Allah'ın adaleti o kadar açıktır ki!

Erol ŞEKER

Dün biraz sokaklarda gezip dolaştım. Sevdiğim, gördüklerinde sohbet etmeden çay içmeden uğurlamayan bazı dostlarla sohbet ettim. Sohbet o kadar güzeldi ki çay üstüne birde kahve geldi. Vakit nasıl geçti anlayamadım.

Oysa köşe yazımı yazacak, siyasetten dem vuracaktım! Ama konuşma arasında bir başka misafir geldi. Hükümetten, Cumhurbaşkanımızın sözlerinden bahsetti. İlçede ki siyaseti kısacık masaya yatırdık.  Ama her sohbet konusunun sonun da ADALETTEN, HAK, ÖZGÜRLÜKTEN dem vurduk.

En önemlisi Allah'ın er yada geç mutlaka herkesin yaptığının hesabını alacağından kimsenin yaptığının yanına kar kalmayacağından bahsettik.

Allah yarattığı kullarının bu dünyada yaptığı her şeyden haberdardır. Yarattığı biz insanlardan hiç kimse  görmese de o görüyor. O'nun verdiği akıl, göz, kulak onun müsaade ettiği kadarına sahip olabiliyor. Cezasını, yada mükafatını bir gün bu dünyada olmasa da ahrette mutlaka çekeceğimize göre; Hiç bir şeyin gizli saklı kalamayacağını bilmeliyiz.

Ayrıca Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun dile getirdiği gibi;  "Bir saniyesine hükmedemeyeceğimiz bu hayatta fırıldak olmaya gerek yok."

Bu günkü yazımda sizlere Hz. Musa'dan bir hikaye ile birlikte olalım dedim.

Bir gün; Hz Musa ibadetini bitirdikten sonra bir ağacın altına oturur. Hemen yakınındaki çeşmeyi seyrederken, atlı bir savaşçının çeşmeye geldiğini görür. Savaşçı su içmek için eğildiğinde boynundaki altın kesesini ıslanmasın diye çıkarır Çeşme başına bırakır.

Atlı savaşçı, suyunu içtikten sonra altın kesesini unutur ve yoluna devam eder.  Hemen arkasından hoplaya zıplaya bir çocuk gelir. Tam su içecekken altın kesesini fark eder ve hiç düşünmeden altın kesesini alır ve çeşmeden uzaklaşır.

Çocuğun arkasından çok yaşlı bir ihtiyar inleyerek su içmeye gelir. Bu arada altın kesesini Çeşme başında unutan savaşçı keseyi almak için çeşmeye doğru yeniden yaklaşır. Fakat çeşme başında hiç bir şey bulamaz...

Hemen yanındaki yaşlı adamın boğazına sarılır ve "Altın kesesini ver" der. 

İhtiyar ne kadar "ben almadım" dese de savaşçıyı ikna edemez. İyice sinirlenen savaşçı kılıcını çeker ve yaşlı adamı oracıkta öldürür.

Olan bitenin hepsine şahit olan olayı gören Hz. Musa,

-"Ey rabbim bu nasıl bir adalettir. Ben hiç bir şey bilmiyorum. Senin işine sual olmaz ama anlamadım" der.

Bu isyana benzer açıklıktaki sözlere karşılık rab şöyle seslenir :

-" Ey Musa; ben sana benim işlerimi anlayacak kadar akıl vermedim ki, sen benim hakkımda yorum yapıyorsun? Ama kalbinin yatışması için gerçek şudur : 

Savaşçı o küçük çocuğun babasının malını yağmalamıştı.

Ölen ihtiyar ise gençliğinde çok güçlü bir adamdı. Ama bir hiç uğruna bir köylüyü öldürmüştü.  O ihtiyarı öldüren savaşçı işte o köylünün oğludur. Ey benim gafil kulum. Şimdi tövbe et. Çünkü benim adaletim işte bu kadar açıktır."

Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...

 

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.