BİR DERS

ERTAN SAĞLAM

Geçenlerde bir yerde bir şeyler gördüm. Vatandaşın birileri bir şeyler karalamış, değerden, dosttan, zamandan falandan filandan bahsetmiş… Şaşırdım…

Aaaaa!dedim.

Benim dedem derdi ki; ‘Lafa bakarım laf mı diye, birde adama bakarım adam mı diye’ derdi. Bende bu lafı hep hafızamda tutardım.

Fi tarihinde bir zevatı-ı muhteremle tanışmıştım. Pederleri, Osmanlı dil-i sükutlu biriydi. Hani derler ya; "Alimden zalim, zalimden alim doğar" diye. Bunun ne olduğunu anlayamadım. Ve biz bu zevat-ı muhteremi anlayamadık. Çözemedik. Çünkü o bizi toptan çözdü. Şimdi de birilerinin altını çizmekle meşguldür. Ki hep işi bunu yapmaktır bu zevatın...

Bu memlekette muhacir çok. Bunun nereden geldiği de muhacir olduğu da belli değil. Etrafa sahte gülücük ve buse çakar ama maskesi gizlidir. Hani yunan mitolojisi vardır. Yeni nesil bilmez. Eskiler bilir. Ya da Donkişot mu desek, Yel değirmeni ile çarpışan. Muhteremle ilgili Neyzen Tevfik gibi yazarım da…. Şimdi ortamı daha oluşmadı.

Bu muhterem sözüm ona bir zevat-ı muhterim birini rüyasında görür. Gördüğü yer kovucuların dedikoducuların, nifak tohumu ekenlerin, cehennemde ki kaldığı yerdir. Peki okurlarım. Bu yazıdan ne anladınız. Sadece hiç... Ama anlayan anladı.

 

Biliyorsunuz siz bizim kalemimiz mecazen kuvvetlidir. Haaaa. Hoca da değiliz ama hoca geçinenleri de yazarım. Biz 50 yıldır buradayız. ‘Dırıtma’ da değiliz. Bu memleketi iyi de biliriz. İrileri de, irinleri de biliriz.

Dostlar ve aynalar hep doğruyu söylemiştir. Ama bir de içimizi görün.  Ayna olsa, işte o zaman yandık.

İçimizde yüzümüze sahte gülücük maskesi takanlar, nasıl deşifre olur?. Bunu sende çözersin dostum. Nasıl mı? Onunla arkadaş, sırdaş, yoldaş, candaş, kaderdaş olursun anlarsın dostlar. 

İnsan riyakardır, insan nankördür, insan pek nankördür. Ve insan aldanmıştır.  

Ah etiket, ah makam, sen değil misin? İnsanı yavşatan, itibarsızlaştıran...

 

Kaldı ki dırıtma da olsan, sahte gülücükler de savursan, muhacirde olsan, ermişte olsan nafile...

Önemli olan insan olmaktır. İnsan olabilmek demek makam, koltuk, güç, mevki sahibi olmaktan değil, aksine insan olmak Allah korkusunu içinde hissetmekle, dürüst ve adaletli olmaktan geçer.

Öylesi muhacirler tanırım ki; ekmek yediği toprakta yerlisinden de memleketlidir. Adamdır.

Bu tiplere önerim; muhacirleri, sahte gülücük saçanları, dırıtma olanları bir kenara bırakta, bence özüne, atana, geçmişine dön. Aslına dön.

Belki geçmişinde bir temiz, vatansever, dürüst, adaletli birisi vardır da, insan olduğunu hatırlar yarın mahşer de savunacak bir yanın olur.

Mahşerde seni mal, mülk, sahte gülücük, makam, mevki hiç bir şey kurtaramaz.

Dedim ya!: Dost ol, dürüst ol, adam ol, adaletli ol.

O gün bak İnsanca yaşamak ve bazı insanlarla donkişot misali yel değirmenleri ile savaşarak ömrünü harcamaktan çok, yaradılışına münasip bir ömür yaşarsın.

Kimseyi çözmeye kalkmaz, kimsenin ardından fırıldak çevirme ihtiyacı da duymazsın. Dost mesajları yollamaz, dost görünmeye çalışmazsın...

İşte o nedenledir ki;

İnsan olmaktır önemli olan. Adam olmaktır dünyaya gelme nedeni olan. Adaletli, inançlı olmaktır insan olmak...

Peki; Sen nesin insan?

Bir damla su değil misin?

Havan kime?.

Musallaya yatınca ölmüyor musun?

Aciz bir saniyesine güvenemediğin bir hayatta,

Neden fırıldaksın...

Çözemedik seni!...
Hayat dediğin baki,
Asaletin nedir ki senin?
Sanma kalacak baki!
Adalet bulacak yeri.
Nasibin olacak cehennemi...

Acizane bir şeyler karaladık. Bir genelleme yaptık. Bir ders verdik. Bir serzeniş yaptık. Adamlığı, dostluğu, yazmaya çalıştık. Kısacası doğruları yazdık vesselam….

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.