AYLA BAĞ HABER EXPRES TV'YE KONUŞTU

"Dünya Köylüsü" kimliğiyle okuyucularına unutulmaz deneyimler sunan yazar Ayla Bağ , Haber Expres Gazetemize özel açıklamalarda bulundu

O, BİR DÜNYA KÖYLÜSÜ. Efendim bu hafta kadim şehir NİKSAR’dayız ve Dünya Köylüsü Ayla BAĞ’la kesişti yolumuz. Ayla Bağ, köklerini Tokat'ın topraklarına salmış, yüreğinde insan sevgisini en üst seviyelerde barındıran bir yazar. Sosyoloji bilgisini edebiyatla harmanlayan Bağ, "Dünya Köylüsü" kimliğiyle okuyucularına unutulmaz deneyimler sunan bir yazarımız.

Bağ, insanı merkeze alan bir bakış açısıyla yola çıkarak, tüm dünyanın tek bir köy olduğu düşüncesiyle hareket ediyor. Bu felsefesiyle eserlerine samimiyet, içtenlik ve evrensellik kazandıran Ayla Bağ’ı yakından tanıyalım mı?

Remzi ÖZKAN: Değerli hocam söyleşimize geçmeden önce kısaca kendinizi tanıtmanız mümkün müdür?

AYLA BAĞ: Öncelikle tüm okuyucularımızı canı gönülden en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bana bu fırsatı verdiğiniz için size çok teşekkür ederim Remzi hocam.

Ben Dünya Köylüsü Ayla Bağ. 1971 yılında Tokat’ın Niksar ilçesinin Bayraktepe köyünde dünyaya gelmişim. İlkokulu Artova, ortaokulu Antakya, liseyi Yozgat Aydıncık lisesinde bitirdim. Beş kardeşiz. Babam öğretmen, annem ev hanımıdır. Evliyim. İki evladım, dünyalar tatlısı bir torunum var. Yayınlanmış dört kitabım var. Beşincisi yolda. Yazmayı, okumayı, gezmeyi ve beni Yaradan’ı çok seviyorum. Hayat denen bu yolculukta kendimle yarışıyorum. Ve kendimi keşfediyorum.

Remzi ÖZKAN: Değerli hocam, hem sosyolog ve hem de yazarsınız. Bu iki rolün bir arada size sunulmuş olmasını nasıl değerlendirirsiniz? İyi bir yazar olabilmek için iyi bir gözlemci olmak gerektiğine inanan biriyim. Bu bağlamda sosyolog oluşunuzun yazarlık açısından sizi avantajlı kıldığını düşünüyor musunuz?

Ayla BAĞ: Hocam çok güzel bir soru teşekkür ederim. Sosyoloji, insanı her alanda inceleyen bilim demek yani toplum bilimi demektir. Toplumun en küçük yapı taşı ailedir. Aileyi bireyler oluşturur. İlk gözlem yerimiz ailemizdir. Anne babayı taklit ederek hayata başlarız. Objektif bakabilmeyi, baktığın yerden anlam çıkartmayı, çıkarttığın anlamı düşünmeyi ve ilimin ışığında kendini inşa etmede bu yetiyi kullanmak bilgi ister. Sosyoloji bana bunu öğretti. Bilgilenmek için okumak ve öğrendiğin bilgiyle bağ kurmak gerek. İşte bu anlamda sosyoloji bilimi benim işimi çok kolaylaştırdı. Doldum ve taştım. Hikâye dinlemesini çok seviyorum. Dinlediğim

hikâyenin özünden besleniyorum. Kocaman kalınlıkta roman yazılacak bir insan hikâyesinden bir cümle özü alarak yolumda yürüyorum. Dünya üzerinde insanlar bir direktir. Bu direkler üstünde sevgiye ait bir not vardır. Ben bu notu okuyorum. Yazmak için gözlem çok önemli. Sosyoloji bilimiyle bunu bütünleştirmek elbette ki benim kalemimi güçlendirdi. Bu açıdan çok şanslıyım.

Remzi ÖZKAN: Çok hoşuma giden, çok ilginç ve dikkat çekici bir ön ad koymuşsunuz isminizin önüne: Dünya Köylüsü…Böylesine harika bir icadı nasıl düşündünüz, size niçin “Dünya Köylüsü” densin istiyorsunuz?

