Milletin ve İslam aleminin Kurban Bayramını tebrik eden Erdoğan, sağlık, huzur ve afiyet içerisinde nice bayramlar diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kestikleri kurbanla Allah'a yakınlaşmayı murat eden, bayram günlerini ülkemizde ve dünyada bir yardımlaşma seferberliğine dönüştüren tüm kardeşlerimin ibadetlerinin kabul olmasını diliyorum. Millet olarak, 2 milyarlık İslam alemiyle birlikte Kurban Bayramına ruhuna ve temsil ettiği değerlere mütenasip bir şekilde hep birlikte idrak ettik. Gariplerin, yetim ve öksüzlerin elinden tuttuk. Büyüklerimizi, dost ve akrabalarımızı ziyaret ederek gönüllerini aldık. İhtiyaç sahiplerinin kapısını çalarak, bayram sevincini onların da yaşamasını sağladık. Kimi zaman bir bayram şekeri ile küçüklerimizin yüzlerinde güller açtırdık." diye konuştu.
Bu bayram döneminde özellikle depremzedeleri ihmal etmediklerinin altını çizen Erdoğan, Kabine üyelerinden milletvekillerine pek çok arkadaşlarının deprem bölgesinde olduğunu söyledi.
Böylece depremzedelerin yalnız olmadıklarını bir kez daha hissettirdiklerini dile getiren Erdoğan, "Başta depremde en çok yıkıma uğrayan Hatay, Adıyaman, Maraş olmak üzere, 11 vilayetimizin tamamında ihya ve inşa çalışmaları şu anda devam ediyor. Yaptığı binalarla 6 Şubat depremlerinden alnının akıyla çıkan TOKİ'miz bölgenin yeniden ayağa kaldırılması sürecinde öncü rol oynuyor." dedi.
Bölgede bir taraftan yeni deprem konutlarının temelleri atılırken, diğer taraftan inşasına başlanan binaların hızla yükseldiğini ifade eden Erdoğan, Ekim-Kasım ayından itibaren yapımı tamamlanan konutların teslimatına başlayacaklarını aktardı.
"Ana gündem maddemiz deprem bölgesi"
Amaçlarının ilk bir sene içerisinde 319 bin deprem konutunu teslim etmek olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bölgede inşa edeceğimiz konut sayısı 143 bini köy evi olmak üzere, toplam 650 bindir. Şimdiye kadar inşa süreci başlayan konut, köy evi ve ahır sayısı 180 bini buldu. Evleri yıkılan vatandaşlarımızın çok büyük bir bölümünün gelecek bayramı yeni yuvalarında karşılamasını hedefliyoruz. Hep söylediğimiz gibi, giden canlarımızı geri getiremeyiz ama maddi kayıplarımızı telafi edecek imkana ve kudrete sahibiz. Tarih boyunca nice badireler atlatmış, nice zorluklara göğüs germiş bir millet olarak, Allah'ın izniyle asrın felaketinin de üstesinden geleceğiz. Altyapısı ve üstyapısıyla şehirlerimizi eskisinden daha güvenli, daha canlı, daha dayanıklı hale getirene kadar durmadan, dinlenmeden çalışacağız.
Başkaları ne yaparsa yapsın, bizim ana gündem maddemiz deprem bölgesidir, deprem mağdurlarımızın sıkıntılarını çözmektir. Son Adıyaman ziyaretimizde vatandaşlarımızın yolumuzu keserek açtığı o pankartı asla unutmadık ve unutmayacağız. Depremzedelerimizi, iyilik etmeden başa kakan namertlere muhtaç eylemeyeceğiz. Sandıkta milletten yediği tokadın acısını afetzedelerden çıkaran faşist zihniyete rağmen, oylarının rengine ve siyasi tercihlerine bakmadan deprem bölgesinde yaşayan tüm vatandaşlarımızı kucaklamaya devam edeceğiz."
