Sevgili Dostlar
Güzel yurdumuz, sevgili TÜRKİYE’MİZ bu günlerde çok sıkıntılı meselelerle karşı karşıya kalıyor. Ne kadar günlük politikanın dışında yazmağa çalışsamda içinde bulunduğumuz durum bir an bile aklımdan çıkmıyor. Ne oluyor bize? Nerye gidiyoruz? Bizi bölebilecekler mi? gibi can sıkıcı sorulara cevap vermekte zorlanıyorum... fakat neden bu duruma geldiğimizin tarihi analizini yapabiliyorum. İsterseniz düşüncelerimi sizinlede paylaşayım.
BİZ İMPARATORLUKLAR İÇİNDE YAŞAMIŞIZ
Devlet kurmak, şirket kurmağa, yada spor kulübü kurmağa benzemez. Şirketleri, birkaç millete mensup insanlarla kurabilirsiniz. Spor kulüpleri de öyle, hangi soya ait olmanız fark etmez, kulübü kurup yönetebilirsiniz. Ama devlet öyle değildir. Kan akar, göz yaşları sel olur, canlar tarladaki gök ekin gibi biçilir. Nesiller boyu çileler çekilir. Devlet kurma işi aynı ülkülere mensup insanlarla yapılır. Soy birliği lazımdır. İnanç birliği gerekir. Biz Türkler belki her işi iyi yapamayız ama devlet kurma işinde çok mahiriz. Binlerce beylik ve onlarca imparatorluklar kurup, yönetmişiz. Kurduğumuz devletlerin yıkılması bizi çok derinlerden yaralamıştır. Asırlar geçse devlet acısını unutmayız.
Türk tarihini incelediğimizde, bölünmekten ve ya devletimizin yıkılmasından çok korktuğumuzu görürüz. Bu korkular milletimizin tarihi şuur altına yerleşmiştir. Örnek vermiş olursak; osmanlı Sultanları Devlete zarar gelmesin diye evlatlarının ve kardeşlerinin kanına girmişlerdir. Bütün millet acı çekeceğine ben acı çekeyim deyip kardeşlerinin başını vurmuşlardır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kendi evladı Ahmet’i idam ettirdikten sonra onu teselli etmeğe çalışan Sadrazam İbrahim Paşa’yı şöyle azarlamıştır.
“Devlet acısı çekeceğime evlat acısı çekeyim. Sus Paşa konuşma, sus! Devlette benim evlatta benim, bırakta göz yaşklarımı içime akıtayım”.
Dağdaki çobanı tutta en alim insanımıza varıncaya kadar. En dindarımızdan alda, meyhanedeki sarhoşumuza varıncaya dek bölünmekten çok korkarız bu bizim günlerimize işlemiştir. İşte onun içindirki Güney Doğu denince sinirlerimiz geriliyor. Elimiz ayağımız bir birine dolaşıyor.
Biz imparatorluklar halinde yaşadığımızı unuttuk. Orta Asyada çok çerşitli milleti bir araya getirerek yönetmişiz. Anadolu’ya geldiğimizde onlarca ırkı, çok çeşitli dilleri bir arada tutup idare etmişiz. Rumlar, Ermeniler, Araplar, Kürtler aynı devlet içinde özgürce hayat sürmüşler. Anadolu Selçuklularında ve Osnanlılarda her ırk inanç özgürlüğüne sahip olmuştur. Dillerini istedikleri gibi konuşmuşlardır. İşte onun içindir ki bu devletler uzun yıllar boyunca bulunduğu coğrafyanın hakimi olmuşlardır. Osmanlı Devletinin Dünya devleti olmasındaki sır, inanç ve dil özgürlüğü alanlarındaki polikasında yatmaktadır. Osmanlının dağılması Dünyadaki ulus devletlerin kurulup gelişmesi ile meydana gelmiştir. Birinci Dünya savaşından sonra yıkılan imparatorluklar yerine, kurulan ulus devletler gittikce güçlenmiştir. İşte tam bu yıllarda biz TÜRKİYE CUIMHURİYETİ’Nİ kurduk. Yani imparotorluktan ulus devlete geçtik. işte çektiğimiz bütün sancıların sebebi imparatorluklardan ulus devlete geçiş sancılarıdır. Ayrı dilleri, ayrı dinleri, ayrı kültürleri bir potada eriteceğimizi sandık ama olmadı. üstelik KEMALİZM denilen arap baoscılığı benzer bir metatla, bu işi hiç beceremedik.
ZORLA GÜZELLİK OLMUYOR
Güney Doğu meselesi. Kürt meselesi, ne dersek diyelim Anadolu’ya geldiğimizden bu yana, bin yıldır karşılaştığımız en çetin bir durumla karşı karşıya olduğumuzun idrakına varalım. Yıkılmaktan bölünmekten ürksekte, soğuk kanlılığımızı muhafaza etmeliyiz. Biz Türk milletiyiz. Biz Türk milletiyiz, bu işin üstesinden de gelebiliriz. Kurduğumuz imparatorlukladan ders almalıyız. Acılarımıza tahammül etmeli, göz yaşlarımızı içimize akıtmalıyız. Ağzımızdan kan bile gelse kızıkcık şerbeti içtik demeliyiz. Ya Devlet boşa, ya kuzgun leşe sözü Ata sözümüz çok derin anlamı olan bi sözdür. Düşmanızın çok olması yıldırmasın. En büyük silahımız inançlarımızdır. Kürdü üle Türk’ü ile çerkezi ile Gürcüsü ile bizi bir ovada tutan güç İSLAM’dır. İslam inancı, Hazreti Peygamberizin sevgisi Kuran aşkı dayanacağımız temel yapılardır. Katı ve kötü maksatlı, Layiklik anlayışı bizi bu durumlara getirdi. Şimdi yeniden Kuran’a sarılma zamanıdır. Cumhurbaşkanımıza Diyarbakır’da gösterilen sıcak alakanın tek sebebinin islam olduğunu inkar etmeyelim. Bizi bin yıldır Anadolu’da ayakta tutan gücün ne olduğunu hala kavrayamadık mı? Sonu gelmez Avrupa Birliği ütopyaları artık sona ersin. Biz Türk milletiyi, bir halının desenleri gibiyiz Kürtler, Çerkezler, Türkmenler, Gürcüler kim varsa TÜRKİYE halısının desenleri gibidir. Aynı desenden meydana gelmiş olan halı güzel olur mu? Rengarenk desenlerden oluşmuş, göze daha hoş gelen halılar daha kıymetli halılardır.
Kuran’a sarılalım, Türk milletine inanalım Peygamber’imizin izinden yürüyelim. Vatanımızın ve insanımızı çok sevelim, sevginin açmayacağı kapı yoktur. Yol budur, başka gidilecek yol yoktur!
Sevgi ve Dualarımla