Ayla BAĞ: Bu dünya insan tarlası. Burada insan ekilir insan biçilir. Artık dünya iletişim araçlarının sayesinde küçük bir köy oldu. Birisi Çin’de hapşırsa biz burada çok yaşa diyoruz. Dünya üzerinde var olan insanları çok dallandırıp budaklandırmaya, ayrıştırmaya, şucusun, bucusun deyip bölmeye gerek yok. İyi insan, kötü insan dedim ve ikiye böldüm insanları. Dünyayı da aşağı mahalle yukarı mahalle diye ikiye ayırdım. Safımı belirledim. Yolumda yürüyorum. Bilmiyorum ne haldeyim gidiyorum gündüz gece. Dünya köylüsü demek bozulmamış, fıtrat ayarında, doğal, samimi insan demek. Toprağa düşen tohum demek. Yalansız, dolansız insan demek. Bende bu dünyaya insan olarak geldiysem Mevla’mın bana verdiği meziyetleri açığa çıkartarak insanlığımın gereğini yapma, hakkı hakka teslim etme gayretindeyim.

Olgunlaşmak için hamdım, yandım, piştim demek gerek. Bu yolda yanarak gerçek aşka yürüyorum.

Remzi ÖZKAN: Kitaplarınızda daha çok hangi temalara yer veriyorsunuz?

Ayla BAĞ: İnsan başlı başına ana tema.

Başarılı insan hikâyelerinden feyz almak ve Zanaatkarlarımızın yaptığı sanat eserlerinin taşıdığı anlam beni çok etkiliyor. Şehrimizin doğal ve tarihi yerlerini masallarımda kaleme aldım. Yaşadığım şehrin her yönünü işlemeye çalışıyorum.

Remzi ÖZKAN: Söz kitaptan açılmışken, kitaplarınızdan da biraz bahsedelim mi değerli hocam? Eserlerinizi kısaca tanıtır mısınız rica etsem?

Ayla BAĞ: Kitaplarım çocuğum gibi. Her harfini her satırını çok seviyorum. Yayınlanmış dört eserim var.

1. si Yaşayan KIRKKIZLAR efsanesi.

Kırk kadının hayat öyküsüne yer verdim.

Tokat valiliğinin himayesinde proje olarak kitapta yer alan kadınlarımız öğrencilerle okullarda buluşturuldu ve hayat hikâyeleri kendi ağızlarından anlatıldı. Bu çalışma Türkiye’de bir ilk oldu. Bundan dolayı çok mutluyum.

2.si YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR kitabı

Unutulmaya yüz tutmuş Geleneksel el sanatlarımızı yaşatmaya çalışan ustalarımızın hikâyeleri ve zanaatlara yer verdim.

Ahiler kervanı çalışması ile okullarda öğrencilerle ustalarımız buluştu ve zanaatlarımız gençlerle tanıştırıldı.

3-4.kitabım DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞ’DAN MASALLAR adlı bu iki masal kitabımda dünyanın en büyük ikinci mağarası olan Ballıca mağarasının masalını yazdım

KIRKKIZLAR efsanesini masal tadında anlattım. Zaman değişti. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Masal anlatarak uyutan nesilden, bu topraklarda kendi masalını yazarak herkesi uyandıran nesillere selam olsun… Mustafa Kemal Atatürk gibi.

Beşinci kitabım yolda. Yazmaya üretmeye devam edeceğim.

Remzi ÖZKAN: Birçok yerde söyleşilerde bulundunuz ki bu konuda maşallahınız var, oldukça aktif durumdasınız. Buradan hareketle şunu sormak istiyorum: Sadece bat yemenin, yaprak sarması dağıtmanın ve Ellik oyunu oynamanın, kendini parçalarcasına siyasilerin arkasından koşmanın kültürel faaliyet zannedildiği bazı oluşumlarda Tokatlı bir yazar olarak hak ettiğiniz değeri gördüğünüzü söyleyebilir misiniz? Bu durumun, gelecekte Tokatlı yazarların gelişimine ne gibi olumsuz etkileri olabilir? Tokatlı yazarların hak ettiği noktada olabilmeleri adına ilgili kurum ve kuruluşlardan beklentileriniz nelerdir?