Ulaştırma yatırımları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her bayramda ulaştırma yatırımlarının ne kadar büyük bir hizmet olduğunun daha net görüldüğüne işaret ederek, daha önce trafikten ve bozuk yollardan dolayı eziyete dönüşen seyahatlerin, yatırımlar sayesinde artık keyifle yapıldığını söyledi.
"Yol medeniyettir" şiarıyla başlattıkları ulaştırma hamleleriyle Türkiye'ye çağ atlattıklarını belirten Erdoğan, otomobille 1,5 saat, feribotla 45-60 dakika süren İzmit Körfezi geçişini Osmangazi Köprüsü ile 5 dakikaya indirdiklerini anımsattı.
"Tüm zamanların en yüksek rakamına ulaştık"
Erdoğan, 1915 Çanakkale Köprüsü ile boğaz geçiş süresini 6 dakikaya düşürdüklerini aktararak, "Osmangazi Köprüsü 24 Haziran Cumartesi günü 111 bin 770 araç geçişiyle bir rekora daha imza attı. Açılışından itibaren bugüne Osmangazi Köprüsü 70 milyon araç geçişiyle zamandan, yakıttan ve çevreden toplam 1,7 milyar dolarlık tasarruf sağladı." dedi.
1915 Çanakkale Köprüsünde de önceki yıla göre araç geçiş sayısında yüzde 55 oranında artış yakalandığını dile getiren Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün ise günlük ortalama 100 binden fazla araç geçişiyle kamu özel işbirliğinin en güzel örneklerinden biri olduğunu vurguladı.
Gezi kalkışmasında durdurulmak istenen bu köprü sayesinde boğaz geçiş trafiğinin rahat bir nefes aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ankara-Niğde Otoyolu 24 Haziran Cumartesi günü toplam 83 bin 517 araç geçişiyle rekora koşan bir başka projemizdir. Hava yollarımızda da aynı durum söz konusudur. İstanbul Havalimanı'na bayram boyunca günde ortalama 1517 uçak iniş-kalkış yaparken, günde ortalama 238 bin yolcu bu havalimanını kullandı. 25 Haziran'da ise 1593 iniş-kalkış ile tüm zamanların en yüksek rakamına ulaştık. Dünya çapında birinciliklere doymayan İstanbul Havalimanı, Avrupa'nın en yoğun ve en iyi havalimanı seçildi. Antalya Havalimanı'nda da Kurban Bayramı'nın 4'üncü günü 1188 uçak trafiği ile yine rekor kırdık. Trabzon Havalimanı'nda ise cuma günü 21 bin 117 yolcu trafiğiyle, 12 ülkeye seyahat gerçekleştirildi. CHP Genel Başkanının, 'Buraya uçak mı iner? Ne gerek var?' dediği, 'Millet yol mu yiyecek?' diyerek çamur attığı diğer tüm ulaştırma projelerimizde benzer başarıları yakalamanın gururunu yaşıyoruz. Takoz siyasetinin nelere mal olabileceğini yıllar geçtikçe daha iyi anlıyoruz. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde bu zihniyeti sandığa gömen insanımızın, 31 Mart 2024 seçimlerinde de bunlara geçit vermeyeceğine inanıyorum."
"Ülkemiz, krizlerin çözümünde dengeli, adaletli ve güven veren tavrıyla belirleyici rol oynuyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram günlerinin aynı zamanda diplomasi trafiğinin arttığı dönemler olduğunu dile getirerek, bu bayramda da dünyanın dört bir yanındaki Türkiye kardeşleriyle ve dost ülkelerin liderleriyle bayramlaşma imkanı bulduklarını belirtti.
Devlet ve hükümet başkanı seviyesinde 21 ülkenin lideriyle telefonda görüşerek hem tebrikleri kabul ettiklerini hem de ikili konuları ele aldıklarını bildiren Erdoğan, bu görüşmeler vesilesiyle Rusya-Ukrayna savaşından Sudan'daki kardeş kavgasının sona erdirilmesine kadar küresel güvenliğe dair her meselenin, Türkiye'nin katkısının daha fazla arandığını ortaya koyduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Ülkemiz, krizlerin çözümünde dengeli, adaletli ve güven veren tavrıyla belirleyici rol oynuyor." dedi.
