Doktorların iki yıl sonra ölür dediği oğluna 10 yıldır bebek gibi bakan anne Nesibe Bozdemir, ''Elde avuçta bir şeyimiz yok. Zaten masraflarını karşılayamıyoruz. Ben oğlumdan önce ölmeyeyim yoksa bakan olmaz'' diye ağladı.
Boya ustası Recep Bozdemir (63), on yıl önce Bornova Işıkkent’te bulunan bir deponun boya işini aldı. Bozdemir boyaya giderken her zaman olduğu gibi oğlu Tevfik Bozdemir’i (40) de yanında götürdü. Baba oğul kurdukları iskele sonrası deponun boyasını yapmaya başladı. Yerden babasına yardım eden Tevfik Bozdemir, bir süre sonra ortadan kayboldu. Yaklaşık 20 metre yükseklikteki deponun çatısından düşen Bozdemir, ağır yaralandı. Tevfik Bozdemir, ilk önce Bornova Trafik Hastanesine kaldırılırken burada yapılan ilk müdahalenin ardından Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Tedavi altına alınan Tevfik Bozdemir, iki ay yoğun bakımda kaldı. Sağ tarafına düşen Bozdemir’in sağ bacağı ve sağ kolunda kırık oluştu, sağ gözü görmezken sağ kulağı duymaz oldu. Beyninde hasar oluştu. Yatağa bağımlı kalan ilk 5 yılında sessiz sedasız yatan son 5 yıldır bağıran Tevfik Bozdemir’e 63 yaşındaki babası Recep ve 62 yaşındaki annesi Nesibe Bozdemir de, bebek bakar gibi her dakika ilgileniyor.
Öte yandan Bozdemir ailesinin büyük oğlu İbrahim Bozdemir ise kardeşinin haline üzülüp başını duvara vura vura epilepsi hastası oldu. Aile her iki evladının da acısını yaşıyor.
ÇATIDA İŞİ OLMADIĞI HALDE İŞ YERİ SAHİBİ ÇIKARMIŞ
On yıl önce yaşadığı olayı anlatan baba Recep Bozdemir, şunları söyledi: ''Deponun boya işini aldık ve iki katlı iskele kurduk. Ben dış cephesine çıktım. Tevfik de aşağıdan malzemeleri bana veriyordu. Ben sıvaya başladım. Tevfik aşağı da olduğu için pek de dikkat etmedim. Deponun sahibi deponun çatısında bir sorun var demiş ve Tevfik’i alıp çatıya çıkarmış. Ben işe başlayalı 20 dakika geçmedi, oranın çaycı kadını yanıma gelip ‘Ağabey çocuk düştü’ dedi. Bende ‘Ne çocuğu’ dedim. Kadın ‘Senin yanında çalışan çocuk’ deyince ben iskelenin ikinci katından atlayıp deponun içerisine gittim. Oğlum çatıdan düşmüş sağ tarafına yatıyordu. Parmakları kafası kırılmıştı. Kimse de yok, bağırdım. Oranın sahibi geldi, oğlumu aldık hastaneye götürdük. Sonradan öğrendik çatıdaki tozla kaplanmış şeffaf eternite basmış da düşmüş. Hastanede kafasından emar çektiler, beyin kanaması olduğunu söylediler. Yoğun bakıma koydular. Beni iş yeri sahibi zorladı gel, boya işini bitir dedi. Ben de sıkışıktım para lazımdı oğlum hastanede ölüm döşeğindeyken depoya gidip yarım kalan işi bitirdim. Oğlumu işi olmadığı halde çatıya çıkaran iş yeri sahibi hiç arayıp sormadı, geçmiş olsun bile demedi''
DOKTORLAR 'EN FAZLA İKİ YIL YAŞAR' DEDİ
Yoğun bakımdan sonra oğlunu eve getirdiklerini dile getiren acılı baba Recep Bozdemir de sözlerini şöyle sürdürdü: ''Evde yürümesi için yardımcı oluyorduk. Kontrol için tekrar hastaneye götürdüm, ağrı kesici verdiler. Ağrı kesiciyi aldığı günün ertesi günü, odada yatıyordu sesi çıkmadan. Aradan bir iki saat geçti merak ettik odasına girdik, baktım ki kanepeden aşağıya sallanmış başını tutuyor bir taraftan da istifra ediyor. Hemen aldık hastaneye götürdük. Yoğun bakıma aldılar. Yoğun bakıma alındıktan sonra 5 buçuk ay yattı. Her hafta 250 lira masraf çıkıyordu. İşte yoktu. Bardak, kolonya, bez parası. 5 buçuk ay bu masraf nedeniyle her hafta 250 lira ödedim hastaneye. Altı ay sonra servise çıkarttılar oğlumu, 30-35 kilo kaldı. 4 tane 20 santim çapında yarası vardı. Sonra eve getirdik. 4 sene yarasının tedavisi ile uğraştık. O zaman duymuyordu, acı hissetmiyordu. Doktorlar da söyledi ki ‘En fazla yaşasa yaşasa bir veya iki yıl yaşar’ dediler. Baktık yarasını iyi ettik. Çok şükür bu hale getirdik.’’
