ALPER GÜNGÖR HABER EXPRES TV'YE KONUŞTU

ADANA’ dayız bu haftaki röportajımızda. Dizi ve sinema dünyasının değerli bir oyuncusu, kıymetli dost Sayın Alper GÜNGÖR’ ün sevgi dolu kocaman yüreğine konuk olduk ve harika bir röportaj gerçekleştirdik.

Remzi ÖZKAN: Değerli üstadım öncelikle röportajımıza hoş geldiniz. Sıra dışı ve çok keyifli bir röportaj olacağı kesin. Çünkü yaşam tarzınız, hayata bakış açınız birçok insana göre çok farklı. Çivileri yerinden sökülmüş dünyanın orta yerinde sizin gibi naif bir insanla, sizin gibi özverili ve insan sevgisini yüreğinin derinliklerinde yaşatmayı amaç edinmiş değerli bir sanatçımızla söyleşiyor olmak elbette çokça keyifli olacaktır. Bazen sanattan bazen hayatın gerçeklerinden dem vurup bazen de bam teline dokunacağız birçok konunun. Öyleyse kısaca kendinizi tanıtmanızı rica edeceğim sorularıma geçmeden önce.

Alper GÜNGÖR : 1972 yılında Adana’nın Yumurtalık ilçesinde doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Adana’da tamamladım. Sonrasında askeri liseye başladım. Otuz iki yıl kadar astsubay olarak memleketime hizmet ettim.Aynı zamanda işletme ve iktisat fakültesi mezunu olup işletme ana bilim dalı uzmanıyım. Konya Selçuk Üniversitesi mezunuyum.

Remzi ÖZKAN : İçinizdeki sanat aşkı nasıl alevlendi? Herhangi bir eğitim sürecinden geçtiniz mi oyunculukla ilgili?

Alper GÜNGÖR : Bu süreç askeri okulda iken büyük ivme kazandı aslında. Edebiyat öğretmenimiz özellikle tiyatroya çok önem veren birisiydi. Sanata çok düşkün biriydi. Tiyatro kolundaki öğrencilerine daha bir ayrıcalıklı davranırdı. Onun bu sevgisine mazhar olmak için var gücümüzle çalışırdık. Onun gözüne girebilmek için, onun emeklerini boşa çıkarmamak için büyük çaba harcardım. Tiyatroya dair birçok bilgiyi ondan öğrendim.

İçimde var olan sanat aşkı emekli oluşumla birlikte kendini göstermeye başlayınca zamanla dizi ve sinema filmlerinde görünmeye başladım. Bu aşk zaten daha ilkokul yıllarında vardı aslında. Çünkü İlkokul ve ortaokul dönemlerimde de tiyatro kolu başkanlığı yapıyordum. Aslında sanat aşkı hayatımın her döneminde baskın oldu diyebilirim. Hatta size bir sır vereyim; görevde iken bile zaman zaman figüran olarak bazı film projelerinde yer almaya başlamıştım.

Sürekli kendimi geliştirme çabasında oldum ve farklı kurslara da katıldım. Figüranlıktan sonra birçok dizide ve sinema filminde rol almaya ve kamera önü oyunlarda yer almaya başladım.

Remzi ÖZKAN : Bugüne dek pek çok yapımda rol aldınız. Bu yapımlar hangi dizi veya sinema filmleriydi üstadım?

Alper GÜNGÖR :Ramo 9. ve 11. Bölüm. (Show TV Dizisi)-Sokağın Çocukları 3. Sezon 3 ve 5. Bölüm. (Blue TV Dizisi)- Kalp Yarası 3. Bölüm (ATV Dizisi)- Gönül Dağı 34. ve 40. Bölüm. (TRT Dizisi)- Dayı. (Sinema Filmi)- Necronomicon Kara Büyüsü. (Sinema Filmi, 2 Aralık’ta gösterimde)- Akif. (TRT Dijital, şu an yayında)- Modern Doğu Masalı. (TRT Dijital, şu an yayında)-Teşkilatı Mahsusa Trablus (TRT Dijital, henüz yayımlanmadı)-Alparslan Büyük Selçuklu 48-49-50. Bölüm (TRT Dizisi)- Safir 20. Bölüm (ATV Dizisi)-Karaağaç Destanı 13,14 ve 15. Bölüm (TRT 1 Dizisi)- Eyfel Çay reklamı-Cumhurbaşkanlığı reklamı olmak üzere ayrıca iki reklamda da rol aldım.

