Meksika, Endonezya, Kore, Türkiye ve Avustralya'nın oluşturduğu MIKTA'nın 10. Parlamento Başkanları Toplantısı için Meksika'da bulunduğunu anlatan Kurtulmuş, bu ülkelerin farklı coğrafi bölgelerde, her biri G20 üyesi, gelişmiş ekonomiye sahip ve demokrasiyle yönetilen ülkeler olduğunu anımsattı.
Meksika parlamento başkanının bu yılki MIKTA Dönem Başkanlığı görevini üstlendiğini dile getiren Kurtulmuş, dönem başkanlığının bu toplantıda Kore'ye devredildiğini söyledi.
Kurtulmuş, toplantıda farklı konularda istişareler yapıldığını; dünyada barışın sağlanması, çatışmalardan uzaklaşılması konusundaki yaklaşımlar, göç ve çevre ile kadınların siyasete katılımına ilişkin oturumlar düzenlendiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu toplantıda tam mutabakat sağlanamadığı için nihai bildiri yayımlanamadı. Buradaki temel mesele; Gazze konusundaki fikir ayrılığıydı. Gazze'de İsrail hükümetinin Uluslararası Adalet Divanı'nın koyduğu ihtiyati tedbir kararlarına uymasıyla ilgili talebimize bir ülke karşı çıktı ve nihai bildiri olmadı. Sonuçta mutabık kalınan konular, bizim Gazze konusundaki şerhimizi de ifade edecek şekilde Meksika Parlamento Başkanı tarafından 'dönem başkanlığı açıklaması' şeklinde kamuoyuyla paylaşıldı. Genelde oldukça verimli, başarılı bir toplantı gerçekleştirildi.
MIKTA'nın, en başta koyduğu hedeflerini yeniden gözden geçirmesi lazım. 10 sene, böyle bir uluslararası kuruluş için fevkalade önemli bir süre. Hedeflerini gerçekleştirmesi lazım. Bunun için de daha yoğun çalışmak lazım."
"MIKTA'da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık"
Meclis Başkanı Kurtulmuş, Türkiye'nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, "Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA'da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik." diye konuştu.
Toplantı kapsamında ikili görüşmeler gerçekleştirdiklerini; bu kapsamda bölgesel ve küresel meseleleri, ikili işbirliği imkanlarını ele alma fırsatı bulduklarını anlatan Kurtulmuş, tüm uluslararası temaslarda TİKA'nın, Yunus Emre Enstitüsünün faaliyetleri ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığının Türkiye burslarının gündeme geldiğini kaydetti.
Numan Kurtulmuş, Türkiye'den taleplerin gündeme gelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Türkiye'nin kültürel diplomasi bakımından da etkin olduğunun böylece görülmüş olduğuna işaret etti.
Küba'ya TBMM Başkanı düzeyinde ilk ziyaret
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Meksika'nın ardından Küba'ya geçerek temaslarını sürdürdüğünü belirterek, buraya en son 2015 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyarette bulunduğunu hatırlattı.
Küba'ya TBMM Başkanı düzeyinde ilk ziyareti kendisinin gerçekleştirdiğine dikkati çeken Kurtulmuş, "O nedenle Küba'daki resmi programımız önem arz etti. Tabii çok güzel karşıladılar. Bu ziyarete büyük önem verdiklerini gördük." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, Küba ziyaretinde önce Halkın Gücü Ulusal Meclisi Başkanı Esteban Lazo Hernandez ile baş başa, ardından heyetler arası görüşmeler yapıldığını; daha sonra sırasıyla Küba Başbakanı Manuel Marrero Cruz ve Küba Devlet Başkan Yardımcısı Salvador Valdes Mesa ile görüştüklerini anlattı.
Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel ile Rusya'ya ziyaret gerçekleştirdiği için görüşemediklerini ifade eden Kurtulmuş, Türkiye ve Küba parlamentoları arasında ortak çalışma grubu kurulması için bir mutabakat metni imzalandığını söyledi.
