aslında sandıklar konusunda duydukları güvensizliğin ifadesidir” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, diplomatik temasların devam ettiğini belirterek, “Aslında iki ana faaliyet kolu var. Birisi çok taraflı zirveler diğeri de ikili görüşmeler. Çok taraflı zirveler bağlamında iklim değişikliği zirvesi ile başladık, bütün ilgili ülkelerin liderlerinin bir araya geldiği, cumartesi günü daha sonra barış koruma güçleri ile zirve gerçekleşti. Biraz önce terörizm ve aşırıcılığa karşı dayanışma için zirve toplantısı gerçekleşti. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri bağlamında da bir zirveye de Senegal ile eş başkanlığı yaptık. Bütün bu çok taraflı zeminde Türkiye çok aktif bir rol oynuyor ve bu konulardaki görüşlerimizi de ifade ediyoruz. Somali ile özel bir zirvede bir araya geldik. Somali’ye yapılacak yardımlar konusunda dünya insani zirvesinin İstanbul’da yapılacak olan insani zirve ile yarın toplantıda genel sekreter ile birlikte eş başkanlığı yapacağız. Yine göç ile yarın ayrı bir zirveye katılacağız. İkili görüşmeler bağlamında İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Ürdün, Irak, Lübnan hükümet ve devlet başkanlarıyla görüşmeleri gerçekleştirdik. Öğle yemeğinde sayın Putin ve Obama ile ayrı ayrı görüşme imkanı bulduk. Görüşmesi öncesinde Suriye’deki son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Dün akşam resepsiyonda Obama ile tekrar bir görüşme fırsatı oldu orada da iki lider arasındaki görüşme ile ilgili fikrimizi paylaşma fırsatı hasıl oldu” dedi.
İkili görüşmelerin de verimli geçtiğini kaydeden Davutoğlu, “Suriye ve mülteci konusu bu görüşmelerin ana odak noktasını oluşturuyor. Terörle mücadele bağlamında kanaatlerimizi biraz önceki zirvede ifade ettim. Birçok ülkeden gelen açık destek var Türkiye’nin teröre karşı mücadelesi konusunda, hemen hemen görüştüğümüz bütün taraflar son olarak da Pakistan Başbakanı Navaz Şerif de her zaman Türkiye’nin yanında olduklarını ifade etti. Hem bir taraftan terörle mücadele konusunda uluslararası desteği sağlamak hem de diğer taraftan da Suriye, mülteciler konusunda artan duyarlılığı uygulanabilir politikalara dönüştürme bağlamında BM zemini çok önemli bir imkan sağladı. Yarın da genel kurula hitap edeceğim Ayrıca Filistin bayrağının dalgalanması seremonisine katılacağım” diye konuştu.
Sayın Abbas ile de bir görüşme gerçekleştirdiklerini kaydeden Davutoğlu, “Yarınki Genel Kurul’da konuşmamda dünyadaki küresel adalet arayışları bağlamında Türkiye’nin tutumunu ve ayrıca başta Suriye ve Filistin, Kıbrıs gibi konular gibi beklentilerimizi uluslararası toplumla paylaşma fırsatı bulacağım” ifadelerini kullandı.
