OMÜ’lü profesörden tarımda 'inovasyon' çağrısı

OMÜ’lü profesörden tarımda 'inovasyon' çağrısı
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, “Türkiye’nin çağı yakalaması ve geleceğe emin adımlarla yürüyebilmesi ancak tarım ve tarıma dayalı sanayi ile mümkündür.

Tarımdaki gelişmelere uygun, kanun, yönetmelik, alt yapı ve insan kaynağı eksikliği öncelikli gündemimiz haline gelmelidir” dedi. 
OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir, korona virüs salgını sonrasında tarım uygulamalarının ve üretim teknolojilerinin yeni bir döneme gireceğini anlattı. Türkiye’nin tarımda inovasyonu konuşması gerektiğini belirten Prof. Dr. Demir, eğitim ve üretim ile tarım politikalarında dünyadaki gelişmelere uygun şekilde düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtti. 

aw041925_02.jpg


Korona virüsü salgını sonrası yeni bir tarım çağının başlayacağını dile getiren Demir, “Dünyada yıllardır tartışılan tarım politikaları ve gıda üretimi yaşadığımız korona virüsü salgını sonrası yeni bir döneme evrilecektir. Salgın sonrası oluşacak yeni dünya düzeninde gıda ve tarım çok önemli hale gelecek, tarımını çağa uyduran ve gıda pazarına hakim olan ülkeler söz sahibi olacaktır. Önümüzdeki 30 yıllık süreçte iklim değişiminin ve çevre tahribatının oluşturduğu doğal afetler, doğal kaynak yetersizlikleri ülkeleri karşı karşıya getireceği ve kitlesel göçleri tetikleyeceği pek çok raporda iddia edilmektedir. Özellikle gıda ve su savaşları en çok konuşulan konulardan olacak, teknoloji ile birlikte yeni bir tarım çağına girilecektir. Bu süreci fark öngören gelişmiş ülkelerde tarım planlanırken iklim değişikliği, kuraklık, inovasyon, teknoloji, yenilik kavramları esas alınarak geleceğe yönelik çalışmalar planlanmaktadır” diye konuştu. 
Yapay zeka ve veri teknolojilerinin tarımsal verimliliği ve üretimi etkileyeceğini şu şekilde anlattı: 
“Özellikle modelleme ve yazılım teknolojisiyle birlikte yapay zekanın üretimde kullanılması, hassas tarım uygulamalarının üretimin ana ögesi haline gelmesi, dikey ve topraksız tarımın gelişimi, drone teknolojisi ve uydu sistemlerinden elde edilen veri ve görüntülerin sayısallaştırılarak üretimi direkt kontrol eder hale gelmesi, robot teknolojisi ve robotik uygulamaların üretime hakimiyeti, tüketim alışkanlıklarındaki değişim ve damak zevklerinin değişmesi, kartellerin büyük tarım işletmeleri halinde markalaşarak piyasaları domine etmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Gelecekte, çiftliklerin veri ve bilgi teknolojisi uzmanlarına ihtiyaçları artacak, veri toplama, veri analizi ve yönetimi ve bunların koordine edildiği programlama teknolojisi tarımda verimliliği ve üretimi doğrudan etkileyecektir.” 
Teknolojiye uyum sağlayan ülkelerin söz sahibi olacağını değerlendiren Prof. Dr. Yusuf Demir, “Su kaynakları, çevresel etkiler ve toprak sağlığı üretimin ana öğeleri olacaktır. Ancak yeni teknolojiler ve uygulamalar ile karşılaşılacak sorunlarla mücadele etmek mümkün olacaktır. Bu gün pek çok firma, bitki büyüme sensörleri, toprak-nem sensörleri ve mikro iklim birimine sahip bir izleme sistemi geliştirmekte, buralardan sağladığı verileri mobil aygıtlar ve bilgisayarlar yardımı ile eyleme dönüştürmektedir. Önümüzdeki süreçte toprak sağlığını ölçme teknolojisi, ekin büyümesini izlemek için uydu ve hava görüntülerinden yararlanma ana akım haline gelecektir. Kısaca Dünya, birkaç yıl içinde bildiklerimizi tamamen unutmamızı sağlayan bir üretim teknolojisi ile gıda ve tarımı kontrol eder hale gelecektir. İşte bu teknolojiye uyum sağlayan ve hazırlanan ülkeler ayakta kalacak ve söz sahibi olacaktır” şeklinde konuştu. 
Türkiye’de tarımsal uygulamalarda büyük bir inovasyona ihtiyaç olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demir, “Peki, biz ne yapıyoruz ve neredeyiz? Maalesef bu sorunun cevabı hiçte umut verici değildir. Elbette bu mücadeleyi kaybettiğimiz anlamına gelmez, ancak hala 1900 yıllardaki bilgilerle mühendis yetiştirdiğimiz üniversitelerimiz, günü kurtarmaya yönelik faaliyet yürüten tarımsal teşkilatlanmamız, birkaç dönümde ve 3-5 hayvanla yapacağımız tarımsal üretim politikamız ve birkaç koyun vererek tarımı kurtaracağımızı düşünün yerel yönetim anlayışımızla bu mümkün değildir. Öncelikle üniversitelerimizin tarımla doğrudan ve dolaylı ilişkisi olan tüm birimleri kendilerine format atmalı ve yeniden programlanmalıdırlar. Müfredattan, eğitime, ünvandan, uygulamaya her alanda önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde üniversitelerimizi dönüştüremezsek bu yarışta yer alamayız. Tarım teşkilatlarımız ve ilgili bakanlıklarımız yeniden yapılanmalı, tarım tanımı ve uygulamaları ile ilgili yasal çalışmalar meclisin önceliği olmalı, yerel yönetimler üretimden tüketime her kademede vatandaşa etkin rol model oluşturmalıdır” sözlerini kullandı. 
Türkiye’nin çağı yakalaması ve salgın sonrası dönemi fırsata dönüştürmesi için bir an önce tarımın gündeme gelmesi gerektiğini açıklayan Demir şunları söyledi: “Hassas tarım, dikey tarım, dijital tarım gibi farklı isimlerle tanımlanan tarımdaki gelişmelere uygun, kanun, yönetmelik, alt yapı ve insan kaynağı eksikliği öncelikli gündemimiz haline gelmelidir. Türkiye, bu salgını fırsata dönüştürmek ve dünyada söz sahibi olmak istiyorsa 2023 hedeflerini revize etmek, 2050 hedeflerini öncelikli uygulamaya koymak zorundadır. Ülkemiz gerek kaynakları, gerek coğrafi konumu, gerekse hinterlandı itibariyle bölgesinde en az 500 milyon insana iş, aş ve gıda sağlayabilecek bir konumdadır. Türkiye’nin çağı yakalaması ve geleceğe emin adımlarla yürüyebilmesi ancak tarım ve tarıma dayalı sanayi ile mümkündür. Hep birlikte yaşadığımız bu salgın sonrasını fırsata dönüştürmeliyiz.” 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir