Ortadoğu da patlak veren son olaylar acaba Türkiye’de nasıl yankı bulur diye düşünenler var. Kanaatimce böyle bir düşünce şekli tamamen yanlıştır. Çünkü, Arap dünyasının bu günkü hali ancak TÜRKİYE’NİN 70 yıl önceki durum ile kıyaslanabilir. 1923’te kurulan cumhuriyetimizin 1950 yılına kadar tek partili bir rejim ile idare ediliyordu, tıpkı bu günkü Arap dünyasının durumu gibiydik. Ancak biz cumhuriyeti kurarken hedefimiz çok partili sisteme geçmek idi. Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı döneminde iki defa demokrasi denemesi yapıldı. Fethi Okyar’a serbest fıkra kurduruldu. Daha önceden Terakkiperver denemesi yapılmıştı. Halkın iktidara el koyacağı anlaşılınca adı geçen partiler kapatıldı. Cumhuriyet Halk Partisi ile tek partili rejime devam edildi. Halk baskı altına alındı. Takrir-i sükûn kanunu çıkarıldı tam da katı dikta metotlar uygulandı. Doğudaki Rus tehdidi dinden çekinerek NATO şemsiyesi altına girme isteği çok partili sisteme geçme zorunluluğunu doğurdu. Bin dokuz yüz kırk altıda şaibeli bir seçim yapıldı. Bu ilk seçim Arap devletlerinde yapılan seçimin aynısı idi. Hileli, şaibeli ve komikti. Seçim açık ay verme ve gizli tasnifle yapılıyordu. Takvimler 14 Mayıs 1950 yılını gösterirken Türkiye’de müthiş bir sosyal deprem oluyordu. 1923’ten beri iktidarda olan CHP devriliyor, yeni kurulan Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla iktidara geliyordu…
Sevgili Dostlar…
Benim gibi 1945’lerde doğan nesiller, Demokrasiye geçişin acılarını, sancılarını sarsıntılarını yaşayan son nesillerdir. Demokrasiye geçişin acılarını kitaplardan okumadım bizzat yaşadım. Mağdur olmuş, işkence görmüş arkadaşlarım oldu. Askeri darbelerin içinde yaşadım. İnsan özgürlüğünün neden çok kıymetli olduğunu ancak o özgürlüğü kaybedip tekrar bulanlar bilir…
BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN ANASI 27 MAYIS 1960
Yirmi yedi mayıs darbesinin yapıldığında samsun’da ortaokulda okuyordum. Baskıları, hakaretleri kendi benliğimde yaşadım. 1961 Mayıs ayında aynı sırada oturduğum muhacir çocuğu Sadettin arkadaşım annesine yapılan aşağılamayı nasıl unuturum. Samsun’un çevre köylerinden pazara gelen kadıncağız yavrusuna harçlık vermek için kapıda bekliyordu. Teneffüse çıktığımızda tarih öğretmenimiz Meliha Hanım kadının üzerindeki muhacirlere özgü kareli çarşafı görünce deliye döndü, çarşafı yırttı, kadını ite kaka kapının dışına attı… Bu yazdığım küçük hatıra benim ideolojik yolculuğumda çok büyük bir yer tutar… 27 Mayıs halk iradesi ile elitlerin arasındaki savaşın bir muharebesidir. Bütün kötülükler 27 Mayısta başlamıştır. Daha sonra geçen elli yıl demokrasi savaşının bitmez tükenmez mücadele yıllarıdır. Kanlar akmıştır, ocaklar sönmüştür. Başbakanlar iplerde sallanmıştır. İşkence hücrelerinde can veren gençlerin sayısını bilmiyoruz.Asker elli yıldır siyasetin ortasına demir atmıştır. 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar, 27 Nisan muhtıraları bu son elli yılda bu topraklarda meydana gelmiştir. Kan ve gözyaşı birbirine karışmıştır. Ben kendi hayatım içinde yaşadıklarımı yazsam ciltlere sığmaz. Bizim yaşımızda olanlar hep o kötü günlere şahit olmuştur… Aynı demokrasi savaşı bugün bütün şiddeti ile devam ediyor. Asker 1960’dan bu yana henüz kışlasına çekilmemiştir. İşte bu balyozlar, yakamozlar bilmem ne planları demokrasi savaşının bütün şiddeti ile göstermiyor mu? Arap ülkelerinde hâkim olan Baasçı zihniyet hala bizde de devam ediyor. Dış destek buldukları anda milyonlarca insanın canı pahasına da olsa darbe teşebbüsünde bulunacaklar vardır. Tek korkuları halkın oy silahını çok iyi kullanmasıdır. Her askeri müdahalenin sonunda yapılan ilk seçimde halk iradesi darbecilere ağır tokatlar atıyor. İşte onun için darbeleri destekleyen partiler bir türlü iktidara gelemiyorlar. Seçim yolu ile iktidara gelenler gerekli kararlılığı gösterselerdi bu gün daha uzun mesafe almış olurduk. Maalesef, bedel ödemeyi göze almış kararlı politikacıların olmayışı insanlık mücadelesi olarak kabul ettiğim demokrasi savaşını sekteye uğratmaktadır. Bugün bile gününü gün etmeyi şiar edinmiş siyasiler yüzünden ileri gidemiyoruz. Altmış yıldır devam eden demokrasi savaşı veren TÜRKİYE ile serbest seçim ne olduğunu bilmeyen Arap ülkeleri kıyaslanabilir mi? Sadece Arap dünyasında olanları görerek sokağa çıkmak isteyenler kaybederler. Çünkü dört ay sonra seçim var. Şiddeti terörü metot olarak seçenler yine hüsrana uğrarlar.Bütün eksikliklerine rağmen Türkiye’de dürüst yapılan bir serbest seçim var. İslam dünyasındaki demokrasi düzeyleri ile Türkiye kıyas edilemez. Biz demokrasi savaşında çok büyük bedeller ödedik hala daha ödemeğe devam ediyoruz. Türkler daha önceki asırlarda olduğu gibi İslam dünyasına önderlik etmeğe devam ediyor. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. İslam dünyasındaki sempatinin başka türlü bir izahı yoktur…Selam ve Dualarımla