Bu yıl Ramazan ayında yaklaşık 17 saat oruç tutulurken beslenme önerilerine uyulmaması, sağlık sorunları olan kişiler kadar sağlıklı kişilerde de olumsuz etkiler gösteriyor. Yanlış beslenme sebebiyle yaşanan rahatsızlıklara dikkat çeken İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakkı Cüneyt Ulutin, “Hastanelerin acil servislerine iftardan sonra mide ya da kalp rahatsızlıklarıyla başvuran hasta sayısındaki artış çok yoğun” dedi.
Yaklaşık 16 – 17 saatlik oruç süresinde özellikle kalp, damar, tansiyon ve şeker denilen diyabet rahatsızlığı olan hastaların beslenmelerine daha fazla özen göstermesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Hakkı Cüneyt Ulutin, “Hekimlerine danışarak ve gerekli ilaçlarını kullanmaya devam ederek ayrıca mutlaka hekim onayıyla oruçlarını tutmalarını öneriyoruz” diye konuştu. İftarda en önemli konunun hızlı yememek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ulutin, “Öncelikle iftarı açar açmaz hızlı bir şekilde yemek yemeye başlamamalıyız. Genellikle hastanelerin acillerine iftardan birkaç saat sonra mide ya da kalp rahatsızlıklarıyla başvuran hastaların çok fazla olduğunu biliyoruz. Bu nedenle öncelikle iftarı bir bardak su ve birkaç hurma ile açtıktan sonra diğer besinlere geçmek için en az 5 dakika bekleme süresi olmalı” ifadelerini kullandı.
DOĞRU BESİNLERİ TERCİH EDİN
İftar menüsüne ve yemek yeme şekline sağlıklı bir öneri getiren Prof. Dr. Ulutin, sözlerine şöyle devam etti: “Tercih edenler için çorba iyi bir başlangıç olabilir. Ardından gelecek menüde kesinlikle çok fazla yağ ve tuz kullanılmış yiyeceklerin olmaması gerekiyor. Özellikle sakatat türü gıdaların tüketimi vücuttaki tuz oranını artırdığından dolayı tansiyon ve kalp hastalarında tehlike oluşturabilir. Bunun dışında menümüzde haşlanmış ve ızgara yapılmış et, tercihen de beyaz et kullanmalıyız. Her lokmayı en az 20 kez çiğneyerek çok yavaş şekilde tüketmeliyiz. Yani yemeği mümkün oldukça uzun bir sürece yaymalıyız.” Yemekten sonra ise tatlı ve meyvenin hemen alınmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Hakkı Cüneyt Ulutin, “Yemeğin bitmesinden en az 1 saat sonra meyve veya tatlı tüketebiliriz. Meyvelerde tercih edilmemesi gerekenler ise şekeri artırabilecek olan muz, karpuz ve kavun türü meyvelerdir. Bunların yerine erik ve elma gibi glisemik indeksi düşük dediğimiz meyvelerin tercih edilmesini öneriyoruz” uyarısında bulundu.
BAHARAT VE SOS KULLANMAYIN
Ana yemeklerde baharat ve sos türü besinlerin kesinlikle tercih edilmemesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ulutin, “Ana menüde kesinlikle baharat sos türü şeylerle hamur işlerini ayrıca pirinçten yapılmış pilav veya benzeri ürünlerle makarna türü yiyecekleri tavsiye etmiyoruz. Bunların yerine bulgur veya kepekli makarna tüketilebilir. Bu tercihlerin bir diğer faydası da beslenme düzeni değişiminden dolayı ortaya çıkan bağırsak tembelliği dediğimiz kabızlık durumunun ortadan kalkması. Tatlılarda ise ağır şekerli ve şerbetli tatlılar haricinde bizim geleneksel tatlılarımız güllaç veya muhallebi, yemekten en az 1 saat sonra az şekerli olarak tüketilebilir. Bunların yanında çay ve kahve alışkanlığı vücutta su atılımını artırmaktadır. Dolayısıyla gün boyu susuzluğu tetikleyecektir. Vücudun ihtiyacı olan su karşılanmadığında özellikle böbrek hastalarında böbrek yetmezliği yaşanabilir. Ayrıca ileri yaşlarda oruç tutan kişilerde susuzluk yine böbrek tembelliğine yol açması açısından tehlikelidir” dedi.
İFTARDAN SONRA 7 – 10 BARDAK SU
“Sahurdaki en önemli nokta ise su ihtiyacının giderilmesidir. İftarla sahur arasında en az 7 - 10 bardak su tüketilmeli, sahurda ise en az 3 bardak su içerek yatılması önerilmektedir” diyen Prof. Dr. Hakkı Cüneyt Ulutin, “Sahurda dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da proteinden zengin gıdaların tercih edilmesidir. Bu konuda en ideal besin haşlanmış yumurtadır. Tokluk hissini artırır. 2 haşlanmış yumurta kişiye uzun süre tokluk hissi vereceğinden gün boyu midede açlık ve rahatsızlık yaşanmaz. Bunun dışında süt en az 5 saat tokluk hissi veren gıdalardandır. Su yerine 1 bardak süt tercih edilebilir. Ama soğuk değil ılık süt tercih edilmelidir. Çünkü soğuk içilen sıvılar ağız kokularını artırabilir. Malum oruç tutanlarda da mide salgılarına bağlı bir ağız kokusu oluşturmaktadır. Bunu engellemek veya aza indirmek için de sıvıları soğuk olmayan şekilde tüketmek daha iyi olacaktır” diye konuştu.