Ayla BAĞ: Çok teşekkür ederim hocam. Evet. Tokat genelinde 180 söyleşi gerçekleştirdim. Dilim döndüğünce insanımızı anlatmaya çalıştım.

Ama maalesef her şey sosyal medya aracılığı ile yapıldığı için derin kültürel anlamı olan değerlerimize değinmeden yüzeysel sığ geçişlerle günü birlik popüler kültürün ve siyasetin oluşumlarının gölgesinde özümüzden uzaklaşıyoruz. Gerçek manada işler yapılmıyor. Bunun herkes farkında. Yazarın çizerin hiç bir ehemmiyeti yok. Kitap fuarlarında, okullarda, konaklarda yazarlara daha çok yer verilmeli söyleşiler yapılmalı. Şehri tanıyan, yaşayan yazarın dilinden tanıtılmalı şehir. Yerel yazarlara destek verilerek kitapları okullarda okutulmalı. Yazar küstürülmemeli. Yazarın siyaseti olmaz. Yazar bunların üstünde düşünce, fikir üreten, görülmeyeni gören, söylenmeyeni söyleyen farklı bakış açısıyla yorum yapan kişidir. Kıymeti bilinmeli ve el üstünde tutulmalı. Kıymet bilenlere selam olsun.

Remzi ÖZKAN: Eserlerinizde yerel değerlere oldukça önem verdiğinizi biliyorum. Böyle bir proje yapmayı nasıl düşündünüz? Bugüne kadar bölgenizdeki hangi değerleri taşınız kitaplarınıza?

Ayla BAĞ: Benim için yaşadığım şehir laboratuvar. Bu laboratuvarda her şey var. Her şeyden önce insan çok kıymetli, bu şehrin vitrini zanaatkarlarımız çok değerli. Eşi benzeri olmayan doğal oluşumları ile Unesco tarafından dünya mirası listesinde koruma altına alınan Ballıca Mağarası bizim için çok büyük bir değer. Danişmentlilere başşehirlik yapan, danışılan adamların diyarı Niksar; havasıyla, suyuyla, efsaneleriyle ayrı bir cennet. Bu güzelliklerin bilinmesi duyulması için söylemlerime ve yazmaya devam ediyorum.

Bu topraklar çok kıymetli. Kendi kültürümüzü bilmeden tanımadan hiçbir şey olamayız. Köklerimizden beslenirsek ulu bir çınar oluruz.

Remzi ÖZKAN: Peki hocam, yazarlığa nasıl başladınız? Sizi bu alana iten şey ne oldu?

Ayla BAĞ: Edebiyatçı değilim. Hikâye dinlemesini ve anlatmasını çok seviyorum. Komşum arkadaşım Nurdan Hanım bir gün “ Ayla hanım çok güzel hikâyeler anlatıyorsun bunları yazsana” dedi. Hiç aklımda olmayan şeyi aklıma getirdi. “Neden olmasın” dedim ve KIRKKIZLAR efsanesinden çok etkilendim, yaşayan kadınlarımızın hikâyelerini dinledim ve kaleme aldım. Böylece yazmaya başladım. Edebi anlamda yazım yanlışlarım olabilir ama ben kendime anlam taşıyıcısıyım diyorum. Anlatabildim mi? Anlatabildiysem ne mutlu bana.

Remzi ÖZKAN: Şimdiki sorum biraz can sıkabilecek bir soru. Çünkü birilerinin bu sorudan rahatsız olacağını hissediyorum. Sizce yerel yazar kavramı ne anlama geliyor? Türk yazarları arasında böyle bir kavramı şahsen ben kabul etmiyorum. Bir yazar ya vardır ya da yoktur. Ya yazar olabilmiştir ya da olamamıştır veya daha farklı bir açıdan bakacak olursak henüz keşfedilmemiştir veya diğerleri kadar şans verilmemiştir. Zaten yerel yazar etiketi yapıştırılmış bir yazarın şanslı olabilme durumu çok az. Çünkü bir fuarda bile en dar ve en kör noktalara adeta itiliyorlar. Bu durumda o yazarın tanınma şansının olamayacağı aşikâr. Aslında bu olay, sahip olduğumuz değerleri değersizleştirmekten öteye gitmeyen bir davranış. Bence bu durum, Türk Edebiyatı açısından çok sakıncalı ve gelecekte gerçek gücüne erişebilmiş farklı yazarlar görebilir miyiz, diye endişe ediyorum. Bu konuda siz neler söylersiniz?

