Gazetecilik bazen geleceği görebilmektir, bazen geçmişte yaşananları yazabilmek.
Hatta bazen gazetecilik gizli kapılar ardında, konuşulan ve yaşananları öğrenebilmek,
Kaleme alıp okuyucusuna doğru şekilde aktarabilmektir.
Şükürler olsun yıllardır en iyi başaranlardan “SAYILIRIM.”
Bizim kelli felli iş adamlarımız yok, arkamızda belediyeler, milletvekilleri ya da kişi, kurumlarda yok.
Biz devlete, okuyucusuna sevgi ve saygı ile bağlı doğrudan şaşmayan, korkmayan adam gibi işini yapan kimilerine göre bir avuç, bize göre yüz binlerce insanız.
Ama biz çok geniş, büyük bir aileyiz. Kimse çapımızı da gücümüzü de bilemiyor.
Öğrenmek için yırtınanlar da oldu, para teklif edenlerde ama bizi alacak para şimdilik hiçbir ülkenin matbaasında basılmadı.
Neden mi bu kadar serenat.!??
Efendim bizi bizden değil de çapulcu, sokak köşelerini tutanlarla muhatap etme hevesinde olanlara mesaj.
Malum uzun süredir yazmıyordum. Üç beş yazı yazdık buradayız dedik.
Sevenlerimiz anında bizi buldu başladı izlemeye, okumaya. Tabii düşmanlarımız da sevmeyenlerimizde, korkanlarda.
Korkanlar neden korkar. Malum kesin bir pisliği var piyasaya çıkmasın diye…
Arkamızdan ne ayrılırlar ne dost ne düşman olurlar.
Bu tipler net biçimde korkudan bizlere kuyruksallayanlar.
Her neyse biz Çarşamba Şeker’i soyadımızdan değil.
Ekmeğini yediğimiz 7 göbek sülalemizin ekmek yediği bir kurum olmasından.
Çocukluğumuzun şeker fabrika diplerinde geçmesinden severiz.
Yani ekmek yediğimiz çanağı daima temiz tutar kimseye de elletmeyiz.
Şeker Fabrikası da bizim için öyle…
Geçen gün “Çarşamba Şeker’i açın” dedik. Aman Allah’ııım delirdiler, kudurdular.
Saldırsalar bela, sussalar bela… Hepsini rahatlatan isim sevdiğim, güvendiğim isim Başkan Sinan Türe geldi anlattı. Biz kendisine inanır güveniriz sıkıntı yok.
Kimseye verecek ne hesabımız nede gebeliğimiz yok.
Her neyse haberin yazının ardından enteresan sorular gelmeye başladı; “Yok Kastamonu’ya şeker pancarlarını kimin tırları götürecek? Taşıma ihalesini kim aldı?
Neden bu sene açmadılar, açmıyorlar, açtırmayacaklar? vs vs vs.
Yahu siz makamlar orada, kurumların yeri belli, biz yazdık sorduk cevabını verdik.
Kafınız mı iyi. Yüreğiniz yoksa bize ne?
Kaldı ki Şeker açılmazsa babam mezardan çıksa yalan konuşlan, vaat verip zenginleyenlerde bir bir teşhir edilecektir
Malum geri vitesi yok bizim gazetede de yürekte de. Her neyse Şeker konusunu bu sözle kapatalım. Reise rağmen yüreği yeten varsa 2021 de açtırmasın görelim.
Ve gelelim en berbat konuya…
COVİD-10, Korona virüs; Kimsenin umurunda değil.
Ha korkutmayalım dedikçe millet cafeler de, keyif çatma peşinde, öleceksiniz dedikçe sırıtıyorlar.
Bu noktada mecburen yetkililere bir iki kelam etmek istiyorum. Birkaç gerçek hasta görüntüsünü izin verin verelim.
Sonra yine umursamıyorsalar, yaşasınlar YAŞAYABİLİRSELER.
Yetmedi KARANTİNADAN öteye SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI GETİRİN.
En azından 15- 20 gün kimse çıkamasın sokağa. Belki bu yolla düzelir her şey.
Aksi takdirde en sevdiklerimizi, en sevdiklerimizin elleri ile ölüme gönderiyoruz.
Terör olayında terörist olmaktan farkı kalıyor mu saygısızların.
Bakın birkaç gün sonra hastanede yaşadıklarımdan birkaç kesit yayınlayacağım.
Bakalım yine BANA BİRŞEY OLMAZ DİYEBİLECEK MİSİNİZ?
Ya da hastanede bana bakmadılar demeyin sonra.
Çünkü siz laftan anlamazsanız doktorun, hemşirenin yapacağı yok.
Onların da ailesi var ve sizin gibi laf anlamaz, bilgisiz kaba saba insanlar yüzünden sevdiklerinden ayrı kalmaya hakları yok. Onlar da insan ve ailelerini onlarda seviyor
Eşini, çocuğunu ,ana ve babasını sevmeyen çıksın sokağa.
Sevenler mi? İşini zaten biliyor.
Ve Samsun Valisi Zülkif Dağlı dedi ki; “Bu mücadeleyi hep birlikte yöneteceğiz”
Bence Sayın Valim hep birlikte değil, çünkü bizimkiler yasaktan, hastalıktan korkunun sözünden bir şey anlamıyorlar.
Bu tipler sokağa çıkma yasağı ile ancak kurtarırız. Çünkü bizim millet yasakları çiğnemeyi çok seviyor. Yasaklamayın, zorlayın artık…
Yani ‘Ceza kesmeyin, yasaklayın, kimse çıkmasın dışarı bitsin iş’
Mutlu ve sağ)- lıcakla kalın…