Dün sizlere bu sayfadan hatırlarsanız, İnternetin 'çığırtkan' medyasını yazmıştım.
Allah için TIK yok. Olmasını da beklemiyordum. Hala da aynı fikirdeyim ama,
"Dervişin fikri neyse zikri de o olurmuş"
Dün Çarşamba' da gezerken bir dostum MHP ve dolayısı ile ülkücülük ve Milliyetçilikten bunları yaz kardeşim ne olur dedi. Onun dediklerini sizlere aktarayım isterseniz.
MHP deyince akla ilk gelen Milliyetçilik'tir.
Milliyetçilik, ulusçuluk, ulusalcılık ya da nasyonalizm, kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür.
MHP deyince akla ikinci sırada gelense Ülkücülük...
Ülkücülük, (Dokuz Işık Doktrini'nin bir ilkesi) olarak Alparslan Türkeş ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyasi çizgisini oluşturan, Türk-İslâm Ülküsünü ve Türk milliyetçiliğini esas alan siyasi bir harekettir.
Arzu ve hayal edilen son hedefe varmak gayesiyle, yorulup yılmadan, bıkıp usanmadan fazilet ve cesaretle, fedakarca çalışanlara da Ülkücü denir.
Kendini bir ülküye adayanlar, şahsiyetlerini ancak azim, irade ve sabırla bu yolun icabına göre terbiye eder ve hazırlarlar.Ülkücülüğün en güç tarafı da budur.
Bu günlerde MHP' de yaşananlara bakınca MHP'li olduğunu iddia eden bazı zat-ı muhteremlerde Milliyetçilik ve Ülkücülük mantalitesinden hangi meziyet kalmış diye düşünmeden edemiyorum.
Ölümsüz Liderimiz Rahmetli Alparslan Türkeş boşuna o özlü sözü dile getirmemiş.
Kendi döneminde gördüğü eksiklikleri net özetlemiş. Ama ondan sonra ki süreçte bu BİZANS hastalığı öylesine sinelerini sarmış ki? Hiç birisi farkına mı varmamış ya da farkına varmış ama Milliyetçilik ve Ülkücülükten kasa, masa daha önem arz etmiş olsa gerek. O sözün hepsini net olarak yaşıyoruz. Dışarıda düşman aramamıza gerek yok!...
Ülkücü- Milliyetçiyim diyenler; birbirini yemekten, Dokuz Işık doktrini ve Kızıl Elma hülyaları bile hayallerinden çıkmış. Önüne gelen kendine göre aklı sıra yorumluyor.
Peki ya Lider...
Liderine, Ülkücü- Milliyetçi şiarına ölümüne sadık olduklarını söyleyenler; Liderlerini ülkenin önünde pas pas gibi atmaya çalışıyor. Masa ve kasa için yapmadıklarını bırakmıyorlar.
Peki nerede kaldı o Ülkücü - Milliyetçi ve MHP'liliğiniz?
Demek ki; Koltuk, makam gelince hepsi unutuluyormuş. Ben, sen kavgası öylesine ayyuka çıktı ki, Liderimiz , Başbuğumuz dedikleri kendi Liderini bile gözlerini kapatıp karalayabiliyor, utanmıyorlar. Onlarda ki bu kin, nefret, makam, şan ve şöhret hayali BİZANS'lılar da bile yoktu sanırım. Peki şimdi ne olacak?
Meraklanmayın. MHP' de asla Lider sorunu yoktur. Ama değişim diyorsanız vakti geldi diyorsanız şekli bellidir. MHP kendi içinden mutlaka yeni bir Lider çıkaracaktır.
Mevcut Liderimiz yani Devlet Bahçeli'yi baş köşeye oturtup, Bilge Kişi olarak ona sadakatlerini sunacaklardır. Olması gereken bu değil midir?. Evet budur. MHP'liye, Ülkücü ve Milliyetçiye yakışanı budur.
Ataya, Lidere sadakat bizim şiarımız değil mi? Bu nedenle hep derler ya!. 'Kel başa şimşir tarak...'
Bu günkü MHP' de bu yaşananların Ülkücü- Milliyetçilikle alakası yok. Bunlar da olsa olsa kasa- masa kavgası. Bu da bu davaya asla yakışmayan oyunlardır.
O zaman bu istekleri bir kenara acil bırakıp; Hepimiz gerçekten Ülkücü ve Milliyetçi iseniz, Dokuz ışık doktrini, Kızıl Elma hülyası ile bir olup Bozkurt'u çakala teslim etmemeliyiz.
Bu gün Kurt'u - Çakala boğdurtmaya çalıştığınızı artık herkes görmek zorundadır.
Bu oyuna gelmeyin. Tabii gerçekten yüreğiniz ve beyninizle Ülkücü ve Milliyetçi iseniz beyler.
Yok değilseniz, Ülkücü- Milliyetçi söylemini bile dilinizle kirletmeyin. Artık yeter...
Kurt'un asilliğini kimse bilemez. Asil insanlar asil doğar, asil ölür. Asaletinize leke sürmeyin yeter...
Çünkü Bozkurt'lar, asla Çakallara teslim olmaz, yem olmaz. Unutmayın...
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...