Kurtulmuş, iki ülke olarak oldukça aktif dostluk gruplarına sahip olunduğuna işaret ederek, iki ülke arasındaki önemli meselelerin detaylı konuşulduğunu belirtti. Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Küba'nın en büyük problemi, karşı karşıya kaldığı ABD'nin ambargosu. Bu ambargo dolayısıyla maalesef Küba ekonomisinin çok ciddi kayıplar içerisinde olduğu, çok büyük bir sarmalın içine düştüğünü görüyoruz. Türkiye'nin, uluslararası platformlarda, Küba'ya karşı uygulanan bu tek taraflı ambargoyu kabul etmediğini deklare etmiş olması Küba hükümeti ve Küba halkı nezdinde ciddi bir Türkiye sempatisi oluşturuyor. Görüşmelerimizde şunu ifade ettim; tek taraflı ambargolar hükümetlere ya da siyasi şahsiyetlere bir zarar vermiyor, olan sivil halklara oluyor. Önemli imkanları ve büyük fırsatları olan bir ülke, maalesef bu ambargo dolayısıyla ciddi bir krizin içerisinde. Üstüne üstlük bir de Küba'nın teröre destek veren ülkeler kategorisine Amerikalılar tarafından alınmış olması işlerini çok daha fazla zorlaştırıyor. Bu bakımdan bu ziyareti çok önemsediklerini gördük."
"Türkiye (Küba'daki) işbirliği imkanlarını dikkat ve titizlikle yürütüyor"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin "Ambargoyu benimsemediğimizi söylüyoruz fakat somut olarak ambargoyu uygulamayacak şeyler yapabiliyor muyuz?" sorusuna Kurtulmuş, "Son dönemde ihracatımız artıyor. Havana'da Türk kökenli bir firma, enerji gemileri vasıtasıyla Küba'nın toplam elektrik üretiminin üçte birini karşılıyor. Ayrıca turizm alanında faaliyet gösteren Türk kökenli firmalar var. Türkiye, buradaki işbirliği imkanlarını dikkat ve titizlikle yürütüyor." yanıtını verdi.
Kurtulmuş, Küba'nın ambargo konusunda bir talebinin olup olmadığının sorulması üzerine de Küba'nın ticaretin artırılması konusunda istekte bulunduğunu bildirdi. Kurtulmuş, "Küba'nın kanser ve immünoloji araştırma merkezini ziyaret ettik. Orada tıbbi alanda yapmış oldukları önemli araştırmaları var. Türkiye ile işbirliği yapmak istiyorlar. Ayrıca özellikle tarımda, bazı sanayi ürünlerinde, turizmde, enerji alanında işbirliğine hazırlar. Bu alanlarda Türkiye ve Küba arasında işbirliği yapılabilir. Sağlık alanında zaten ortak bir çalışma grubu kurulması için karar alınmış. Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler yapılmış, Türkiye'ye ziyaret gerçekleştirmişler. Bu alan, Kübalıların çok iddialı oldukları bir alan. Burada bir işbirliği yapılabilir." diye konuştu.
Küba'nın, Türkiye'den turizm yatırımı konusunda bir beklentisi olup olmadığının sorulmasına karşılık da Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu onların vereceği bir karar. Çünkü biliyorsunuz hala devlet işletmeleri bu oteller. Bu kadar büyük bir krizden kurtulmak bakımından kendilerine de gayet dostane bir şekilde şunu söyledim. 2019'da yapılan anayasa reformuyla anayasal düzenlerini tahkim ettiklerini ve bir reform yaptıklarını düşünüyorlar. Ancak bu tek başına yetmez. Bunun ekonomik ve sosyal reformlarla ilerletilmesi lazım. Böylece ekonominin kendi dinamiği içerisinde çalışacağı, serbest pazar ekonomisinin şartlarının etkili olacağı bir açılımı yapabilirler. Eğer bunu yaparlarsa hem dünyada çok farklı iş insanlarıyla işbirliği yapma imkanına kavuşurlar hem de belki bu ambargoların yakıcı etkilerini de hafifletmiş olurlar."
"Türkiye demokrasisi adına kazançtır"
Yeni anayasa konusundaki tartışmalar ve bu konudaki görüşmeler anımsatılarak, "Yeni anayasa çalışmaları için bir takvim var mı? Yeni siyasi iklim, yeni anayasaya yakınlaşmamızı daha çok sağlar mı?" sorusunu da TBMM Başkanı Kurtulmuş, şöyle yanıtladı:
"Sadece anayasa çalışmalarının başarılı bir şekilde yürütülmesi değil, aynı zamanda siyaset kurumunun güçlenmesi için de partiler arasında diyaloğun önemli olduğuna inanıyorum. Yıllardır söylediğim, şimdi Meclis Başkanı olduktan sonra da yapmaya gayret ettiğim şey, bu iklimin oluşturulmasıdır. İklimin oluşması için de insanların birbirlerine karşı yumruk sallaması değil, insanların birbirleriyle el sıkışması lazım. Fikirler farklı olabilir, görüşler farklı olabilir, hedefler farklı olabilir ama hepimizin, Türkiye'nin geleceğini daha iyi yapabilmek, daha olumlu işler yapabilmek için müşterek çalışabilme zeminini kurmamız gerekiyor.
