Bu kapsamda Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğünün davetlisi olarak Samsun’a gelen İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve önceki YÖK üyelerinden Prof. Dr. Recep Öztürk, “Yükseköğretimde Kalite” başlıklı sunumuyla bu sürece dair dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri ve bu konuda izlenecek aşamaları katılımcılarla paylaştı.
Toplantıya; Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Kuran, Prof. Dr. Vedat Ceyhan ve Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz, Genel Sekreter Doç. Dr. Menderes Kabadayı, rektör danışmanları, fakülte dekanları, meslek yüksekokulu ve enstitü müdürleri, daire başkanları ile çok sayıda öğretim üyesi ve görevlisi katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç, yapmakta oldukları asli işlerin kendilerinden beklenen ölçüde planlı, kaliteli ve başarılı bir şekilde yürümesini sağlamak adına bu tür toplantı ve etkinlikleri gerçekleştirdiklerini söyledi. Rektör Bilgiç, bu konuda müzakere, bilgi alışverişi ve yetkin isimlerle tecrübe paylaşımı yoluyla üniversiteyi daha yukarılara taşımak arzusunda olduklarını vurguladı.
“Gidişatımızı kendi gözümüzle görerek kamuoyu ile paylaşmalıyız”
Prof. Dr. Sait Bilgiç, Türkiye’de son yıllarda yükseköğretim kurumlarına yüklenen yükümlülüklerden birisi olan kalite olgusu doğrultusunda OMÜ olarak kurumsal iç ve dış değerlendirme süreçlerini kamuoyuyla paylaşma sorumlulukları olduğunu dile getirerek “Kalite yönetimi sürecinde kurumsal iç ve dış değerlendirmelerle kendi gidişatımızı kendi gözümüzle görerek ortaya koymak, kendi tespit ve gerçeklerimizi de kamuoyu ile paylaşmak durumundayız. Bizler de zaten kurumsal dış değerlendirmeye tabi olmak için niyet beyanımızı Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) Kalite Kuruluna iletmiştik. Bu da kabul görerek 2017 yılı içerisinde kurumsal dış değerlendirmeye tabi olduk. Tabii bütün bunları asli işlerimizi planlı bir şekilde yürütmek, bunları kendi vizyon ve misyonumuzla kontrollü ve koordineli olarak ortaya koymak adına gerçekleştiriyoruz. Elbette bütün bu çabaların pozitif yansımaları olacağı inancındayız” diye konuştu.
“Kaliteyi içselleştirmeli ve davranış biçimi hâline getirmeliyiz”
Ardından sunumuna başlayan Prof. Dr. Recep Öztürk, son gelişmelerle güncellenmiş olan yükseköğretimde kalite olgusunun detaylarını paylaştı. Konuşmasında yükseköğretimde kaliteyi ‘Bir yükseköğretim kurumunun veya bu kurum tarafından uygulanan bir programın yahut yine o kurumca ifa edilen bir hizmetin standartlara uygunluğu’ olarak tanımlayan Prof. Dr. Öztürk bu standartları ise mükemmellik, verimlilik, etkinlik, saydamlık, hesap verilebilirlik olarak sıraladı. Söz konusu kalite standartlarının ülkeden ülkeye farklı tanımlandığını belirten Öztürk, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, İsveç, Japonya, Finlandiya ve Avustralya gibi ülkelerdeki uygulamalara değinerek bu sürecin Türkiye’ye de yansımaları olduğunu kaydetti.
“Bürokratik yüzü azaltmak için kalite merkeze alınmalı”
Özellikle Finlandiya’nın 30 yıllık bir süreçte dikkat çeken ve takdire şayan bir aşama kaydettiğini aktaran Prof. Dr. Öztürk, “Dünya artık her alanda olduğu gibi kalite odaklı konuşuyor ve yükseköğretim de bundan nasibini alıyor. Bizim bürokratik yükü azaltmak için kaliteyi merkeze almamız lazım. Ancak bu süreç bize sürekli bürokratik yük olarak geri dönerse kaliteyi sevdiremeyiz. Kalite insan odaklı, akademisyen ve personel dostu olmalı, onların işlerini kolaylaştırmalı. Bu olguyu içselleştirmek ve gündelik davranış hâline getirmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“Akreditasyon akademik kalitenin bir göstergesi”
Sunumunda kalite sürecine eğitim-öğretimle başlanması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Öztürk yönetim ve hizmetin de belli sistemlere göre kalite temelli olması gerektiğini ifade etti. Ayrıca yükseköğretimde akreditasyon kavramı üzerinde duran Prof. Dr. Recep Öztürk akreditasyonun akademik kalitenin bir göstergesi ve doğal olarak bir hesap verme aracı olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Kalite kavramının bütün unsurlarıyla aslında siz farkındalığa farkındalık katıyorsunuz. Her kurumun hayata dokunan ve ayakları yere basan kalite politikaları olmalı. Süreçleri yönetmek yani devamlı gelişme, iç ve dış paydaşları bu sürece katarak kalite kültürünün yaygınlaştırılması ve benimsenmesi eğitimimizin geleceği açısından kritik değerde. Örneğin eğitim kurumlarımızda ölçme ve değerlendirmede sıkıntılarımız var. Bilhassa uygulamalı bilimlerde bunun gereklerini tam olarak yerine getiremiyoruz.”
