Ergenekon davasında hakkında çıkarılan yakalama kararı kaldırıldıktan sonra Türkiye’ye dönen Bedrettin Dalan, kurucusu olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde basın toplantısı düzenledi. “7 yıl aradan sonra ülkeme gelmekten bahtiyarlık duyuyorum demek dahi çok hafif bir kelime” diyen Dalan, “Kanat taktım, uçuyorum. Bir zamanlar ülkemden bir hafta bile dışarıda kaldığım zaman aşırı derecede özler, ilk uçakla gece yarısı olsa dahi İstanbul’a dönerdim. Ancak bu sefer 7 yıla yakın bir zaman yurt dışında kalmak zorunda kaldım. Birçok yazar, çizer kendine göre ‘Ergenekon davasının firari sanığı’ dedi bana. Hayatımda hiçbir şeyden firar etmedim, hayatımda hiçbir tehlikeden kaçıp kurtulmayı denemedim. Ancak bu seferki tehlike değil, doğrudan doğruya Sayın Cumhurbaşkanımız da dediği gibi kumpas. Yani hukuku gayelerine alet eden, kendini hukuk adamı zanneden bir takım kişilerin kurduğu şeytani bir kumpas. Bu kumpasın mağdur olmamak için yurt dışına çıktım. Yurt dışına çıkarken bana bu kumpası kuran üst seviyedeki üst aklın dışında ne polisler, ne savcılar, ne de hakimler kumpasın tetikçileri olan kişiler benim tutuklanacağımı bilmiyorlardı. Ama ben çok rahatlıkla söylüyorum 20 yıl evvelden bu işlerin bana doğru geleceğini biliyordum. Onun için yurt dışına çıkışım herhangi bir devlet görevlisinin beni uyarmasıyla değil, içinde yaşadığım son 30 yılın macerasının bana verdiği akılla yurt dışına çıktım. Onun için eğer bir memlekette akıl, vicdan, hukuk varsa bana hiç kimse ama hiç kimse ‘firari sanık’ diyemez. Sanık olmamız için doğru düzgün bir iddianame, doğru düzgün çalışan bir hukuk kanalı olması gerekirdi” dedi.
“KUMPASI KURANLAR KAZDIKLARI KUYUYA DÜŞMEYE BAŞLADI”
Kumpas davalarının hiçbirisinde ne akıl, ne vicdan, ne de hukuktan bahsetmenin mümkün olmadığını belirten Dalan, “Haksız, hukuksuz bir tehlikeden, bir komplodan, bir kumpastan korunmak için gayret sarf eden bir insana ‘firari’ demenin hangi akla, vicdana hizmet ettiğini anlamak mümkün değil. Firari durumda olanlar bundan sonra başkaları olacak, olmaya da başladı. Çünkü onlar da bu komplonun belirli kademedeki elemanlarıydı. Herkes kendi kazdığı kuyuya düşer diye bir atasözü vardır. Kumpası kuranlar kendi kazdıkları kuyuya düşmeye başladılar ve düşmeye de devam edecekler” şeklinde konuştu.
“BU KUMPAS BEDRETTİN DALAN’A KURULMADI”
Bedrettin Dalan, 7 yıl gecikmeyle de olsa adaletin yavaş yavaş yerine gelmesini görmekten son derece mutluluk duyduğunu ifade ederek, “Bu mutluluk şahsıma ait bir mutluluk değil. Bu kumpas Bedrettin Dalan’a kurulmadı. Bu kumpas, bu komplo Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, milletine, adaletine karşı kurulmuş ağır bir komplodur, ağır bir darbedir ve bu darbeden nasıl çıkacağımızın yolunun mutlaka aranıp bulunması gerekir. Hala bu darbenin Türk hukuku ağır ezikliği altındadır” ifadelerini kullandı.
Adalete güvenin yüzde 20’lere indiği bir ülkede yaşamanın hakimler için dahi zor olduğunu belirten Bedrettin Dalan, “Ben bunun utancını yurt dışında çok yaşadım. Yurt dışında hangi hakime, hangi savcıya, hangi hukukçuya aleyhimde yazılmış iddianame denilen şeyi Almanca ve İngilizce’ye çevirtip, gösterdiysem hep gülüp geçtiler ve alay ettiler. O alay etme içime kurşun gibi çöktü. Çünkü benim ülkemin adaleti, benim ülkemin hakimleri, savcıları böyle olmamalıydı. Sadece ülkemin hasretiyle değil, 7 yıl bu utançla yaşadım. Eğer iddianamenin içinde tek bir satırlık suç unsuru olsaydı, dünyanın en büyük hukuk devletleri beni misafir statüsünde oralarda tutmazdı” şeklinde konuştu.
“Hukuk olmayan ülkede yaşam olmaz” diyen Bedrettin Dalan, şunları söyledi:
“Almanya ekonomide Avrupa’nın lider ülkesiyse lider hukuku sayesinde ekonomisi ayakta kalıyor. Ekonomi hukukun yan ürünüdür. Ekonomi hukuku yaratmaz. Hukuk ekonomiyi yaratır. İnşallah bu sözlerim yerini bulur. Medyada hukuka ayırdığı sayfalarını çoğaltır. Şahsım için ayırmadım bugünkü konuşmamı. Bugünkü konuşmamı Türkiye’deki hukuk sisteminin bir an evvel yediği bu kumpas darbelerine rağmen düzelmesini istiyorum.”
“7 YIL ÇOK ZOR GEÇTİ”
Bedrettin Dalan, Türkiye’den ayrı kaldığı 7 yılın çok zor geçtiğini belirterek, “Bu zorlukları kolaylaştıran gerek yurtdışındaki Türkler. İnanılmaz bir şekilde bana ülkemi hasretini azaltan yardımlarda bulundular. Çok yakın arkadaşlarımın bile selam vermekten, telefon etmekten kaçındıkları zamanlarda çok uzaklardan tanıdığım gerçek dostlar olduğunu öğrendiğim arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bana Almanya’da sığınmacı statüsü değil, devletin misafiri statüsünü tanıyan Alman Devleti’ne ve Alman hukuk sistemine buradan gerçekten şükranlarımı sunuyorum. Almanya’da tutukluluk süresi sadece 6 aydır. Gerekli görüldüğü takdirde 1 yıla kadar uzatılabilir. Uzatma karını davanın görüldüğü mahkeme değil bir başka mahkeme gerekçeleri inceleyerek karar verebilir” dedi.
MUSTAFA ESEN