Bu anayasa çalışmaları, aslında hem Türkiye'de siyasetin normalleşmesi bakımından önemli bir fırsat olur hem de bu karşılıklı normalleşme sürecinin anayasa başta olmak üzere yasama faaliyetlerinin kalitesinin arttırılması bakımından katkısı olur. Siyasi partiler arasında görüşmelerin yapılmış olması, Sayın Cumhurbaşkanımızın ana muhalefet partisinin liderini kabul etmesi ve bu görüşmenin oldukça sıcak, dostane bir ortamda geçmesi Türkiye demokrasisi adına kazançtır."
Kurtulmuş, TBMM'nin 28. Dönemi'nde halkın oylarının yüzde 95'inin temsil edildiğine; 14 siyasi parti ve 6 siyasi parti grubunun bulunduğuna işaret ederek, "Çok sesliliğe açık bir parlamentomuz var. Eğer burada partiler bir uzlaşma zemini geliştirebilirlerse bu parlamentoda istenilen bir anayasa gerçekleşebilir." diye konuştu.
Yeni anayasa için doğru zemin ve doğru yöntemin bulunması gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, bu çalışmaların doğru zemininin TBMM olduğunu söyledi. Herkesin bu konuda fikrini söyleyeceği, toplumun bütün kesimlerinin anayasayla ilgili külli bir fikri de dile getirebileceğini anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"İsteyen istediği maddelerle ilgili teklifler de yapılabilir. Bunun için parti ziyaretlerinden sonra sivil toplum kuruluşlarının, hukuk camiasının, üniversitelerin, kanaati olan grupların da fikirlerinin alınması için zemini düzgün bir şekilde oluşturmaya gayret edeceğiz. Ayrıca bu tartışmalar yapılırken doğru bir yöntemin tespit edilmesi lazım. Açıkçası şuna başından itibaren özen gösteriyorum. Doğru zemini, doğru yöntemi söylüyorum ama 'Şu yöntemle yapacağız.' ya da 'Şöyle olması gerekir.' diye bir dayatmayı ortaya koymanın doğru olmadığına inanıyorum. Partilerle görüşmelerimizi tamamladıktan sonra yönteme ilişkin belki teklifler talep edeceğim."
"İlk turdaki görüşmelerimizi çok sıcak, çok olumlu gördüm"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, yeni anayasa konusunda yaptığı görüşmeler anımsatılarak, yapıcı görüşmeler olup olmadığı sorusunu, "Şimdiye kadar ziyaret ettiğim partiler, anayasa çalışmaları için kapıyı açık tutmuştur. Yani iyi karşıladılar, çok olumlu görüşmeler oldu. Ama tabii ki anayasa görüşmelerinde yöntemi bulunduktan sonra esas tartışma, konulara girildikçe ortaya çıkacaktır." diye yanıtladı.
Kurtulmuş, "Anayasa'nın değişmesi gerektiğini düşünüyorlar mı?" sorusuna karşılık, "Tabii ki. Zaten bu siyasi partilerin tamamı kendi programlarında da anayasa değişikliklerinden bahsetmişlerdir. Dolayısıyla bu bir fantezi değil, bu bir hayal değil. Olabilir. İlk turdaki görüşmelerimizi çok sıcak, çok olumlu gördüm. Ümit ediyorum ki sonuç alırız." ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa konusunun başkanlık sistemi üzerinden yürütülmesinin sürece zarar verip vermeyeceğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, bu konunun iklim meselesi olduğunu belirtti.
Kurtulmuş, "Cumhuriyet'in ikinci asrı, yeni bir yüzyıl, Türkiye Yüzyılı, burada Türkiye'nin hedefleri var. Parlamento da önüne yeni bir anayasayı yapabilme işini hedef olarak koymalıdır. Öncelikle bu iklimin oluşabilmesi için müzakere, fikirleri karşılıklı söyleme, el sıkışma önemlidir." dedi.
