Boşuna dememişler.
“Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı” diye...
Bu yalan dünyadan kimler gitmedi ki...
Giden herkesin götürdüğü ortada..
Kefenin cebi yok...
Hayatımdan kaç kişiyi ebediyyete uğurlamadım ki!?
Büyük dedelerim, ninelerim, ardından ikiz kardeşlerim, babam ve ağabeyim...
Yani sevdiğini kaybetmenin acısını bilirim.
İnsanın yüreği burkulur, kalbi yanar.
Hele rahmetli Babam’ı uğurlamak...
Ardından çok geçmeden rahmetli Ağabeyimi kaybetmek.
En acısı da o...
Ama her ikisinde de kalbim, taa ciğerimden hissettiğim hatta abartmıyorum,
Ciğerden gelen yanık kokusunu tarif etmek imkansız...
En çok değer verdikleriniz gözlerinizin önünden ellerinizden kayıp gidiyor.
Yapabileceğiniz hiç bir şey yok. Sadece dua etmekten başka...
Ama geride kalanlara iyi bir ders, örnek olmalı.
Çünkü geride kalanlara ibret olması gereken;
Daha akil ve yumuşak bir kalp ile bizimle bir süre daha kalacak olanlara,
Daha sıkı sarılıp, değerini bilerek dünya telaşasından uzaklaşmak.
Böylelikle ahiretimiz için Peygamber sünnetine uyan hayırlı ümmet,
Allah’ın emirlerini yerine getiren iyi bir kul olabilmek...
Başarabilmemiz gereken bu.
Her neyse;
Babamın ardından,
Sebze Hali esnaflığının yanı sıra ticaretle uğraşan,
Baba Dostu (yıllardır göremesem de) Saadettin Dündar amca ebediyyete uğurlandı.
Rahmetli babam çok severdi kendisini, değer verirdi.
Mesela onu kaç defa Kutsal topraklara, Hac’ca götürmek istemişti.
Hiç unutmam.
Rahmetli babam 2000 li yıllarda özel şirketle Hac’ca götürmek istemişti.
Ancak bir türlü vize alamamıştık.
2004-2005 ve hatta 2006 yıllarında iki, üç defa rahmetli babamla uğraşmıştık göndermek için.
Yaradanımın hikmeti bu ya!. Olmadı.
Kaç kez rahmetli babamın gözyaşlarını gördüm onunla birlikte gidemediği için.
Rahmetli Saadettin Amca ile dostlukları daim oldu, hiç eksilmedi.
Son defasında Hac evrakı çıkmaması üzerine Nüfus Cüzdanını şahsen kendim götürüp verdiğimde demişti ki;
“Oğlum, Babana çok selam söyle. Benden oraya bol bol selam götürsün, benim için yerime bol bol dua etsin. Belki nasip olurda giderim. Her şey nasip. Önemli olan gidemesem de kalbim de, bedenimde onunla gidip geliyor. Çok uğraş verdi hakkım helal olsun. Üzülmesin. Bir daha ki sefere ya nasip!” demişti.
Oğlu İbrahim’le de Rahmetli Efdal abim iyi dosttu.
Dost meclislerinde hep bir araya gelirlerdi.
Ağabeyimi de 5 yıl önce kaybettik...
Lafın özü;
Babam onu o kutsal topraklara götürememişti ama kendisi ondan önce terki diyar etmişti.
O günden sonra sanırım ki; bir daha da Rahmetli Saadettin Amca’yı görmek ( bu dünya gözü ile) nasip olmadı.
Üzgünüm..
Onu Pazar günü ebediyyete uğurladık...
Belki kırgın, belki küskün belki de söylemek istediğini söyleyemeden aniden ayrılmış aramızdan Saadettin Amca...
Bu saatten sonra bize düşen ardından Fatiha ve Kur’an-ı kerim okumak.
“Allah rahmet eylesin, kabrini rabbim cennet bahçesi eylesin” demekten öteye.
Bu veçhile, bu dünyada hiç kimse malı, mülkkü, makamı, maddiyatı, gücü ile gitmiyor.
Hepimizin yanında götüreceği üç beş parça kefen...
Neyi paylaşamıyor, neyi bölüşemiyoruz.
Nefsimize neden yeniliyoruz anlamıyorum.
Bu dünya fani ise, ebedi dünya için ne veya neleri götürebileceğimizi bir daha düşünmeliyiz.
Mutlu ve (sağ)lıcakla kalın...