BAŞARI TESADÜF DEĞİLDİR YÜKSEL YILDIRIM GERÇEĞİ (2)

İBRAHİM FETHİ SEL

Son 5 yılda Samsunspora 70 Milyon dolar harcayan Yüksel Yıldırım Kimdir .Haber gazetesinde duayen gazeteci Erdem Erol’un 7 günlük bir yazı dizisi var 2019 yılında yayınlanmış Başkanla ilgili.

Yüksel Başkanı anlatırken bu konuşmalardan bolca yararlanacak ve kendi görüşlerimi de katarak sizlerle paylaşacağım.

Al hocayı al oyuncuyu ver parayı ile gelmiyor başarı onu göreceğiz yazımızın içinde.

Süper ligin başarısının arkasında yatan gerçeğin hikayesi aslında Başkanın çocukluğundan bir süreç ve tek karşılığı var Çalışmak Çalışmak Çalışmak……

Başlayalım : ‘’İsmail Yıldırım(Yüksel ), Sivas’ın Hafik İlçesi’nde Garip ve Zeycan Yıldırım çiftinin 3 oğlundan ortancası olarak Mayıs1961’de dünyaya geldi.

Babası Garip, ilçede bir bakkal, bir manifatura dükkânı ve bir hanın sahibiydi. Akrabaları Garip Aydemir, bir süre önce Samsun’a yerleşmiş, demir ve çimento işine girmişti. Hafik’e gelerek Garip Yıldırım’a Samsun’da büyük para kazanılıyor. Gel Samsun’a demir ve çimento işinde birlikte ticaret yapalım,” teklifinde bulundu. Çocuklarının da geleceğini düşünen Garip Bey, dükkânları ve hanı satıp, evdeki eşyaları kamyona yüklediği gibi Samsun’un yolunu tuttu.

1963 yılında Samsun’a göç ettiklerinde İsmail 2, ağabeyi Ali Rıza 7 yaşında, kardeşi Mehmet ise henüz 6 aylıktı. Unkapanı Mahallesi’nde şimdi Samsun Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi olarak kullanılan, o dönemin Devlet Hastanesi’nin yakınlarında bir eve yerleştiler.

Babası adaşı Garip’le ortaklık kurarak demir ve çimento ticaretine başladı. İşler iyi gitmesine rağmen aradığı nitelikleri bulamayan Garip Yıldırım bir süre sonra ortaklıktan ayrılarak, demir ve çimento satışı üzerine kendi işyerini kurdu.

Ağabeyi Ali Rıza ilkokula başlarken İsmail ve Mehmet, genellikle evde balkon gibi camekânlı bir alanda oynuyorlardı. Anneleri sokağa çıkmalarına izin vermiyordu. İsmail 5 yaşındayken, annesi ayak parmaklarından ameliyat oldu. Geçmiş olsun ziyaretlerinin yoğun olduğu bir gün, komşu çocuklarıyla sokakta oynamaya çıktı.

Evlerinin önünden geçen yolda karşıdan karşıya geçerken süratle gelen bir araba İsmail’e çarptı. Kan revan içinde kaldı. Hemen yanı başlarındaki devlet hastanesine kaldırdılar. Arabanın iki tekeri üzerinden geçmiş, iki kolu 4-5 yerinden kırılmış, kafasında kırıklar oluşmuştu. Bağrışmaları duyarak sokağa fırlayan baba ve anne, hastaneye gittiklerinde oğullarını kaybedecekleri endişesiyle fenalık geçirdi. Herkes “öldü” gözüyle bakarken, hastanede yapılan ameliyatlar ve tedavilerin ardından hayata döndü. Evde ayağa kalkmayı beklediği günlerde yakınlarının ilgisiyle okumayı ve yazmayı söktü. Babasının eve getirdiği gazeteyi kimsenin yardımı olmadan okuyordu. Bu arada babalarının Hançerli Mahallesi’ndeki işyerine yakın olmak için aile 30 Ağustos İlkokulu’nun üstünde Çayır Sokak’taki iki oda bir salon apartman dairesine taşındılar.

