Aralıklı oruç diyetinin göründüğü kadar masum olmadığına açıklık getiren Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Dr. Indrani Kalkan “Aralıklı oruç diyetlerinin metabolizmayı yavaşlatarak iştahı azaltmaya yardımcı olduğu ve insülin salınımını azaltacağı ileri sürülmektedir. Düşük kan şekerinin büyüme hormonunun artmasını sağlayabileceği ve bu sayede artan büyüme hormonunun hem kasların gelişimini hem de yağ yakımının hızlanmasını sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırmalar aralıklı açlığın kilo kaybı için etkili bir strateji olabileceğini göstermektedir. Fakat bu etkilerin büyük olasılıkla hafta boyunca düşük enerji alımının bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca, uygun şekilde yönetilmeyen aralıklı açlık uygulamaları yaşa, sağlığa ve yaşam tarzına bağlı olarak olumsuz yan etkilere yol açabilir. Örneğin, belirli günler yetersiz enerji alımı konsantrasyonda azalmaya, ruh halinin olumsuz etkilenmesine ve yorgunluğa yol açabilir” ifadelerini kullandı.
“Aralıklı oruç diyetinin olumlu etkileri sınırlı”
Aralıklı oruç diyetinin kronik hastalar tarafından uygulanmasının daha da ciddi sonuçlara yol açacağını belirten Dr. Indrani Kalkan “Aralıklı açlık diyetlerinin diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kanser veya alzheimer hastalığı gibi diğer kronik hastalıklar için klinik sonuçlarla ilişkilendiren sınırlı verilerin olması nedeniyle, bu hastalıklara sahip olan bireylerin uygulamaması gerekmektedir. Kemirgenlerde yapılan çalışmalarda sağlıklı, fazla kilolu ve obezlere uygulanan aralıklı açlık ve enerji kısıtlaması şeklinde yapılan diyetlerin alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı ve diyabet ve kanser gibi kronik hastalıklar gibi obezite ile ilgili koşulların riskini azalttığını, bununla birlikte, ilgili insan çalışmalarından elde edilen veriler, zaman kısıtlamalı beslemenin (yani normal uyku düzeni ile uyumlu beslenme düzenlerinin) kilo veya metabolik sağlık üzerindeki olumlu etkileriyle ilgili olarak sınırlı olduğunu göstermektedir” dedi. Kalkan, her bünye için uygun olmadığını belirterek,“Çocuklarlarda, adolesan ve büyüme döneminde, yaşlılarda, diyabet, kardiyovasküler ve diğer kronik hastalarda bu tarz enerjı kısıtlı diyetler riskli ve tehlikelidir.” şeklinde konuştu.
Beslenme şekli bireye göre değişir
Dr. Indrani Kalkan her beslenme programının bireye özgü olduğunu belirterek, “Beslenme programı kişinin yaşına, hastalık durumuna, yaşam tarzına, sosyo-ekonomik durumuna gibi etkenlerle farklılıklar gösterir. Bu nedenle tek bir beslenme tarzını en sağlıklı olarak değerlendirmemiz yanlış olacaktır. Bireyler için en sağlıklı beslenme şekli, yeterli ve dengeli beslenme biçimidir. Herhangi bir kronik rahatsızlığı olmayan, sağlıklı bir birey için konuşacak olursak; öğün atlamamak, doymuş yağ içeriği yüksek besinler tüketmemek, sebze ve meyve tüketimini günlük 4-5 porsiyon olacak şekilde tüketmek, rafine şeker olarak adlandırılan basit karbonhidratlardan uzak durarak, kompleks karbonhidrat grubu dediğimiz tam buğday, çavdar, yulaf, kepek tüketimine daha fazla yer vermek ki bu günlük lif alımımız için de oldukça önemli, süt yoğurt grubunda 2-3 porsiyon ve et grubundan da derisiz, yağsız olacak şekilde günlük 1-2 porsiyon şeklinde tüketmek yeterli ve dengeli bir beslenme şekli olacaktır” diye konuştu.