Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in İsrail'in Lübnan'a işgal girişimi ile bölgedeki gelişmelere ilişkin 8 Ekim'de Meclis'i bilgilendireceğini bildirdi. İsrail'in Gazze'ye saldırıların 1'inci yılı olduğunu belirten Kurtulmuş, "Soykırım boyutlarını çoktan aşmış bir etnik temizlik kampanyası şeklinde yürütülen İsrail katliamlarının en önemli insanlık suçlarından birisi olduğunu, en büyük soykırımlardan birisi olduğunu tarih kitapları yazacaktır. Bu sadece İsrail'in Filistinlilere, Gazze'de yaşamış olanlara yapmış olduğu bir eylem değil, aslında bölgeyi yeniden dizayn etme, vadedilmiş topraklar hedeflerini gerçekleştirmek için düğmeye bastığı, kendi hedeflerinin son aşamasıdır. Israrla Netanyahu ve çetesinin bu süreci devam ettirmesinin sebebi, sadece bir hükümetin tavrıyla izah edilebilir bir şey değildir." dedi.
Bütün şartların İsrail'in lehine olduğu bir dönemde olunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Yakın dönemlerde hiç yaşamadığımız kadar uluslararası sistem kitlenmiş vaziyette, çözümsüz hale getirilmiştir. Birleşmiş Milletler'de (BM), İsrail ne yaparsa yapsın, kimi öldürürse öldürsün, hangi ülkeye saldırırsa saldırsın, bunun cezasız kalacağının teminatı Amerika tarafından İsrail'e verilmiştir." diye konuştu. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in "istenmeyen adam" ilan edildiğini aktaran Kurtulmuş, Netanyahu hükümetinin pervasız şekilde devam ettiğini, İsrail'in kendisi dışında herkesi yok etmek istediğini vurguladı.
"Türkiye bu bölgede güven ve istikrar içerisinde ayakta kalabilmiş olan en önemli ülkedir"
Terör örgütlerine ilişkin Türkiye'nin baskı altına alınmaya çalıştığının altını çizen Kurtulmuş, bölgede terör devleti oluşturmaya çalışanların esas hedefinin bölge halkına yeni bir devlet kazandırmak olmadığını belirtti. Terör konusunda uyanık olmak gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, "Biz kimin ne olduğunu hangi adımı niçin attığını çok iyi biliyoruz. PYD'ye, YPG'ye 3 tane silah verenin esas amacının orada 2 tane insanı bir şekilde örgütlemek olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunun arkasındaki esas mesele Suriye'nin, Irak'ın istikrarsızlaştırılmasıdır. Bu sonucu maalesef almışlardır. Ana hedefinde Türkiye'nin istikrarsızlaştırılmasına katkıda bulunmak olduğunu biliyoruz. Hepimizin büyük plan karşısında uyanık olması lazım, siyasi farklılıklarımızı bir tarafa bırakmamız lazım. Türkiye hepimizin ortak vatanıdır ve Türkiye bu bölgede güven ve istikrar içerisinde ayakta kalabilmiş olan en önemli ülkedir." ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olmuş olması durumunda Siyonizmin en büyük hedeflerinden birinin gerçekleşmiş olacağını bildirdi.
"İsrail, Orta Doğu'da bir ateş çukuru açtı"
"TBMM Genel Kurulu'nda 8 Ekim'de bilgilendirme olacak mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'dan gelen, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in Meclis'i bilgilendirmesi konusunda talep olduğunu belirtti. Kurtulmuş, "Bu talebi yerine getireceğiz. Salı günü, 8 Ekim'de, Meclis oturumuna başladığında bu konuyu gündeme alacak. Gündeme alınınca çok büyük ihtimalle partiler, bu konunun kapalı bir oturum halinde yapılmasını arzu edecekler. Bu konuda verilecek olan herhangi bir grup önerisi de parlamentoda oylanarak kabul edilir ve öyle görüyorum ki 8 Ekim'deki toplantı kapalı bir toplantı olarak olur." dedi. Siyasetçilerin birbirinin düşmanı değil, rakipleri olduğunu yıllardır söylediklerini anlatan Kurtulmuş, karşı tarafı yok edecek, aşağılayacak ya da fiziki müdahaleye varacak müdahaleler yapılamayacağını, demokrasinin bu olmadığını söyledi.
Bölgesel tehditlerden bahsederken çok uzakta olduğunu zannettikleri konulardan bahsettiklerini dile getiren Kurtulmuş, "Yangın artık kapımıza geldi. Etrafımızı ateş çemberi sardı.' diyorduk. Hayır, İsrail, Orta Doğu'da bir ateş çukuru açtı ve bütün ülkeleri, bütün halkları oraya atmaya çalışıyor. Buna karşı uyanık olmak ve bu büyük zalim gücü durdurmamız lazım." diye konuştu. Numan Kurtulmuş, bölgedeki ülkelerin siyasi farklılıklarına rağmen ortak noktada çözümler bulmalarını sağlamaları gerektiğini dile getirdi.