“CHP’NİN MEKTUBU ELİME GEÇTİĞİNDE DETAYLI BİR ŞEKİLDE İNCELEYECEĞİM”
Davutoğlu HDP’nin seçimlerle ilgili açıklamasına ve CHP’nin mektubuna dair soruya “CHP’nin mektubu elime ulaşmadı. Muhtemelen Ankara’da iletilmiştir, dikkatlice okuyacağım. Ama muhtevasının seçimlerde karşılıklı siyasi nezaket içinde davranma noktasında yapmış olduğum çağrıya cevabi mahiyette olumlu bir cevap taşıması açısından olumlu olduğu kanaatindeyim. Siyasi liderlerin arasında diyaloğun olması, siyasi parti liderlerinin arasında yazışmalarla bazı prensip ilkesel bazı konuların ele alınması baştan beri savunduğumuz bir husus. Ben dikkat ederseniz ortak meselelerimizde, teröre karşı mücadelede başta olmak üzere siyasi partinin ortak bir tutumda buluşmasına önem veriyorum. Mektubu elime geçtiğinde detaylı bir şekilde inceleyeceğim ama ilk izlenimim. Muhteva ile aldığım bilgi itibariyle söylüyorum olumludur. Biz buna kendi teklifimiz davetimiz olduğu için olumlu şekilde yaklaşırız. Ama önemli olan MHP ve HDP’nin de buna olumlu tavır sergilemesi. Çünkü siyasi nezaket bağlamında biz zaten gereğini yaparız. Ama kampanya konusunda bütün Türkiye’de tek bir standardın uygulanması lazım. AK Parti’nin diğer partilerden farkı şu biz her yerde propaganda yapıyoruz ama bazı partiler bazı bölgelere yoğunlaşmış durumda. Bizim CHP ile varacağımız prensip anlaşması diyelim Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kampanyanın mümkün olan az ve israf olması anlamında bir karşılığı olmayabilir. Onun için bütün partilerin bu konuda ortak bir tutuma gelmesi bizim arzumuzdur. HDP’nin sandıklarla ilgili açıklaması ise, aslında sandıklar konusunda duydukları güvensizliğin ifadesidir. Yani, Yüksek Seçim Kurulu bağımsız bir kurul olarak, Türkiye’deki seçim güvenliği bağlamında bunu gerekli görüyorsa herkesin buna saygı duyması lazım herkesin rahat ve güvenliği sağlanmış bir ortamda siyasi iradesini beyan edebilmesi imkan sağlayacak her düzenleme teşvik edilmeli, olumlu görülmeli. Alınan karar seçim güvenliği içinde her vatandaşımız objektif ve kendi iradesine sığacak tarafsızlık içinde oyunu kullanabilecek ortamın sağlanmasıdır. Bu konuda HDP aslında zihninin gerisindeki art niyeti rotaya koyan bir açıklamadır bu. Güvenliğin olmadığı düşünülen yerlerde YSK için baskı uygulama imkanlarının ortadan kalması HDP’nin oyununu bozan bir gelişmedir. Bu sebeple bu tepkiyi veriyorlar. Herkesin sandık güvenliğine saygı duyması, sandıktan çıkacak neticeye de uyması beklenir” yanıtını verdi.
“BİZİM BAYRAĞA OLAN SAYGIMIZA CÜMLE ALEM ŞAHİTTİR”
"İran Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşme sırasında Türk bayrağının olmamasına" dair soruya ise, “Çok ucuz bir polemik. Bir kere burası tam anlamıyla karşılıklı ziyaretlerle gerçekleşen bir toplantılar zemini değil. Dikkat ederseniz bayrak da masaya konan sembolik bir mahiyettedir. Burada bunu yazanların şunu bilmesi lazım. İran Cumhurbaşkanı olması hasebiyle ziyarete giden benim. Yani biz onların mekanını ziyaret ediyoruz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, Başbakan, protokol ilişkisi bağlamında söylüyorum, onların mekanında olan bir görüşme dikkat ederseniz, bazıların bayrak oluyor bazıların olmuyor. Fransa cumhurbaşkanı görüşmesinde vardı, onu ziyarete gitmiştik bazen de bayrak olmuyor. BM platformunda bunlar tartışılır konular değil. Biraz protokol bilen bunu mesele yapmaz. Bizim bayrağa olan saygımız, bayrağımızı nasıl dalgalandırdığımıza da cümle alem şahittir. Bunun için kimseden ders almaya ihtiyacımız yok. Bundan ucuz polemik çıkarmak seçim öncesi gülünç duruma düşürür insanları” cevabını verdi.
“SEÇİM BEYANNAMESİNİ PAZAR GÜNÜ AÇIKLAYACAĞIZ”
Başbakan Davutoğlu, 1 Kasım’da demokratikleşme bağlamındaki mesaj sorusu üzerine ise, “Pazar günü açıklayacağız. Biraz önce de arkadaşlarla konuştum. Türkiye’de ilgili komisyon çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Ben de burada takip ediyorum. Bütün bu unsurlar tabi 7 Haziran’dan sonra yaşadığımız gelişmeler dahil olmak üzere seçim beyannamesinde yer alacak. Onu Pazar günü açıkladığımızda herkes görecek” dedi.