Remzi ÖZKAN : Sizi şöyle tahlil ettiğimde altın gibi bir kalbiniz var ve yapmacık şeylerden uzak, olması gerekenin merkezinde durmayı benimsemiş ender insanlardan birisi olarak tanımlayabilirim. Peki üstadım, Atatürk desem sizdeki çağrışımı ne olurdu bu ismin?

Alper GÜNGÖR : Bu konuda konuşmaya başlarsam sizinle sohbetimiz en az üç ay sürer. Çünkü bu konuda A’dan Z’ye çok büyük araştırmalar yaptım. Yüzlerce kaynak okudum. Atamızın olaylara bakış açısını, yaklaşımını ve bu tahliller sonucunda ne gibi kalıcı çözümler ürettiğini hayranlıkla öğrendim.

İlk oğlumun adı Mustafa Kemal’dir meselâ. Sonraki Ata. Bir oğlumun adı da Türk olacaktı ama nasip olmadı. Üçüncü oğlum bazı nedenlerle olmadı. Sanırım Atatürk adının bende ki yansımasına verebileceğim en mantıklı cevap bu olur ve her şeyi yeterli derece de açıklamıştır diye düşünüyorum. Benim en hassas olduğum konulardan biridir ve gerçekten sadece bu konuyu konuşursak bile en az üç ay konuşuruz.

Remzi ÖZKAN : Sanat yaşamının dışındaki Alper Güngör nasıl biridir?

Alper GÜNGÖR : Sanat yaşamının dışındaki Alper Güngör deyince gayet mütevazi, yardımsever bir kişilik çıkar karşınıza. Hepimiz insanız her şeyden önce. Benim de insan olarak yapmak istediğim, gerçekleştirmek istediğim sıradan şeyler olabiliyor. Mesela beni kendi çiftliğimde ot biçerken, hayvan beslerken veya Adana’nın bildiğiniz o sıcak havasında, kavurucu güneş altında çapa yaparken görebilirsiniz. Bazen bu duruma şaşıranlar çok oluyor. Bir vesile ile fotoğraf çektirmek veya tanışmak için gelen bazı kişiler beni çiftlikte kir pas içinde çalışırken görünce “aaa!..bu o mu?” gibi şaşkınlık içeren cümleler kurabiliyorlar. Ne edeyim kardeşim, ben buyum. Doğallıktan yanayım. Toprağa sevgi göstermezseniz, toprakla barışık olmazsanız yarın o toprağın hışmına uğrarsınız. O yüzden toprağa gereken özeni, gereken ilgiyi göstermek zorundasınız. Yapmacıklıktan uzak olmalı ve gerektiği gibi toprakla sarmaş dolaş olmalı insan. Yarın toprağın koynuna girdiğimizde o da bizi sevgiyle sarıp sarmalasın, diye.

Remzi ÖZKAN : Karakteristik özelliklerinizden de bahseder misiniz bize?

Alper GÜNGÖR : İnsan ve vatan sevgisini önceliği olarak gören biriyim. Haksızlığı, adaletsizliği asla sevmem. Empati kurmak değişmez ilkelerim arasındadır.

Remzi ÖZKAN : Bir oyuncu olarak her filmde değişik bir karaktere bürünmek durumundasınız. Bir filmde İyi bir imam iken diğer bir filmde azılı bir suçluyu oynamak zorunda kalabilirsiniz.Peki rollerinize adaptasyonu nasıl sağlıyorsunuz?