"Bölgemizdeki ateşin kıvılcımının Türkiye'ye sıçramasına izin vermedik"
Türkiye'nin öncülüğünde yürütülen barışı inşa çabalarının öneminin günden güne daha iyi anlaşıldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tam anlamıyla bir kilitlenme yaşayan Rusya-Ukrayna savaşı bunun en açık ve maalesef en acı örneğidir. İstanbul süreci bu acımasız savaşı sona erdirecek tarihi bir fırsattı. Taraflara onurlu çıkış imkanı sunan bu fırsat değerlendirilebilseydi bugüne kadar yaşanan yıkım ve gözyaşı olmayacaktı. İstanbul süreciyle başlayan Tahıl Mutabakatı ve esir takaslarıyla devam eden diplomatik gayretler maalesef savaş lobisi tarafından engellendi, yıpratıldı. Bunun bedelini de asker, sivil, on binlerce insan ödedi. Hatta bir dönem Türkiye olarak biz de bu savaş lobisinin hedefi olduk. Ülkemizin izlediği dengeli politikadan rahatsızlık duyanlar hükümetimize yönelik çok yoğun baskı uyguladılar. Baskı aracı olarak, bizler her zaman olduğu gibi, muhalefet partilerini kullananlar karşısında dik durduk.
Muhalefetin adayının Rusya ile aramızda kriz çıkarmayı amaçlayan asılsız ithamları bu senaryonun bir parçasıydı. Sadece Türkiye'nin çıkarlarına değil, Türk demokrasisine de zarar veren bu iddialarla ilgili ortaya tek bir somut delil konulmadı. İddialar yalanlandıktan sonra seçim atmosferinde niçin böyle bir provokasyona girişildiğine dair muhalefet cenahından kamuoyunu tatmin edecek, şüphe bulutlarını dağıtacak hiçbir açıklama da gelmedi. Son 1,5 yılda bunun gibi sayısız örnekle, kışkırtmayla, Türkiye'yi zorda bırakmayı hedefleyen art niyetli teşebbüsle karşı karşıya kaldık. Hükümet olarak bunların hiçbirine kulak asmadık. Bölgemizdeki ateşin kıvılcımının Türkiye'ye sıçramasına izin vermedik. Savaşa, odun taşımak yerine, barışın tesisi için gayret sarf ettik."
Halen Rusya ve Ukrayna ile aynı anda görüşen, diyalog kanallarını işleten, acil sorunlara çözüm önerileri geliştiren tek ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Her iki ülkenin devlet başkanıyla yakın temasımız devam ediyor. Çatışmaları, derinleştirme riski taşıyan her olayda inisiyatif alıyoruz. İnşallah bundan sonra da dengeli duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Türkiye'nin çevresinde huzuru hakim kılana kadar diplomatik çabalarımızı sürdüreceğiz." diye konuştu.
"İnsanların kutsallarına yönelik saldırılar, düşünce hürriyeti olarak nitelenemez"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyası olarak Kurban Bayramı'na ulaşmanın heyecanını yaşarken İsveç'in başkenti Stockholm'de mukaddes kitap Kur'an-ı Kerim'e yönelik gerçekleştirilen alçakça saldırının herkesi öfkelendirdiğini belirtti.
"2 milyar Müslümanın hissiyatını hiçe sayan bu sapkınlığın, bırakın fikir özgürlüğünü, en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir." diyen Erdoğan, bunların İslam düşmanlığından beslenen nefret suçları olduğunu söyledi.