Davutoğlu, Rusya’nın IŞİD’e karşı koalisyonda yer alacağı açıklamasına dair soruya şu yanıtı verdi: “Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya ziyareti sırasında Putin ile görüşmeleri olmuştu. Ben de dün yemekte Putin’le o bağlamda orada görüşülen konularda dahil olmak üzere sayın Putin’in sayın Obama ile yaptığı görüşmeler öncesinde konuları ele aldık. Türkiye ve Rusya arasında bu anlamda istişari ilişki derinleştirilerek devam edecek. Her iki dış ilişkileri bakanımızı da bu anlamda görevlendirdik. Onlar bu görüşmeleri sürdürecek. Ayrıca yine son dönemde bizim de gündeme getirdiğimiz ve faydası olacağına inandığımız Türkiye-Rusya-ABD üçlü bir mekanizma ile Suriye konusuna ortak bir tavırla yaklaşma hususunda da hem sayın Obama hem de Putin ile dünkü görüşmelerimizde bunları ele aldık, zikrettik. Prensipte olumlu bir yaklaşım var. Obama ile öğlenki görüşme dışında akşamki resepsiyonda bir araya geldik orada da Putin’le yapılan görüşmenin pratikte yapıcı bir şekilde seyrettiği konusunda bize kanaatini ifade etti ama detaylı olarak da bütün bu konularda ABD ile istişarelerimiz deva ediyor, Rusya ile de devam ediyor. Güçlü bir çerçeve konusunda da prensipte bir sıkıntı görünmüyor. O konularda gerekirse güçlü bir çalışma yapma imkanı da var. Tabi bu diğer ülkeleri dışlamak anlamına gelmiyor. Bölgede Suriye’deki soruna çözüm sağlayabilecek İran, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelere de mutlaka devrede olacağı ve bu konuda da dişişleri bakanları arasında yoğun faaliyetler sürüyor. Önemli olan burada ortak olunan konularda birlikte hareket edebilmek. Nedir insani konu herhalde kim neyi destekmiş olursa olsun mülteciler konusunda herkes bunun insani boyutunda bir çaba göstermesinde görüş ayrılığına düşmez. Beni bu zirvede BM Genel Kurulu çalışmalarında ümitlendiren husus artık mülteciler konusunun bir dünya meselesi olarak herkes tarafından ele alınması, ciddi bir duyarlılığın oluşmasıdır. Bu ciddi bir aşamadır. Bu konuda Rusya’nın da ABD’nin de herkesin de anlaşması lazım. İkincisi IŞİD ve benzeri terör örgütlerine biraz önce Terör Örgütleri İle Mücadele Zirvesi’nde de zikrettim, PKK’yı da içine katarak bölgedeki bütün terör örgütlerine karşı ortak bir tavırda buluşma bu konuda da mesafe alınabileceği kanaatindeyiz. Ayrıca Suriye rejimi ile ilişkiler bağlamında ise ABD’nin ve Türkiye’nin pozisyonu bellidir. Sayın Obama dünkü konuşmasında da açık bir şekilde ortaya koydu, biz de ortaya koyduk. Rusya ile olan görüş ayrılıklarımız bu çerçevede ikili ve üçlü diyaloglarla aşılmaya çalışılır.”
Davutoğlu, güvenli bölge konusuna da değinerek, “Sayın Hollande ile çok verimli bir görüşme gerçekleştirdik ve orada yine Türkiye’nin yine hem sayın Hollande hem sayın Obama, bugün yine Cameron ile yaptığımız görüşmelerde bütün üç liderin de Türkiye’nin güvenli bölge konusundaki taleplerini daha öncekilere göre daha doğru, gerekli bir talep olarak gördüğünü gözlemlemekten büyük memnuniyet duydum. Biz 2-3 yıldır bu talebi gündeme getiriyoruz. Bu gündemin ulusal çıkarı ile ilgili talep değil aksine mültecilere Suriye içinde tutarak Suriye içinde en iyi hizmeti vererek mülteci sorununun yayılmasına engel olmak. Ve güvenli bölgede herkesin kendi vatanında kalmasını temin etmek. Sayın Hollande bu konuda Türkiye’nin görüşlerine katıldığını ifade etti daha sonra basına açıklamasında da aynı tutumu sergiledi. Bundan sonra da bunu nasıl gerçekleştirebileceği ve nasıl sürdürülebileceği konusunu çalışmamız gerekiyor. Bunu liderler düzeyinde bir mutabakatın oluşmuş olduğunu, sayın Hollande ve Cameron bağlamında da aynı şeyi söylemek mümkün. Ama bunun teknik çalışmalarının yapılması konusunda da ortak bir kanaat var” dedi.