"Anayasanın değişmesi meselesi bir bakıma matematik işidir." diyen Kurtulmuş, 400'ün üzerinde bir oyu hedefleyen yaklaşımın esas alınması gerektiğini belirtti.
Parlamentoda 400'ün çok üzerinde bir destek bulunursa toplumsal olarak çok ciddi bir mutabakat sağlanacağına işaret eden Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
"Anayasa tartışmaları, toplumsal mutabakatın sağlanmasına vesile olmalıdır ama toplumsal ayrışmaya, kutuplaşmaya vesile olacak anayasa tartışmalarının Türkiye'ye faydası olmaz. Şunu kesinlikle belirteyim. Bu işin tartışma yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, anayasa yapma iradesine de gücüne de yetkisine de sahiptir. Bu süreci kimsenin zehirlemesine müsaade edilmemesi lazım. Bu süreç, ciddi bir şekilde parlamenterler arasında, siyasi iradeyle olacak bir şeydir. Siyasi iradenin temsilcileri, konularını gündeme getirirler ve tartışırlar."
Kurtulmuş, bu süre içinde denge denetim mekanizmaları, parlamentonun gücünün artırılması, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ile hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi konuların gündeme gelebileceğine işaret ederek, "Burada mühim olan, anayasanın zamanın ruhuna uygun bir şekilde, kapsayıcı, kuşatıcı, demokratik ve özgürlükçü olmasıdır." ifadesini kullandı.
"Herkes Türkiye'yi farklı bir yere koyuyor"
Kurtulmuş, "Siyasetteki bu iklim, böyle tatlı bir rüzgar gibi geçecek mi?" sorusuna, "Ben seçimden, Türkiye'nin güncel tartışmalarından ziyade karşı karşıya kaldığımız küresel ve bölgesel tehditlerin, Türkiye siyasetinin üslubunun değişmesini zorladığına inanıyorum." karşılığını verdi. Bölgede büyük sıkıntı ve problemler yaşandığına işaret eden Kurtulmuş, "Son olarak İsrail, Gazze'de insanlık dışı saldırılarını, katliam boyutlarını aşan soykırımını sürdürüyor. Biz bu bölgenin insanları, kendi farklılıklarımızı aşılmaz engeller olarak görüp ya tek tek her birimiz emperyalizmin hedefi olacağız ve tek tek hepimiz çok ağır bedeller ödeyeceğiz ya da biz sorunlarımızı oturup medeni ve fikri olan insanlar olarak tartışıp çözüm üreteceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin çok engin bir demokrasi tecrübesine sahip olduğunu söyleyen Kurtulmuş, demokraside çok ağır bedeller ödemiş olan Türkiye'nin bölgesel ve küresel sorunlara artık yüksek perdeden ses çıkardığını belirtti.
Başkan Numan Kurtulmuş, "Görüyorsunuz bütün dünyayı dolaşıyoruz. En çok sevindiğim husus şu. Herkes Türkiye'yi farklı bir yere koyuyor. Yani Afrika, Asya, Latin Amerika, Karayip ülkeleri de Türkiye'yi farklı bir yere koyuyor ve Türkiye'yi bir oyun kurucu, dünya üzerinde de sözü olan bir ülke olarak görmeye başlıyor. Bu çok kıymetli bir şey." dedi. Kurtulmuş, Türkiye'nin kendi sorunlarını çözebilmek için oturup konuşmasını başarabilen bir siyaset diline ve üslubuna kalıcı şekilde sahip olmak zorunda olduğunu vurgulayarak, "Çünkü bugün karşılaştığımız meseleler hiçbir zaman geçici değildir, sadece kılıf değiştiriyorlar. Bu bölgenin bu kadar büyük bir aktörünü kimse tek başına bırakmaz, kimse göz göre göre Türkiye'nin güçlenmesinin önünü açmak istemez. Biz mücadele ederek, gayret ederek bu yolda yürüyeceğiz. Bunun ilk şartı da demokrasiyi güçlendirerek, kendi aramızda ortak kararlar alarak ilerlemektir. Bu iklime doğru Türkiye'nin gitmesinin zorunlu olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, siyasetteki son durumda CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in etkisinin sorulması üzerine, "Siyasette şahıslar üzerinden konuşmak istemem. Doğru bulmam ama Sayın Özel'in, 'Sayın Cumhurbaşkanı'nı ziyaret etmek istiyorum' diyerek daha hemen en başında bir çıkış yapmasını son derece olumlu bulduğumu ve bir diyalog arayışı içerisinde olmasını takdirle karşıladığımı ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.