"Özellikle Batı ülkelerinde sokaklara çıkıp kendi hükümetlerine rağmen, Filistin halkının yanında durmayı başaran büyük insanlık cephesini kuvvetlendirmek, güçlendirilmektir." diyen Kurtulmuş, böyle olunca çok kısa süre içerisinde, İsrail yalnızlaşma sürecine zaten girdiğini, bu süreçte İsrail'in izole edileceğini kaydetti. Kurtulmuş, "Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'in yargılanmaya başlanması ve orada bir sonucun alınması İsrail'in sırlarını dökmüş olan bir gelişmedir. Yani dokunulamayan İsrail'e dokunulmuştur. Askeri olarak da bölgedeki özellikle son gelişmeler İsrail'in dokunulmaz bir ülke olmadığını ortaya koymuştur." ifadelerini kullandı.
"Filistin'de temsilcilik açan ülkelerin sayısının artacağını düşünüyorum"
"Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ile Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından İsrail'den gelebilecek misilleme saldırısı, ABD'nin buna yeşil ışık yaktığı ve operasyonun 'ölçülü' olmasına ilişkin değerlendirmeler olduğunun" sorulması üzerine Kurtulmuş, şöyle devam etti: "ABD'nin bu tavrının bütün insanlık tarafından görülmesi lazım. Ne demek ölçülü saldırı? Bir saldırının ölçüsünü aşması için kaç 50 bin insan daha katledilmesi lazım? Burada bir akıl tutulması vardır. Netanyahu ve çetesinin aklı tutulmuştur ama onun ekmeğine yağ süren Amerikan yönetiminin de aklı tutulmuş görünüyor. Zaten her türlü insani çizgileri aşmış, her türlü uluslararası hukuk çizgilerini aşmış, kural bazlı küresel sistemi yerle bir etmiş. Hangi ölçülü saldırıdan bahsediyoruz? Geriye bir tek zaten İsrail'in nükleer bomba kullanmadığı kaldı."
ABD seçimlerine de kısa bir süre kalındığı anımsatılan Kurtulmuş, İsrail'in pervasız saldırganlığı sürdürmesinin nedenlerinden birisinin de ABD'deki seçim öncesindeki siyasi belirsizlik olduğuna işaret etti. Kurtulmuş, "Bundan hiç şüphesiz istifade ediyor. 'Bu seçimde şu seçilirse böyle sonuç olur, öteki seçilirse bu olur.' gibi böyle bir ayrım yapmayı gerektirmiyor. İsrail politikalarında, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında farklılıklar var. Ama temel itibarıyla ABD, İsrail'i kendi vekil devleti olarak kabul ediyor ve İsrail'in bölgedeki varlığının uzun dönemde Amerikan çıkarlarına katkı sağlayacağını düşünüyor. Amerikan kamuoyunda farklı fikirler ortaya çıkmadı, demokrasinin gücü de burada." değerlendirmesini yaptı. Filistin'i tanıyan ülkelerin içerisinde, tanımış olmakla birlikte henüz Filistin'de temsilcilik açmayan ülkelerin var olduğunu belirterek, önümüzdeki dönemde Filistin'de temsilcilik açan ülkelerin sayısının artacağını düşündüğünü kaydetti.
"Göç dalgası başlamadan orada sükunetin sağlanmasını temin etmek için mücadele etmemiz lazım"
Türkiye'nin Lübnan'dan olası göç dalgasına hazırlığıyla ilgili soruya Kurtulmuş, "Yönetilemez bir ülke haline getirilmiş olan Lübnan'da en azından bu fiziki saldırıların sona erdirilmesi ve insanların can endişesinin ortadan kaldırılması lazım. Bu yeni göçmen dalgasının ortaya çıkmaması için de zaruridir." dedi. Suriye'de iç savaş başladığında yüz binlerce insan Lübnan'a kaçtığını, İsrail'in Lübnan'a saldırıları başlayınca da Lübnan halkının Suriye'ye kaçtığını gördüklerine dikkati çeken Kurtulmuş, "İsrail'in bu saldırganlığı devam eder, Lübnan'ı bombalamayı sürdürürse bazı yeni göç dalgalarının gelmesi mümkündür, muhtemeldir. Buna karşı da Suriye'nin, Ürdün'ün, Türkiye'nin bölge ülkelerinin gerçekten uyanık olması lazım. Türkiye olarak biz de bu konuda her türlü tedbiri alarak, başta göç dalgasının başlamadan orada sükunetin sağlanmasını temin etmek için mücadele etmemiz lazım." diye konuştu.
Türkiye ve Suriye ilişkilerine de değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bir an evvel Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinin hem Türkiye'nin hem Suriye'nin hayrına olduğuna inanıyorum. Önce Suriye'nin içinde bir normalleşmenin, eş zamanlı olarak da Türkiye'yle sorunların ortadan kaldırılması lazım. Süratle, bugünden tezi yok, yarına bırakmadan bu sürecin hızlandırılması, aramızda var olan sorunların süratle ortadan kaldırılmaya çalışılması, bunun da ötesinde, Türkiye ve Suriye'nin halkları itibarıyla iki dost ve kardeş ülke olarak aralarındaki sorunları bir an evvel ortadan kaldırarak daha yakın bir işbirliği içerisine girmeleri lazım."