“Ağaç yaşken eğilir” okuma sevgisi ancak çocuk yaşlarda aşılanırsa bir hayat tarzı haline gelebilir. Bunun yolu ise okumayı bilen, örnek olabilen, çocuğuyla birlikte kitap okuyabilen anne baba olmaktan geçiyor. Çocuklarımıza gençlerimize kitap okumayı sevdirebilmeliyiz. Öncelikle okumanın önemini anlatmalıyız. Okudukça anlama, kavrama yeteneğinin geliştiğini hayata bakış tarzının değiştiğini gidilemeyen görülemeyen mekânların gidilip görülür hale geldiğini duyguların paylaşıldığı bilgi alışverişinin kalıcı bir şekilde gerçekleştiğini öğretebilmeliyiz. Ne kadar çok okursak bilmediğimiz şeylerin o kadar fazla olduğunu anlarız. Son zamanlarda okuma oranımız artsa da bu yeterli değildir. Ülke olarak dünya devletlerinin çoğunda halen geri sıradayız. Birleşmiş Milletler İnsanı Gelişim Raporu’na göre; Türkiye’nin okuma alışkanlığında Libya, Tanzanya, Ermenistan gibi ülkelerinde bulunduğu 173 ülke arasında 86’ncı (seksen altıncı) sırada yer almaktadır. Kitap okuma oranın yüzde 4,5 olduğu Türkiye’de, yılda 23 milyon kitap basılırken, Japonya’da bu sayı 4 milyar 200 milyon adettir. Bir yılda ders kitapları hariç Amerika’da 72 bin, Almanya’da 65 bin, Brezilya’da 13 bin, Türkiye’de ise 6 bin civarında kitap yayımlanmaktadır. Bizden çok az nüfuslu Azerbaycan’da kitaplar 100 bin Tirajla basılırken,82 milyon nüfuslu Türkiye’de bu rakam 2 bin 500 civarındadır. En çok kitap satın alan ülke sıralamasında Almanya birinci gelirken, Türkiye sonuncudur. Gençlerimizin %69’u uzun zamandır kitap okumadıklarını söylemektedirler. Rusya’da 2549 kişiye bir halk kütüphanesi düşerken, Türkiye’de kütüphanelere üye olan insan sayısı 7 milyon, Fransa’da 16 milyon ve Meksika’da ise 39 milyondur. Kişi başına düşen kitap sayısı Rusya’da 18bin, ABD’de 12 bin, Almanya’da 2 bin 700 iken; Türkiye’de 7 Adettir. Karşımıza çıkan bu tablo karşısında mutlaka gerekenleri yapmalıyız düşüncesindeyim. Hadi hayırlısı kalın sağlıcakla.