“Eğitimde öğrenmeye dayalı modele geçiliyor”
Türkiye’deki yükseköğretimde kalite güvencesi kronolojisi hakkında katılımcılara bilgiler aktararak sunumuna devam eden Prof. Dr. Recep Öztürk, Bologna sürecinin ülkemizde yükseköğretimdeki kaliteye ciddi katkıları olduğuna işaret ederek, “Bologna sürecinin çok önemli katkıları oldu fakat yükseköğretimde asgari standartlarımız hâlâ her alanda ve düzeyde maalesef yok. O nedenle bu standartlar hazırlanmalı, kalite değerlendirilmesi ve akreditasyon özerk kuruluşlarca yapılmalı. Zira kalite demek; daha iyi eğitim, araştırma, hizmet anlamına geliyor, dahası kalite ülke kalkınmasına ve kültür gelişimine destek oluyor. Dünyada eğitimde, süreye dayalı modelden öğrenmeye dayalı bir modele geçiliyor yani yeterlilikleri temel alan bir eğitim modeli söz konusu.”
Konuşmasında üniversiteye katkı sunan hiçbir kriterde kısıtlamaya gidilmemesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Öztürk bu durumun hem söz konusu akademisyenler için haksızlık olduğunu hem de ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesini sekteye uğrattığını ifade etti.
“OMÜ’nün ilk binde yer alması önemli”
Sıralama kuruluşu Times Higher Education’ın en son Dünya Üniversiteler Sıralaması’nda OMÜ’nün ilk binde yer almasının önemli olduğunu belirten konuk akademisyen Öztürk, bunun yanı sıra OMÜ’nün farklı sıralama türlerindeki yeri ve konumu hakkında da katılımcıları aydınlatarak biraz daha gayretle farklı sıralama türlerinde kendisine yer bulabileceğini söyledi.
Sunum daha sonra soru-cevap ile interaktif şekilde devam etti. Kendisine yöneltilen soruları yükseköğretimde kalite konusundaki birikim ve tecrübesiyle cevaplayıp detaylandıran Prof. Dr. Recep Öztürk kendimize özgü bir Türk modelinin geliştirilmesi gerektiğinin üzerinde durarak ülkemizin gelişiminde çok önemli rolleri olan disiplinlerin merhamet alanları olmadığını, bu alanlarda vizyon sahibi akademisyenlere ihtiyaç duyulduğunu da vurguladı.
Etkinliğin sonunda Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç, İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve önceki YÖK üyelerinden Prof. Dr. Recep Öztürk’ü aralarında görmekten büyük memnuniyet duyduğunu belirterek konuğuna fidan sertifikası ile üniversitenin hediyesini takdim etti.
“Kalite süreci kararlı ve istikrarlı biçimde devam edecek”
Rektör Bilgiç toplantı sonunda yaptığı açıklamada ise OMÜ’nün bu sürecinin sonu olmayan bir yolculuk olduğunu ifade ederek, “Üst yönetim olarak bu yolculuğa kararlı ve istikrarlı bir biçimde devam edeceğiz. Ancak hedeflerimize bütün mensuplarımızın inancı ve katkısı ile ulaşabiliriz. Bu üniversite var oldukça daha canlı ve güncel olmamız gerekiyor. Bu toplantıları inşallah devam ettireceğiz. Dinamik bir yapının varlığından haberdar olmanızı ve bu yapının bir bileşeni olmanızı arzu ediyoruz” diyerek bütün katılımcılara teşekkür etti.
OMÜ yükseköğretimde kaliteye odaklandı
Yayınlanma:
Güncelleme:
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ), “kalite” kültürünün geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç’in önderliği ile çıktığı yolda, değerli bilgilerin paylaşıldığı bir başka toplantı daha gerçekleştirdi.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Resmi İlanlar
Eğitim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.