"Meclis kuvvetli bir tasarruf yaparsa, örnek olur"
Numan Kurtulmuş, tasarruf tedbirlerine ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in açıklamaları ve kendisinin uygulamaları anımsatılarak, "Meclis'in bir tasarruf tedbiri olacak mı?" sorusunun yöneltilmesi üzerine, Meclis Başkanlığı görevine gelir gelmez koruma ve araç sayısı ile protokolü asgari düzeye indirdiklerini söyledi.
Bu konuda Genel Sekreter Yardımcısını görevlendirdiğini belirten Başkan Numan Kurtulmuş, "Meclis'te yapılabilecek bütün tasarruf tedbirleri masaya yatırıldı. Bunlarla ilgili çalışmalar yapılıyor. Meclis'te en çok harcama kalemlerinden birisi, basılı malzeme. Meclis'te basılı olan malzemeleri ciddi oranda azalttık. Meclis tutanakları dahil. Buradan çok büyük bir tasarrufun olduğunu biliyoruz. Geri dönüşümle ilgili de çalışmalarımız var. Ayrıca Meclis'teki araçlarla ilgili yapılan ihalede hemen hemen yarı yarıya bir tasarruf sağlandı. Meclis'teki idari kısmın makam araçlarını Togg ile değiştirdik. Meclis'te elektrikli araç şarj istasyonlarını da kurduk." diye konuştu.
23 Nisan'da makam aracı yerine otobüs kullanılması yönündeki uygulamanın tasarrufu teşvik etmek için yapıldığını söyleyen Kurtulmuş, "Tabii ki tek başına o uygulamayla Meclis'in büyük bir tasarruf yapmayacağını biz de biliyoruz. Bu durum karşısında bazı kötü niyetli zihinlerin ortaya döküldüğünü görmek gerçekten üzüntü verici. 'Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, AK Partilileri aldı gitti.' diyenler bile oldu. Bunu diyen kişinin yayımladığı haberin fotoğrafında CHP'li arkadaşımız da var." dedi.
Başkan Kurtulmuş, 23 Nisan'da Meclis'ten Anıtkabir'e oradan da Birinci Meclis'e ve tekrar TBMM'ye geçtiklerini belirterek, toplu bir şekilde hareket etmenin büyük bir zaman tasarrufu sağladığını da gördüklerini söyledi. Kurtulmuş, "Meclis kuvvetli bir tasarruf yaparsa, bunu da gösterirse, bu diğer bakanlıklara ve kamu kurumlarına da örnek olur." ifadesini kullandı.
"Son derece maksatlı ve haksız bir eleştiri"
Başkan Numan Kurtulmuş, "Tasarruftan bahsettiğiniz bir yerde 'Neden özel uçakla Meksika'ya gittiniz' diye eleştiriler oldu. Burada CHP, MHP, AK Parti'den milletvekilleri var. Buna dair değerlendirmeniz ne olur?" sorusuna şöyle cevap verdi: "Bu, resmi bir ziyaret. Göreve geldiğimiz günden bu yana tarifeli uçakla gitmemiz mümkün olan her yere tarifeli uçakla gittim. Milletimizin emanetine halel getirecek hiçbir adımı atmadığım gibi bu yöndeki haksız eleştirileri yapanlardan çok daha ciddi bir şekilde kamu malının nasıl korunması gerektiğini biliyorum. Mesela aynı gün içerisinde sabah Antalya'da, öğle vakti ise Denizli'de bir programımız vardı. Bu iki programı Meclis Başkanı olarak nasıl yapacağım? Geçenlerde çok haksız bir şekilde dile doladıkları, iftira attıkları, 'Aile ziyareti için gitti' dedikleri Mardin'e, 'Akademi ve Siyonizm: Baskılar, Korkular ve İtirazlar' ana temasıyla düzenlenen Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu'nun açılış konuşmasını yapmak üzere gittim. Gittiğimiz uçakta 5 milletvekili arkadaşımız da vardı. Uçakla gitmemizin bir diğer nedeni, aynı gün Ankara'daki programlarımızın yoğunluğu. O gün Irak Temsilciler Meclisi Başkanvekili ile görüştük, programa yetişmek için de uçağı kullandık. Bütün bu ziyaretleri, şahsi gezim olarak yapmıyorum. Hiçbir ziyarete de tek başıma gitmiyorum. Gerçekleştirdiğim bütün ziyaretler resmidir ve hepsi de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili arkadaşlarımızla beraber gerçekleştirilmiştir. Bu son derece maksatlı ve haksız bir eleştiridir."
