İşte asker sevgisi ancak böyle olur...
Millet sevgisi de bu yolda ilerlemelidir. Millet askeri ile kucaklaştığı vakit, bu ülkeye hiç bir düşman yan gözle bakamaz. Bakmaya cesaret bile edemez. Konumuz malum belli oldu.
JANDARMA ve ASKERİMİZ...
Son 15 Temmuz Darbe Kalkışması gecesi yaşanan ve daha sonrasında milletine mermi sıkan asker üniformalı hainler. Türk Milletinin kalbinde ki asker ve silahlı kuvvetler sevgi ve sevdasını, Bitireceğini sandılar sanırım.
Bilmedikleri, bu millet her daim askerine güvenir.
Bu Millet askeri ile sırt sırta vererek cephe de mücadele etmekten kaçınmaz. Kara Fatma, Elif'ler bu millette bitmez...
Bu gönüllerde asker, vatan, millet, bayrak sevdası oldukça kimse bunu yok edemez. İşte bir örneği Salıpazarı ilçesi Karadere Köyünde ki (mahalle) Hasan Aslan Dede...
Tamı tamına 110 yıllık koca çınar...
Bu koca hayata 5 evlat ve 98 torun sığdırmış, çok acılar, sıkıntılar, yokluklar çekmiş ama yüreğinde ki asker sevgisini yok edememiş. Asrı aşan yaşına rağmen dim dik ve gençlere taş çıkartacak bir vücuda sahip. Eskilerin deyimi ile taşı sıksa suyunu çıkartır.
Jandarma Kıdemli Başçavuş Necati Çetinkaya'ya anılarını anlatırken, askerliği ve Milli mücadelede ki Türk Milletinin, Askerine, Milleti ile nasıl yek vücut olduğunu anlattı.
Düşmana Türkiye Cumhuriyeti topraklarını dar ettiğini. Vatan denildiğinde vatanın, bayrağın, kundakta ki bebeğinden dahi önde geldiğini.
Çünkü vatan, bayrak olmazsa bu Milletin olmayacağını, Vatanın ana kucağı olduğunu ve Türklerin bu anasına sıkı sıkıya sarıldığını anlattı.
15 Temmuz gecesi TSK değil ama o kılığa girmiş, FETÖCÜ hainlerin olduğunu belirterek, devletin bu terör örgütü ve pkk terörünü en kısa sürede bitireceğine inandığını belirtti.
Başçavuş Çetinkaya'yı sevgi ile kucaklarken adeta kemik sesleri geldiğinde, bu Milletin 110 yaşında da olsa, 15 yaşında da olsa, düşman için kaya gibi olduğunu gösterdi.
Ama en dikkat çeken olay, Jandarma Kıdemli Başçavuş Çetinkaya'nın gösterdiği nezaket, sevgi ve saygı.
O unutulmuş, katı tutumlu atmış, yerine halkı ile kucaklaşan, halkı ile oturup bir ekmeği paylaşan bir ordu ile yeni bir başlangıç yapıldığını göstermesidir.
Bu yürekte ki asker sevgisi bitmedikçe, bitirilmedikçe, hiç bir Türk vatandaşımız Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinde dediği gibi:
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bundan sonrasını VATAN HAİNLERİ, MİLLETE İHANET EDENLER DÜŞÜNSÜN.
Bu milletin ne asker, ne Türk Silahlı Kuvvetleri, başörtüsü, dini inancı, gibi safsatalarla belki yıpratabilirler ama...
Asla o sevgi ve saygı ile VATAN BAYRAK inancını, birlik, beraberliğini yok edemezler.
Ne demiş yine İstiklal Marşımız da ünlü şairimiz Mehmet Akif:
"Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."
Şeyh Edebalı ise sözlerinde der ki;
"GörgüsüzIe dost oIma: yoI biImez, yordam biImez, kuraI biImez; üzüIürsün.
NamertIe dost oIma: mertIik biImez, yürek biImez, dost biImez; üzüIürsün."
Yine Şeyh Edebali bir başka öğüdünde ise;
"Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz."
Bu Millet barışçıl bir millettir. Ve bu milletin savaşı kendi yurdu, milleti, vatanı, bayrağı için oldukça...
Hiç bir hain, hiç bir ihanet karşılıksız kalmayacaktır.
Ve sonuç; Atalarımız ne güzel söylemiş; "Bal bal demekle ağız tatlanmaz" diye.
Yani, bir şeyin yalnızca adını anmakla, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz. Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu elde etmek için uğraş vermektir. Asker, Vatan, Millet, Bayrak sevdası dilde değil, yürektedir. Unutan yüreksizlere duyurulur...
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...