Evet, AKMAZ’ ı katlettik. Boğazı bıçakla kesilen bir hayvan gibi ortasından bir kanal açtılar. Ona hiç acımadılar. Ankara planladı. Samsun’da devlet su işleri uyguladı. Akmazı idam ettiler. Binlerce yıldır çevreye zenginlik ve güzellik veren akmaz’ ımızın yok ettiler. Açılan kanal gölün biraz uzağından geçse idi, göl kurumazdı. Çünkü yeşil ırmaktan besleniyordu.
Türkiye’nin her yerinde böyle yapıyoruz. Akmaz gibi binlerce doğa harikasının ümüğünü sıkıp öldürüyoruz. Çarşambanın hemen kenarındaki KÖRIRMAK gölünü böylece yok etmedik mi? Yıllar önce sivrisineklerden kurtulmak bahanesi ile birilerine peşkeş çekilmişti. Şimdi arsalar yağmalandı, kör ırmak beton yığını haline geldi. O güzelim doğa güzellikleri artık yok. Artık kimse kör ırmaktan balık tutamıyor. Oysa ki, Avrupa da kentlerin kenarlarına suni göller yapılıyor biz ise olanları kurutuyoruz. İşte medeniyet derecemiz, başka bir şey söylemeğe gerek var mı?
Geçenlerde AKMAZ gölünün olduğu yerden geçiyordum. Oradan, anlatılması çok müşkül duygularla ayrıldım. Keşke yolum oraya düşmez olaydı. Şimdi artık, Aynal yaban ördekleri ve nilüfer çiçekleri yok… Yılkı atları, kuş ve kurbağa orkestralarında ses seda kalmamış. Bin bir çeşit börtü böcekten eser yok. İçime bir hüzün çöktü ki, sormayın… Kendimi ölen bir yakınımın mezarına gitmiş gibi hissettim.
Gölü kupkuru kurutmuşlar, bölmüşler, tarla yapmışlar. Küçük bir alanını da mera olarak bırakmışlar. O güzelim doğa harikasının yerinde yeller esiyor. Yazıklar olsun bize binlerce defa yazıklar olsu. İşte vatana ihanet buna derler. Akmaz’ ı bu hale getirenlere lanetler okudum. Beddualar ettim ama ne çıkar AKMAZI geri getiremem ki……. Keşke yolum buradan geçmez olaydı da bu hazin manzarayı görmez olaydım…
Anlaşılan biz kuran’ dan ve medeniyetten çok uzak bir toplumuz. Müslüman gibi yaşamak bizim neyimize… Tabiri caizse, bizim âdem olmamız için kırk fırın daha ekmek yememiz lazımdır. İnsanlığın ulaştığı seviye nerelere gitmiş. Biz hala yüzyıl öncesini yaşıyoruz..
BİRDE DÜNYA’ YA BAKALIM.
Az çok okuyanlar ve dünyayı gezenler iyi bilirler. Medeniyetin ölçüsü, doğanın korunması ile doğru orantılıdır.
Bir toplum içinde yaşadığı ne derecede koruyorsa o derece medenidir. Az gelişmiş ve ya bizdeki gibi medeniyeti unutmuş toplumlar yaşadığı doğayı katlederler. Cenab-ı hakkın gönderdiği en yüce dinin gereklerini yerine getirmiyoruz ama Müslümansız diye ahkâm kesiyoruz. Kuran-ı kerim’ in birçok ayetinde doğanın korunması için sayısız hadisi şerifleri vardır. Atalarımız aslan yatağından belli olur demişler. Fakat biz yinede AKMAZ’ ları yok etmeğe devam etmişiz. Ne okumuşuz, ne de okuduğumuzu anlamışız. Ölen hiçbir canlı geriye gelmediği için AKMAZ’ da geri gelmez…
Avrupa’ ya gidenler gördüklerini hayranlıkla anlatırlar. Ormanları, gölleri ve diğer doğal varlıkları ne kadar güzel koruduklarını anlatmakla bitiremezler. Kentlerin ortasındaki ormanlar ve göller olduğu gibi duruyor derler. Tavşanlar, sincaplar ve yaban keçileri ortalıkta dolaşıyor kimse onlara zarar vermiyor. Bizde olsa, hemen gördüklerini avlamaya çalışırlar. Batının ulaştığı seviye ile bizim mevcut durumumuz ortada. Benim gibi milli duyguları çok fazla olan insanlar üzülse bile hakikat gün gibi ortada.
Geçtiğimiz Kasım ayında tarihi mekânlarda inceleme yapmak için ordu ve Kurt Ahmetli köylerine gitmiştik. Ordu köyündeki altı yüz yıllık camiyi ve Anadolu’nun Türkleşmesinde çok hizmeti olan Gazi Hasan Bey’ in türbesini ziyaret ettik Kurt Ahmetli köyündeki tarihi paşa mezarlarını inceledik.
Maalesef doğayı koruyamadığımız gibi atalarımızdan kalan tarihi mirasları da koruyamamışız. Gördüğümüz mezarlık değil virane idi. Almanya’da çalışmış bir vatandaşa sordum. Böyle tarihi mekânları Avrupa’ da böyle mi bırakırlar? Verdiği cevap aynen şöyle “vallaha hocam cennet gibi yaparlar” hiçbir şey söylemedim. İşte farkımız bu dedim.
Ormanları, gölleri yok ettiğimiz gibi tarihimize de ihanet ediyoruz.
Hayal ettiğimiz güzel günleri biz göremedik. AKMAZ’ ları telef ettik. Belki torunlarımız ibret alırlar da Akmaz’ ları, Kör ırmakları korurlar.