı ısrarı, Devlet Bey'in abuk desteği sonucu referandumla hayata geçirilme sürecine girmişti. Türk milletinin büyük çoğunluğunun teknik ve teorik bağlamda hakim olmadığı bu sistemle, devlet yönetim mekanizmasının daha hızlı ve sağlıklı işleyeceği iddiası hakimdi.

Parlamenter sistem yapısıyla olgunlaşma evresine giren Türk siyaseti de bu sistem değişikliğinden nasibini elbette aldı.

Başkanlık sisteminin yürütülebilmesi için iki kutuplu bir siyasi yapı oluşması gerekmektedir.

Bu noktada AKP ile MHP'nin ittifak yapması birkaç vekil veya belediye başkanlığı pazarlığından öte bir durumdur.

Cumhur İttifakı, iki kutuplu yapının tesisi için oluşturulan sağ kanadı temsil etmektedir. Bu vesileyle ittifakın büyük ortağı AKP, MHP'yi ittifak yoluyla muhalif etkinlik bağlamında eritti.

CHP, iki kutuplu yapının sol kanadını oluşturuyor. CHP'nin birçok noktada söylem birliği yaptığı HDP'de bu noktada değerlendiriliyor.

Erdoğan'ın seçim sürecinde ve bugün sürekli CHP'yi hedef almasının başlıca sebebi budur.

Tam bu noktada İYİ Parti ve Saadet Partisi iki kutuplu düzenin dengelerini bozmaktadır.

Tasarlanan sistemin her iki kanadına da "alternatif" potansiyelinde olan İYİ Parti ve özellikle AKP tabanına hitap eden Saadet Partisi'nin muhalefeti, tasarlanan iki kutuplu sistemin aksamasına neden olmaktadır.

Bu bağlamda Saadet Partisi, AKP içinde eritilmeye, İYİ Parti algı operasyonlarıyla siyaseten pasifize edilmeye çalışılacaktır.

Erdoğan'ın İYİ Parti'yi hedef alması İYİ Parti'nin muhalefetini kabullendiğini resmedeceği gibi sistemin iki kutuplu yapısını ortadan kaldıracaktır. Başkanlık sisteminde iki kutuplu yapının ortadan kaybolması AKP'nin iktidarı kaybetmesi anlamına gelecektir."