BAĞIRMALAR YÜZÜNDEN KİRAYA EV BULAMIYORDUK
Kazadan sonra çok acı çektiklerini belirten anne Nesibe Bozdemir de şunları söyledi: ''Hastaneden çıkarılana kadar hastanenin kapısını bekledim. Hiç kimse yardım etmedi. 5 sene hem çalıştım hem oğluma baktım. Ev değiştirdikten sonra ben çalışamadım. 5 yıl sigorta yaptırmadan çalıştım. Yokluk başa bela. Deponun sahibi bir kere yanımız uğramadı. Milletin getirdiği ile geçinip gidiyorum. Devletten maaş da alıyorum almam diyemem. Bunlarda kiraydı, aidattı, faturalardı, Tevfik’in tuvalet ihtiyacı için sonda torbası ilaçları alıyorum onlara gidiyor. Oğlum ilk başlarda sessiz sessiz bakıyordu bize. Son 5 yıldır, avazının yettiği kadar bağırmaya başladı. Bağırmalar yüzünden bize kiraya ev verende yok. Sonra şimdiki oturduğumuz evi bulduk’’
OĞLUMA EKMEK BİLE YEDİREMEDİĞİM ZAMANLAR OLDU
Oğlunun bir bebekten farksız olduğunu belirten anne Nesibe Bozdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Büyük abdestini edemezse bağırıyor, birisi gelince sevincinden bağırıyor 10 yıldır bebek gibi bakıyorum oğluma. Kolunun ikisi kilitliydi. Kolunun biri açıldı. Ama sağ taraf açılmadı yaralardan dolayı. Fizik tedavide fayda etmedi. Allah sorsun o deponun sahibinden oğlumun hesabını. Ama evlat acısını çekmesin. Benim çektiğim acıları yokluğu çekmesin. Ramazanda millet bir şeyler getiriyor alıyorum ama sen gel de bana sor, nasıl alıyorum. Eşim yaşlı çalışamıyor. Benim ve eşimin emeklisi yok. Kurban bayramından kurban bayramına evimiz komşularımızın getirdiğiyle et görüyor. Benim için öyle günler oldu ki oğluma ekmek bile yediremedim. Merdiven siliyorum bu yaşta oğluma aç bırakmamak için''
Kendisinin öldükten sonra oğlunu düşünen anne Nesibe Bozdemir de, ''Allah onu benden geriye koymasın. O benden geriye kalırsa perişan olur. Hiç kimse bakmaz. Bizim hiçbir gelirimiz yok. Hiç yoksa bir göz evim olursa ben öldükten sonra o evin hatırına oğluma bakan biri olur. Devletimizden, hayırseverlerden bir ev istiyorum oğlum için. Bir oğlum daha var o da rahatsız. Tevfik böyle olunca kafasını duvara vura vura epilepsi hastası oldu. Benim çektiğim acıyı kimse çekmez inşallah’’ dedi. Uzun süre kirada ev baktıklarını, oğlunun bağrışları nedeniyle kimse kendilerine ev kiralamak istemediğini söyleyen Nesibe anne, buradaki evlerinde komşularını iyi olduğunu her şekilde kendisine yardımcı olmaya çalıştıklarını belirtti. Sakatlıklar üst üste geldiğini dile getiren acılı anne Nesibe Bozdemir, sözlerini şöyle tamamladı: ''Torunum iki yıl önce ayağımı kapıya sıkıştırdı. Ayağım kırıldı. Ayağımı alçıya aldılar. Ben oğluma bakmak için alçıyı çıkarttım, kırık ayakla oğluma baktım bakmaya da devam ediyorum. Bir de oğlumun işleri için hastaneye giderken araba çarptı bana, omuzum kırıldı. Doktorlar ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ameliyat olsam oğluma kim bakacak, ortada kalacak. Kırık omuzla geziyorum. Eşimin bel fıtığı var. Sanıyorlar ki millet bir şey getirince seviniyorum, içim kan ağlıyor alırken mecburiyetten alıyorum.’’