Sivil ve polislerden oluşan 38 yurttaşımız hayatını kaybetti ve kaybettiklerimizin içinde biri polis memuru birisi ise pırıl pırıl bir üniversite öğrencisi olan ikide hemşerimiz var. Pek çok yaralı, acılı aileler ve travma geçiren koskoca bir toplum Öfke ve üzüntü sarmalında gidip geliyor. Bu kaçıncı saldırı bu kaçıncı üzüntü bu kaçıncı travma artık bilemiyoruz. Alıştık derken bunca acıya rağmen her saldırı sonrası kabuk tutan yaralarımız tekrar açılıyor,sardığımız yaralar oluk oluk tekrar kanıyor.Artık yeter diyoruz.Aladağ yangınında kaybettiğimiz çocuklarımızın acısı dinmeden bu saldırı çok canımızı yaktı,
Lanet etmekle, Allaha havale etmekte dindirmiyor acımızı.Neden ve sonuç ilişkisini çözemeyip Niye ve neden şimdi sorularını yüksek sesle sormadığımız sürece,düşünmediğimiz ve bizi yönetenlerden hesap sormadığımız sürece, tüm bunlardan daha önemlisi öz eleştiri yapmadığımız sürece bunlar devam edecek ve hep beraber aynı acıları yaşamaya devam edeceğiz.
Kaybettiklerimiz geri gelmeyecek artık. Hep olduğu gibi ateş sadece düştüğü yeri daha fazla yaktı. Şehitlik adı altında ölümü yücelterek bu memleketin fakir çocukları, gencecik evlatları teker teker toprağa düşerken onlar resmi istatistiklerde birer rakam olarak kalacak aynı öncekiler gibi biliyoruz.
Şehit tabutlarına dokunarak oy sömürüsü yapanlar,kanları yerde kalmayacak yalanını her defasında bize yutturmaya çalışan tuzu kuru yöneticiler yeni bir kelime buldular. İntikamları alınacak!! Devlet intikam alır mı? Yoksa bir hukuk devletinde asıl olan vatandaşın verdiği vergiler ve vazgeçtiği özgürlüklerin karşılığı olarak güvenliği ve huzuru sağlamaz mı?Bunun içim değil mi tüm güvenlik ve istihbarat araçları. Bataklığı ve terörün nedenlerini ortadan kaldırmadan,hukuku adam gibi çalıştırmadan,komşularınla iyi geçinmeden ,dış politikayı ulusal çıkarları göz önüne alarak duygusallıktan uzak, akıl ve mantıkla uygulamadan,daha da önemlisi halkının tamamını kucaklamadan sadece intikam ala ala biter mi terör?
Şehitlik bu işin fıtratında var,ölmek için para alıyorlar veya kardeşinde asker olmasaydı diyenlerin şehitler üzerinden duygularımızı sömürmesine izin verdiğimiz ve ölümleri yücelttiğimiz sürece,bu ölü sevici siyasetçilere kutsal kitapta ki hitapla’’öyleyse ölmeyi dilesenize’’diyemediğimiz sürece, kutsal bir ölümü değil onurlu bir yaşam vaat etmelerini talep etmediğimiz sürece kendi payımızın sorumluluğundan kurtulmayız.
Açılım sürecinde yaşanan rezilliklerde payı olanları, Habur sirkinin mimarlarını, Oslo ve Dolmabahçe görüşmelerinin figüranlarını,Nevruz şölenlerinde bölücü başının mesajlarını okutup methiye düzen politikacıları tarih yargılayacak ve kaybettiğimiz tüm evlatlarımızın manevi varlıkları onları mahkum edecektir.
Mevcut siyasi iktidara diyoruz ki sorumluluğunuzu kabul edin ve öz eleştiri yaparak 1923 fabrika ayarlarına tekrar dönün. Tüm görüşten yurttaşları ayrımcılık yapmadan kucaklayın.Bu cumhuriyeti kuran halk olarak Birlik ve beraberlik içinde mücadele için ulus devleti yeniden, hep beraber yaratalım. İşte o zaman İpleri sözde müttefiklerimizin elinde olan etnik bölücüler kardeşlik selinin altında boğulup gidecektir. Ne onlar ne sahipleri kardeşi kardeşe düşüremeyecekler ve Misak-ı milliden bir çakıl taşını koparamayacaklardır.
Acımız çok büyük… hayatını kaybeden çocuklarımız; keşke siz sağ olsaydınız,siz sağ olmayınca hiçbirimizin başı sağ olmayacak.Acınız hep içimizde manevi varlıklarınız hep yanımızda olacak.Huzur içinde uyuyun…