Bu nefret suçunun polis korumasında işlenebilmesinin ise çok daha vahim olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde insanların kutsallarına yönelik saldırılar, düşünce hürriyeti olarak nitelenemez. Nasıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse Kur'an-ı Kerim mushafı yakma diye bir özgürlük olamaz. Bizim nazarımızda, camilerimizi hedef alan eylemler ile kutsal kitabımıza yapılan rezil saldırılar arasında hiçbir fark yoktur. Bu gerçeği aslında nefret suçlarına imza atanlar kadar buna izin verenler, göz yumanlar da çok iyi biliyor.
Söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir hak, hukuk, ilke tanımayanlar sıra Müslümanların kutsallarına gelince birden fikir özgürlüğünü hatırlıyor. Bu zihniyetin elinde 'fikir hürriyeti', İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının tüm biçimlerini meşrulaştıran bir araç konumundadır. Stockholm'de Kurban Bayramı'nın ilk günü hem de bir cami önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayız. Bu saldırıları batıda habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz. Batı dünyası özellikle bu hastalıkla mücadele noktasında hiçbir adım atmıyor."
Irkçı terör saldırıları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dört yıl önce Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrinde bir camide ibadet eden 51 Müslümanın şehit edildiği terör eyleminden hala ders alınmadığını söyledi.
Neo Nazi örgütlerin çoğu zaman devlet içindeki uzantılarının da desteğiyle palazlanmaya devam ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Aşırı sağcıların işlediği nefret suçlarının kaydı çoğu zaman hiç tutulmuyor. Failler ya yakalanmıyor ya da ön kapısından girdikleri mahkeme salonlarının arka kapısından ellerini kollarını sallayarak çıkıyor. Günümüzde Müslümanlar için inançlarını özgürce yaşamak, dillerini sokakta özgürce konuşmak, dinlerinin emrettiği şekilde giyinmek, çalışmak, sosyal hayatta var olmak giderek zorlaşmaktadır. Irkçı terör saldırıları sadece Müslümanlara değil Musevilere, Afrikalılara, Asya kökenlilere, Romanlara ve göçmenlere de yönelmektedir. Önceki hafta Mora Yarımadası açıklarında batan ve yüzlerce mülteciye mezar olan gemi faciasında buna bir kez daha şahit olduk. İnsanları kurtarmak adına ciddi hiçbir emek harcanmadığı gibi yüzlerce kişinin ölümü, Titanik Gemisi'ni görmeye giden beş zengin kadar gündem olmadı. Bu mazlumlar da her yıl Akdeniz'in sularında kaybolan binlerce can gibi kısa sürede unutulup gitti. Bunlar asla istisnai hadiseler değildir. Beyaz adamın üstünlüğüne dayanan sömürgeci, kibirli ve gayri insani zihniyetin varlığını halen devam ettirdiğinin işaretidir."
Pek çok batı ülkesinde ayrımcılığın toplumsal bir norm haline geldiğine dikkati çeken Erdoğan, özellikle sömürgeci geçmişiyle bilinen ülkelerde kültürel ırkçılığın, kurumsal ırkçılığa dönüştüğünü söyledi.
"Sokak olayları meşru bir hak arama metodu olamaz"
Fransa'da başlayan, kısa sürede diğer ülkelere yayılan olayların kökünde bu zihniyetin inşa ettiği sosyal mimarinin bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sistematik şekilde baskı gören kamusal hayatın dışına itilen varoşlarda, gettolarda yaşamaya mahkum edilen göçmenlerin çoğu Müslümanlardır. Şiddet, maalesef şiddeti doğurmuş ve bugünkü hadiseleri tetiklemiştir. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de rüzgar ekenler fırtına biçmektedir. Kamu malına zarar verilmesini, sokakların yakılıp yıkılmasını, mağazaların yağmalanmasını elbette tasvip etmiyoruz. Sokak olayları meşru bir hak arama metodu olamaz. Ancak bu sosyal patlamadan, otoritelerin de ders çıkarması gerektiği açıktır.