Alper GÜNGÖR :İyi bir oyuncu iyi bir gözlemcidir aslında. Oynayacağım rolle ilgili ön çalışmalar yaparım. Canlandıracağım karakterle ilgili araştırmalar yaparım. Mesela bir erkek kuaförünü oynayacaksam giderim kuaförlerin çalışırken yaptıkları davranışları, el yüz hareketlerini ve mimiklerini incelerim. O kuaförün yerine kendimi oturturum. Defalarca o kuaförün davranışlarını rol olarak oynar ve çekimler için öyle hazırlanırım. Oynayacağım bir filmde yöresel lehçeler konuşmam gerekiyorsa direkt olarak bu işin mutfağına giderim. Örneğin; ege şivesiyle konuşacaksam gider ege şivesi iyi olan birileriyle tanışır bu lehçenin ayrıntılarına kadar öğrenmeye çalışırım.

Remzi ÖZKAN : “Alparslan Büyük Selçuklu” dizisinden önce iyi bir at binicisi olmak için binicilik kurslarına devam ettiğinizi biliyorum. Bu kurslara devam ederken otobüse bindiğinizde herkesin burnunu tıkadığı ilginç bir şey yaşamışsınız. Neydi hocam o olay? Niçin siz arabaya biner binmez diğer yolcular ağzını burnunu tıkamaya başlamıştı?

Alper GÜNGÖR :Biraz önce de bahsettim ya…rolünüzün hakkını vermek istiyorsanız öncelikle iyi bir gözlemci olmak zorundasınız diye. Netice itibariyle ben bir oyuncuyum. Yüzmeyi de karate yapmayı da ağlamayı da ata binmeyi de bilmem gerekir. Günün birinde ata binmem gereken bir rol gelirse zorlanmayayım diye at binmeye başlamıştım. Öyle bir çalışıyorum ki at terliyor, ben attan daha fazla terliyorum hatta terimiz birbirine karışıyor. Atı en iyi şekilde idare edebilmek ve başarılı olabilmek adına adeta atla bütünleşiyorum. Bu da o atın kokusunun üzerime sinmesine sebep oluyordu.

Çalışmalardan sonra her ne kadar duş alsanız da o at kokusu yine de üzerinizde bir müddet kalıyor. Siz hissetmeseniz bile etraftakiler bu kokuyu alabiliyor. Yine at binmekle ilgili bir çalışma yaptım ve eve döneceğim. Otobüsle döneyim diye araca bindim ama yolcular o kadar rahatsız oldular ki herkes ağzını burnunu tutmaya başlamıştı. Anladım ki ben fark etmesem de o at kokusunu arabaya kadar getirmiştim.

Sanat böyle bir şey işte. Bazen seyircinin saniyelik izleyeceği bir görüntü için bizler aylarca çalışabiliyor ve bazen de böyle rahatsız edici durumlar yaşayabiliyoruz.

Remzi ÖZKAN : Sanata olan ilginiz ve düşkünlüğünüzün yanında vatan, millet sevgisini de yüreğinize nakış nakış işlemiş bir vatan evladısınız. Geldiği yeri unutup biraz ünlenince veya maddi anlamda belirli bir doyum noktasına ulaşınca kendisini yetiştiren ülkeye karşı duyarsız olanları da çok gördük. Hatta bu ülkeyi karalayıp daha doğrusu doyduğu sofrayı kötüleyip dil uzatma cüreti gösterenleri, yurt dışına kaçanları da gördük. Hangi sanat kolunu icra ederse etsin sizce bir sanatçının önceliği ne olmalı? Bu konuda bize neler söylersiniz?

Alper GÜNGÖR :Bam teline dokunmaktan bahsettiniz ya az önce…Aslında tam da bam teline dokunabileceğimiz bir konu bu. Düşüncelerimi anlatmaya kalksam, sadece bu konuyu açıklamak bile günlerce sürer. Ama çok kısa bir şey söyleyeyim; Habil ve Kabil’den bu yana en küçük insan toplulukları içinde bile bu tip insanlar hep var olmuştur, var olacaktır. Zamanı gelince doğru insanlar, eğri insanları saf dışı bırakacaktır. İyilikten yana her zaman umut vardır. Bu ülkeyi ve bu ülkenin değerlerini canından çok seven insanlar var olduğu sürece birkaç kişinin olumsuz tavrı ve nankörlüğü sadece kendilerine zarar verir.