"Türkiye üniversitelerinin kapıları açıktır"
Kurtulmuş, Filistin'e destek verdiği için okuldan uzaklaştırılan üniversite öğrencileri ve akademisyenlerle ilgili konunun daha güçlü bir şekilde gündeme gelmesi için neler yapılacağının sorulması üzerine, Mardin Artuklu Üniversitesince düzenlenen Uluslararası Akademik Sempozyum'da bu konuda çağrıda bulunduğunu ve bu çağrısını tekrarladığını söyledi.
Türkiye'nin, dünyanın dört bir tarafında zor durumda kalan öğretim üyelerine hep kucak açmış bir ülke olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Atatürk zamanında, Almanya'da Nazilerin zulmünden kaçan Yahudi bilim adamları Türkiye'ye gelmiştir ve Türkiye'de bilimsel hayatın gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Dünyanın dört bir tarafında şu anda siyonizmin baskılarıyla işini bırakmak zorunda kalan öğretim üyelerinin, akademisyenlerin tamamına çağrıda bulunuyoruz. Dünya üniversitelerinde siyonist baskılar yüzünden işinden atılan insanlara Türkiye üniversitelerinin kapıları açıktır." diye konuştu.
"Güçlü bir insanlık cephesinin kurulması, bütün insanlığın yüz akıdır"
Amerika'da ve başka ülkelerdeki üniversiteler ile meydanlarda Filistin gösterileri olduğunun anımsatılması ve "Türkiye'deki üniversitelerde kitlesel bir eylem yok. Bunu aynı zamanda bir akademisyen olarak nasıl değerlendirirsiniz?" diye sorulması üzerine Kurtulmuş, "Ben bir akademisyen olarak bana yapılan ilk teklifi değerlendirdim ve Mardin Artuklu Üniversitesinin sempozyumuna katıldım. Orada çok sayıda yabancı bilim adamıyla da bir arada olduk, dayanışmayı ortaya koyduk. Gazze meselesine duyarlılık konusunda, halkla hükümetin mutabık olduğu ender ülkelerden biri Türkiye'dir." dedi.
"Bir araya geliyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, hükümetin ve kendilerinin Gazze konusundaki duyarlılığının, halkın duyarlılığı ile birebir aynı olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Çok büyük gösteriler Türkiye'de de oldu, büyük mitingler oldu. Dolayısıyla her platformda destekler sürdürüyor. Mühim olan bunun istikrarlı bir şekilde sürdürülmesidir. Filistin davasında yeni bir dönemin başladığına inanıyorum. İki gelişme bu kanaate sahip olmamda çok önemli. Birincisi, Batılı ülkelerdeki üniversitelerde yapılan gösteriler, hatta ondan önce hükümetlerinin 'Sakın sokağa çıkmayın' diye tehdit etmesine rağmen büyük kalabalıkların gerçekleştirdiği kitlesel gösterilerdir. İnsaf ve vicdan sahibi insanlar dini, dili, rengi, siyasi fikri ne olursa olsun artık bir araya geliyor. Bu tasarlanamayacak bir şeydir. Bu kadar büyük bir katliamın sonunda, soykırımın sonunda insanlık vicdanı harekete geçmiş ve 'insanlık cephesi' kurulmuştur. Bu kadar güçlü bir insanlık cephesinin kurulması, bütün insanlığın yüz akıdır.
İkincisi ise şu an yaşadığımız için anlamadığımız ancak ileride çok daha net anlaşılacak olan şey, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanı'na başvurusudur. Sorgulanamaz, yargılanamaz, hesap sorulamaz, toz kondurulamaz İsrail hükümetine toz kondurulmuştur. Güney Afrika'yı da bir kere daha tebrik ediyorum. Çok büyük, tarihi bir iş yaptılar. Bundan sonra çok yoğun bir mücadele sürecek. İsrail ve destekçileri her türlü baskıyı ortaya koyacaklar. Sonuçta hükümetler ne yaparsa yapsın halkın vicdanı var, halkın sesi var; bu ses her yerde çok güçlü bir şekilde gündeme gelecek."