Ayla BAĞ: Size yürekten katılıyorum hocam. Bana göre Yerel yazar demek Yerel değerlerden beslenerek evrensel değerlere uzanan kalemler olarak nitelendiriyorum. Bir yazar kendi köklerinden beslenir. Yani doğduğu coğrafya, yaşadığı şehrin kültürel değerleri, okuduğu kitaplar hepsi yazarı yazar yapar. Dünya çapındaki yazarlara baktığımızda onlarda kendi köklerinden beslenmiş ve evrensel değerlerde dal budak verip meyve vermişler. Yerel olmadan evrensel olamayız. Yerel kalıbını kırmak için evrensel değerlerde buluşmalıyız. İnsan dünya köyünde yetişir. İnsanı insan yapan etik değerlerdir. Dünyanın neresine giderseniz gidin yalan kötüdür. Adalet, merhamet, sevgi, cesaret gibi değerlerden yoksun anlatımlar bir değer değildir. Kalıcı olmak için iz bırakmak gerek. İz bırakmak içinde yüreğinin sesine kulak vermek gerek, diye düşünüyorum. Kitap fuarlarında yerel yazarlara daha çok imkân verilmeli. Baş üstünde taşınmalı. Taşınmıyorsa da bu onların vizyonsuzluğu diyebiliriz.

Remzi ÖZKAN: Sizce iyi bir okuyucu nasıl olmalı? Bir kitap alırken, bir kitap fuarında gezerken nelere dikkat etmeli?

Ayla BAĞ: Bu çok güzel bir soru. Teşekkür ederim hocam. İyi bir okuyucu ne okuduğunu bilmeli. Ne okuyacağını da bilmeli. Kişisel gelişim, polisiye, macera, fantastik, deneme, biyografi, tarih, felsefe hepsi insanı inşa eder. Okuduğumuz şeyleri kendi süzgecimizden geçiririz ve bizde ki var olan değerlerle anlamlandırırız. Bu bizim vizyonumuzu genişletir. Açık fikirli olmamızı sağlar. Her türlü kitabı okumalıyız. Ama önce Kur-anı Kerim’i okumalıyız. Çünkü Kur-anı Kerim mihenk taşımız olmalı. Kitap fuarları kitap ticaretinin yapıldığı yerler. Ön araştırma yapılmalı. Yazarlar hakkında bilgi edinilmeli. Bazende bilmediğiniz tavsiye edilen kitaplara yer verilmeli. Sürprizlere açık olmalıyız. Tüm okuyuculara bol kitaplı günler diliyorum.

Remzi ÖZKAN: Son olarak, yazar adaylarına ne gibi önerilerde bulunursunuz, diye soruyor ve röportajımıza renk kattığınız için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Güzel ülkemin güzel bir köşesinde yine karşılaşabilmek dileğimle.

Ayla BAĞ: Kıymetli hocam çok teşekkür ederim. Yazmak isteyen adaylar yazamıyorum olmuyor deyip vaz geçmesinler. Küçük küçük yazsınlar. Karalasınlar. Bu işin eğitimini uzmanlardan alsınlar. Bir gün kendilerine inanamayacaklar. Bunu ben mi yazdım, diye şaşıracaklar. Tavsiyem, çok okusunlar, çok gezsinler, çok yazsınlar, çok hikâye dinlesinler. Yani yaşamın ta göbeğinde var olsunlar. Hayatın içinde yaşayan insan olsunlar. İnsanların dertleriyle dertlensinler. İnanın bu yazmak isteyenleri daha çok olgunlaştıracak. Ve kalemlerini güçlü kılacak.

Kıymetli Remzi Özkan hocam çok teşekkür ederim. Bana da bu güzel köşenizde sorularınızla dertleşme imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Kitaplarınızla, şiirlerinizle, bestelerinizle bizlere ve gençlere öncü olduğunuz için teşekkürler. Kaleminiz daim olsun iyi ki varsınız.

Kendi kitabını yazan, Kendi kitabının başkahramanı olan, kalemlere selam olsun…

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

RÖPORTAJ Haberleri