Benzer vakalar ülkemizde yaşandığında bizlere hak, hukuk ve demokrasi dersi verenlerin, meydanlarda kamp kurup yirmi dört saat canlı yayın yapanların bugün derin bir sessizliğe bürünmesi ayrıca manidardır. Dışişleri Bakanlığımız özellikle bugünlerde Fransa'ya gidecek olan veya orada yaşayan vatandaşlarımıza gereken uyarılarda bulundu. Büyükelçiliklerimiz ve konsolosluklarımız her zaman vatandaşlarımızın yanındadır. Biz de ilgili birimlerimizle süreci yakından takip ediyoruz. Endişeyle karşıladığımız son hadiselerin daha fazla kan akmadan, şiddet sarmalı daha fazla büyümeden, bir an önce sona ermesini diliyoruz. Bu olayların göçmenlere ve Müslümanlara yönelik yeni bir baskı, yıldırma, sindirme furyasına yol açmasından da kaygı duyuyoruz. Daha çok kısıtlama, daha fazla ötekileştirmeye, adaletsizliğin daha fazla derinleşmesine sebep olacaktır. Bu da gelecekte daha vahim olayların fitilini ateşleyecektir. Biz yüz binlerce vatandaşımızın yaşadığı hiçbir ülkenin böyle bir girdaba sürüklenmesini istemeyiz. Hele hele ırkçı nefretin, insanımızı hedef almasına izin veremeyiz."
"Yurt dışında yaşayan Türkler, İslam düşmanlığı karşısında en çok mağdur olan kesim"
Yurt dışında yaşayan Türklerin, İslam düşmanlığı karşısında en çok mağdur olan ve bu konuda en çok bedel ödeyen kesim olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Solingen'de katledilen vatandaşlarımızın acısı halen tazedir. 'Dönerci cinayetleri' denilerek üzeri kapatılmak istenen katliamlarda yüreği yanan yine bizim insanlarımızdı. Mescitleri, dernekleri, iş yerleri saldırıya uğrayan bizim kardeşlerimizdir. Terör örgütlerinin önü açılırken, polis şiddetine maruz bırakılan bizim sivil toplum kuruluşlarımızdır. Yurt dışında 7 milyon vatandaşı bulunan ülkemiz için Türk ve Müslüman düşmanlığı dış politika meselesinden öte, bir milli güvenlik sorunudur."
"Türkiye olarak geri adım atmayacağımızın bilinmesini istiyoruz"
Fransa'daki sokak olaylarının tüm boyutlarıyla titizlikle incelendiğini, Stockholm'de bir caminin önünde Kur'an-ı Kerim yakılmasının ardından çok net bir şekilde tepki gösterildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"İslam İşbirliği Teşkilatı da bu konuda hemen harekete geçti. Terör örgütleriyle ve İslam düşmanlığıyla kararlı mücadelenin kırmızı çizgimiz olduğunu açıkça ifade ettik. Teröre destek vererek, teröristlere alan açarak sokakları, caddeleri, şehrin en merkezi meydanlarını teröristlere tahsis ederek Türkiye'nin dostluğunun kazanılmayacağını artık herkesin kabullenmesi gerekiyor. Muhataplarımız bu gerçeği ne kadar kısa sürede içselleştirirse süreç o derece sağlıklı işleyecektir. Ülkemizin duruşu, beklentileri, bizlere verilen taahhütler bellidir. Biz geçen sene neyi savunuyorsak bugün de aynı ilkeleri savunuyoruz. Oyalama taktikleriyle vakit kaybetmek yerine verilen sözlerin tutulmasının daha akılcı, daha faydalı ve devlet ciddiyetine yakışır bir yöntem olacağına inanıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın yayın organları üzerinden yürütülen kirli oyunların neyi amaçladığını çok iyi gördüklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bel altı vuruşlarla mesafe alacaklarını düşünenlerin ne bizi ne Türkiye'yi ne de Türk milletini tanımadıkları aşikardır. Buradan kendilerine ince eleyip sık dokumalarını, ev ödevlerini daha iyi yapmalarını tavsiye ediyorum. Bizim tehdit siyasetine de tahrik siyasetine de aba altında sopa gösterme kurnazlığına da teslim olmayacağımızı tüm dünya bilir, bilmelidir. Biz birilerinden ülkelerinin isimlerini değiştirmesini değil, sadece altına imza attıkları hususlara sadık kalmalarını istiyoruz, binlerce vatandaşımızın canına kasteden bölücü örgüt mensuplarını ve FETÖ'cü alçakları himaye etmemelerini bekliyoruz. Türkiye olarak, bunlar sağlanana kadar geri adım atmayacağımızın bilinmesini istiyoruz."