Bugün “Heyyy! Kimler var uzaklarda?” diye bir seslensem Tokat’tan Remzi Özkan, Eskişehir’den Halil Ömer Keskin, Edirne’den şu, Kars’tan bu… liste uzar gider ve her biri anında “buradayım” diye cevap verir. Böyle vatan evlatlarının var olduğu bir ülkede birilerinin ortalığı karıştırma çabası ve nankörlüğü beyhude bir çabadan öteye gitmez. O yüzden bu toprağa göz koyanların, bu bayrağa saygısızlık edenlerin hadlerini aşmamaları gerekir.

Remzi ÖZKAN : Birçok yazımda veya konuşmamda kitap okuma kültürünün daha ilkokul çağında oluşturulması gerektiğini söylerim hep. Bazıları her ne kadar kitap okuma kültürü deyince sadece ders kitaplarını anlıyor ise de öncelikle devletin bu konuda kalıcı tedbirler alması gerektiğine inanıyorum. En azından zorunlu kitap okuma dersi ek bir ders olarak konulabilir diye düşünüyorum ve bu dalga ailelere kadar sirayet eder çok da güzel olur kanaatindeyim. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyim?

Alper GÜNGÖR : Ben gerçekten çok okuyan bir insanım. O zevki, o müthiş dünyayı keşfettiğinizde farklı bir insan olursunuz. Çok daha bilinçli ve çok daha mutlu olursunuz. Kısaca, bilgili ve mutlu bir toplum olmak istiyorsak her gün okumayı kural haline getirmeliyiz. Sadece karnımızı doyurarak bir yere varamayız. Beynimizin de açlığını gidermek zorundayız. Beyindeki açlığın giderilmesi okumakla mümkün olabilir. Ülkemizin en önemli sorunlarından biri de okumayan bir millet oluşumuz zaten. Yaşadığımız birçok sorunun temelinde aslında okuma alışkanlığının olmaması yatıyor. Okumazsanız at gözlüğüyle dolaşır, okursanız etrafınızı rahatlıkla görürsünüz. Bu sebeple düşüncelerinize katılıyorum. Bu konuda ailelerin ve yetkili mercilerin yapabilecekleri çok şey var. Geleceğe imza atan gençler görmek istiyorsak, onların geleceğine katkı sunacak tedbirler almak zorundayız.

Remzi ÖZKAN : Kaliteli oyuncuların yetişmesi adına, sonradan üzücü durumların yaşanmaması adına oyuncu olmak isteyen gençlerimize neler tavsiye edersiniz? Gençlerimiz ilk nereden başlamalı?

Alper GÜNGÖR : Öncelikle tertemiz, pırıl pırıl bir ahlâka sahip olmalılar. Her alanda ahlâk sahibi bireyler olmalılar. Yetenek lazım elbette ama Allah’ın bahşettiği o yeteneği, eğitimle zenginleştirdiğinizde kazanımları oldukça fazla olacaktır. Araştırmacı olmalılar ve asla “ben oldum” havasında olmamalılar.

Remzi ÖZKAN:Bitmesini istemediğim söyleşilerden biriydi bu söyleşimiz aslında. Fakat formatımız gereği on soruyu geride bıraktığımızı görüyorum. Bam teline dokunamadık bile birçok konunun. Yakın bir gelecekte yeni bir röportaj daha gerçekleştirmek sözüm olsun. Değerli dostum, bir sürü yoğunluk arasında vaktinizi bizim için ayırdınız. Sorularımıza içtenlikle cevap verdiniz. Her şey için çok teşekkür ediyorum. Yakın bir zamanda tekrar görüşebilmek adına sağlıcakla kalınız.

Alper GÜNGÖR :Bu özel röportaj için ben de çok teşekkür ediyorum. Tüm izleyicilerime, tüm Haber Expres ekibine ve Haber Expres müdavimlerine sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum. Tekrar görüşmek dileğimle.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

RÖPORTAJ Haberleri