Üçkardeş bir odada; Mehmet ile aynı yatağı paylaşıyor, diğer yatakta ise ağabeyi Ali Rıza yatıyordu. İsmail Öldü, Yüksel Doğdu Tamamen iyileştikten sonra ağabeyiyle birlikte okula gitmek istedi. Ali Rıza 5. sınıfa başlayacaktı ama o henüz 6 yaşındaydı. Gazi İlkokulu’na gittiklerinde müdür yaşının küçük olduğunu belirterek kayıt yapmadı. Ağlamaya başladı. Müdür “Gelsin gitsin ama kayıt yapamayız. Kayıt için yaşını büyüttürmeniz gerekir,” diyerek onları yolcu etti. Yaş büyütmek için mahkemeye gidilmesi gerekiyordu. Orada da işlemler en az 6 ay sürerdi. Babası, Sivas’ta muhtar olan dayısından yaşını büyütmek için yardım istedi. Dayısı “Ben hallederim,” dedikten kısa bir süre sonra Samsun’a yeni bir nüfus kâğıdı ulaştı. Bu nüfus kâğıdı 01.01.1960 doğumlu Yüksel Yıldırım adına düzenlenmişti. Bir yıl önce trafik kazası geçirip ölümden dönmüştü ama okuma aşkı, 6 yıldır kullandığı İsmail ismini öldürmüştü. İsmail ölmüş, Yüksel dünyaya getirilmişti adeta...

* * *

Yaşımın büyütülme işini dayım, “Tamam ben hallederim,” diyerek üzerine almıştı. Nüfus Müdürlüğü’ne gittiğinde kurumun müdürü “Kolay, İsmail’i öldürelim, yeni kayıt yapalım,” diye bir yol buluyor. İsmail öldü diye nüfustan silinirken, Yüksel Yıldırım da köyde doğmuş ama henüz kayıt ettirilmemiş biri olarak nüfusa geçiriliyor.

Eskiden Anadolu’da bu tip şeyler çoktu. İsmail Yıldırım’ı öldürüp, Yüksel Yıldırım’ı da nüfusa kayıt ettiriyorlar. Mayıs 1961 doğumlu İsmail’in yerine, 1 Ocak 1960 doğumlu Yüksel Yıldırım’ın nüfus cüzdanını bize yolluyorlar. Böylece benim adım İsmail’den Yüksel oluyor. Bütün mahalle arkadaşlarım beni İsmail olarak bilir. Okula başladığımda arkadaşlarım İsmail olarak biliyordu. Hoca geldi bana ilk kez “Yüksel,” dedi. Ben hiç cevap vermedim. Sonra bana “Seni çağırıyorum,” deyince ben de adımın İsmail olduğunu söyledim. Hoca “Yok bundan sonra senin adın Yüksel,” dedi. İlk başta kabul edemedim, ağladım. Ben İsmail olmak istiyordum, anneme babama söyledim. Onlar da okula gitmek istiyorsam Yüksel olacağımı; adımın İsmail olarak kalmasını istiyorsam bu yıl okula gidemeyeceğimi söyleyince mecburen Yüksel olmaya ikna oldum. İsmail adını annemin kurban bayramının arife günü doğduğum için verdiğini biliyordum. Yıllar sonra dayıma sordum niye adımı Yüksel seçtiniz, bu adı kim verdi diye. Dayım da, Yüksel isminin nüfus memurunun bir akrabasının yakın zaman önce ölen çocuğunun adı olduğunu, “Yüksel koyalım, bahtı da ismi gibi yükselir,” diyerek verdiğini anlattı.’’

Yüksel Yıldırım böylece yenide doğmuş oldu..Hayatın zorlukları onu yoğurmaya başlıyordu ve gelelcekte 200 şirketin sahibi ve Türkiyenin sayılı sanayicilerinden yanında 12.000 bin kişi çalıştıran bir kişi konumuna getirecekti.

Devam edeceğiz sağlıklı ve spor dolu günler diliyorum.