"Halkımızı enflasyona ezdirmeme prensibimize sahip çıkıyoruz"
Uluslararası alandan Türkiye'ye verilen sözlerin takipçisi olurken, meydanlarda millete verdikleri sözleri de asla ihmal etmediklerini vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bir önceki kabine toplantılarımızda çiftçilerimizden gençlerimize toplumumuzun çeşitli kesimlerine yönelik müjdelerimizi paylaştık. Ardından 2023 yılının ikinci yarısında brüt asgari ücret tutarını 13 bin 414 liraya, net asgari ücret tutarını ise 11 bin 402 liraya yükselttik. Böylece asgari ücrete yüzde 34 gibi enflasyonun üzerinde refah payını da içeren zam yaptık. Son 21 yıldır kararlılıkla sürdürdüğümüz halkımızı enflasyona ezdirmeme prensibimize bugün de sahip çıkıyoruz. Özellikle toplumumuzun kırılgan kesimlerini hayat pahalılığının etkilerinden korumaya çalışıyoruz. Fahiş kira artışlarına karşı geçen sene devreye aldığımız üst sınır uygulaması bu tedbirlerden biriydi. Konut kira sözleşmelerinde artırım oranını yüzde 25 ile sınırlandırmıştık. Temmuz ayında yenilenecek konut kira sözleşmeleri için de aynı sınır uygulanmaya devam edecektir. Sıfır ve ikinci el araç fiyatlarında oluşan balonu da yakından takip ediyoruz. Ekonomik şartlardan ziyade açgözlülükten kaynaklanan bu meselenin üzerine gideceğiz. Ticaret Bakanlığımız denetimlerini daha da sıklaştıracak. Stokçuluk ve fırsatçılık yapanlara asla müsaade edilmeyecek. Milletin canını yakanlardan hukuk ve serbest piyasa kuralları içerisinde muhakkak hesap soracağız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni ekonomi kadrosunun enflasyonla mücadele yanında uluslararası doğrudan yatırımları artırma çalışmasına da hız verdiğini bildirerek, "Seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte dost ve kardeşlerimiz başta olmak üzere uluslararası yatırımcıların ülkemize yönelik ilgisi yükseldi. Son 21 yılda yaklaşık 255 milyar dolar doğrudan yatırım çeken Türkiye'nin salgın sonrasında yıldızının daha da parladığını görüyoruz. Rekabetçi, yenilikçi, girişimci dostu bir iş ve yatırım ortamıyla bu ilgiyi ve pozitif havayı ekonomimiz için fırsata çevirmekte kararlıyız." dedi.
"Dış ticaret rakamlarında güzel haberler geliyor"
Erdoğan, 11-12 Temmuz'da Vilnius'ta gerçekleştirilecek NATO Liderler Zirvesi'ni müteakiben yurt dışı ziyaret ve kabul trafiğini yoğunlaştıracaklarını söyledi.
Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla Türkiye'yi büyütme hedeflerine sıkı sıkıya bağlı olduklarını ifade eden Erdoğan, "9 günlük bayram tatiline rağmen dış ticaret rakamlarında güzel haberler gelmeye devam ediyor. Yıl sonu hedefimiz olan 265 milyar dolara ulaşacağımız kanaatindeyim. Ekonomi politikalarımızın odağında 85 milyonun her bir ferdinin aşını, işini, huzurunu ve refahını büyütmek vardır. 21 yıllık kazanımlarımızdan aldığımız güçle Türkiye ekonomisini istikrar, güven, sürdürülebilirlik sütunları üzerinde yükselteceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin, salgından bölgedeki savaşlara, depremden seçime kadar son yıllarda çok ciddi sınamalarla karşılaştığını, Suriye krizinin olumsuz etkilerini en fazla hisseden ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Sadece depremin ekonomimize maliyeti 104 milyar doları buluyor. Seçim gündeminin iş dünyamızın tüm kesimlerini yorduğunu biliyoruz ama 28 Mayıs gecesi itibarıyla en zor dönemi geride bıraktığımıza da inanıyoruz. 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerini de suhuletle atlattıktan sonra Türkiye 100 yılı menzilini artık koşar adımlarla gideceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Tüm vatandaşlarımızı yeşil vatanımıza sahip çıkmaya davet ediyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü Kabine Toplantısı'nda bu maratonda güçlerine güç katacak çok önemli kararlar aldıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yaz mevsimiyle birlikte artan yangın tehdidine karşı yeşil vatanımız olan ormanlarımızı korumaya büyük önem veriyoruz. Geçmiş tecrübelerin ışığında yangınlara müdahale kapasitemizi bu sene daha da güçlendirdik. Yangınlara müdahale süremizi 10 dakikaya kadar düşürdük. Orman teşkilatımız 89 hava aracı, çeşitli özelliklerde 4 bin 799 araçtan oluşan kara filosu ve 22 bin orman kahramanı işçisi ile göreve her zaman hazırdır. Milletimizin de desteğiyle bu yaz dönemini ciğerlerimiz yanmadan atlatalım istiyoruz. Bir kez daha tüm vatandaşlarımızı yeşil vatanımıza sahip çıkmaya davet ediyorum."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kur korumalı mevduat uygulamasını devam ettireceklerini de ifade ederek, "Bu mevduat için sağlanan vergi istisnasının süresini uzatıyoruz. Tasarruf sahiplerine olumsuzluk oluşturmayacak şekilde süreci yürütüyoruz." dedi.
Memur maaşlarına yapılacak zam miktarıyla ilgili süreci başlattıklarını dile getiren Erdoğan, "5 Temmuz Çarşamba günü 6 aylık enflasyon oranlarımız netleşmiş olacaktır. Enflasyon oranlarının belli olmasıyla birlikte biz de memur ve emeklilerimize verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz. Tatile girmeden evvel Meclis onayı gerektiren tüm hususları parlamentomuzun takdirine sunacağız." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet olarak ihtiyaç sahiplerinin her daim yanında olduklarına dikkati çekerek, 2002'de başlattıkları Türkiye Aile Destek Programı'ndan şimdiye kadar 3,7 milyon kişinin yararlandığını bildirdi. Erdoğan, "Program kapsamında şimdiye kadar ailelerimize toplam 35 milyar liralık destek ödemesinde bulunduk. Türkiye Aile Destek Programı'nı bu sene de devam ettirme kararı aldık. Aldığımız kararların milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum." dedi.
Avrupa Oyunlarındaki başarılarıyla Türkiye'ye ikinci bayramı yaşatan tüm sporcuları tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Farklı kategorilerde 38 madalya kazanan sporcularımız, özellikle kadın sporcularımız bizleri gerçekten gururlandırmışlardır. Avrupa Altın Ligi Şampiyonu olan Türkiye A Milli Erkek Voleybol Takımımızı tekrar kutluyorum. Balkan Matematik Olimpiyatlarında Türkiye'ye 3 altın ve 3 gümüş madalya getiren gençlerimizin tek tek gözlerinden öpüyorum." diye konuştu.
AA