Başbakan Davutoğlu, “Şu anda ben her şeyi yaptım diyebiliyor musunuz” şeklindeki soruya,
“Kesinlikle. Onu dememiş olsaydım iade etmezdim açık söyleyeyim. Her şeyi yaptım, gönlüm gayet müsterih. Görevimi yaptım, iade ettim ve önüme kongre ve diğer konuları aldım ona bakıyorum. Arkada bütün ihtimalleri tüketmeden görevi iade etmezdim. Sayın Kılıçdaroğlu’yla bir yöntem mutabakatına vardık yani bir koalisyon mutabakatına varmadık ilk görüşmede. Bunu zaman kazanmak için yapmadık. Eğer o zaman Cumhurbaşkanımıza ben ‘olmuyor’ diye ilk tur sonunda iade etseydim siyasi tablo Türkiye’de farklı olur muydu? Zaten AK Parti dışındaki bütün seçenekler tüketilmişti. Eğer biz 'uzun dönemli koalisyon' diye yola çıkıp birkaç ay sonra görüş ayrılıkları dolayısıyla bir bunalımla karşılaşılsaydı ülke çok daha farklı, telafi edilemez zararlarla karşı karşıya kalabilirdi” cevabını verdi.
BAHÇELİ’YLE TEKLİFİMİZİ GÖRÜŞEMEDİK
Kılıçdaroğlu'nun ardından Bahçeli’yle görüştüğü hatırlatan Davutoğlu, “ Sayın Bahçeli çok net bir şekilde ‘biz dört şart öne sürdük, gördüğümüz kadarıyla bu şartlarda sizinle uzlaşmamız, sizin de bu şartları kabul etmeniz mümkün görünmüyor dolayısıyla, bir koalisyon imkanı yok’ dedi, yani bu sonuca müzakereler neticesinde gelmedik en başında Sayın Bahçeli bunu açık ve net bir şekilde ifade etti ben daha teklifte bulunmadan. Bu anlamda bir teklif var da reddedilmiş falan da değil. Sanki onlar bize koalisyon teklif etti, dört şart konuşuldu da biz bunları reddettik gibi bir algı olduğu için bunları söylemek zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.
Seçim tarihi hakkındaki düşüncelerini de paylaşan Davutoğlu, “25 Ekim, 1 Kasım, 8 Kasım, 15 Kasım yani bunlar olabilecek tarihler, daha ileriye gitmesi durumunda iklim şartları zorlar, ama tabi bir de siyasal takvim var. Daha önce yine böyle 60 günde yapılan seçim var, yani ilk defa olan bir şeyle de karşı karşıya değiliz” şeklinde konuştu.
“MECLİS CUMHURBAŞKANINI BÖYLE BİR KARAR ALMAYA ZORLAMAMALIYDI”
Davutoğlu, geçiş hükümetinin nasıl kurulacağı yönündeki soruyu şu yanıtı verdi:
“Böyle bir görevlendirme olması durumunda göz önüne alacağım şey ehliyet, liyakat ve uyumdur, ama daha bunları söylemek için erken onu da söyleyeyim. Hani Davutoğlu kendine yeni bir rol biçti bir de hükümet kuruyor demesin kimse. Açık söyleyeyim ben 23 Ağustos’tan önce bu sorunun parti genel başkanları tarafından Meclis’te çözülmesini daha doğru buluyorum. Meclis Cumhurbaşkanını böyle bir karar almaya zorlamamalıydı. Erken seçime Meclis kararıyla gidilemiyorsa, bir, iki, hatta üç partiyle bu koalisyon hükümeti kurup da seçime gidebilirdik. Ama bu sefer başarısızlık neticesi gitmiş olmazdı kendi irademizle gitmiş olurduk, hala ben bu kapıyı açık bırakmaya taraftarım. Eğer tekrar görüşlerini gözden geçirirlerse CHP, MHP, AK Parti birlikte genel başkanlar oturup konuşabiliriz.”
Davutoğlu, HDP’nin kabinede yer alacak olmasıyla ilgili olarak şunları kaydetti:
“Anayasa ‘Parlamentodaki bütün partilerinden bakanlar olacak’ diyorsa biz de herhalde anayasanın dışına çıkamayız. HDP’nin söylemlerine politikalarına karşı olabiliriz. Ama HDP’ye oy vermiş seçmene saygımız vardır. Demokratik süreçler sonucunda ortaya çıkan siyasi tabloya da saygımız var. HDP’yi meclise biz getirmedik. Mecliste ortaya bir hükümet çıkmamasının sorumlusu biz değiliz.”
Döviz kurlarındaki hızlı yükselişi değerlendiren Davutoğlu, “Son döviz kuru yükselmeleri belirsizliklere rağmen, dünyadaki genel dalgalanmadan büyük bir ayrışma trendi göstermiyor bize; bu olumlu bir şey. Bu tür olabilecek şoklara karşı ekonomimize ve piyasamıza güvendiğimiz için her an her görüşmeyi yapıyoruz. Yani burada kaygılandırıcı bir durum yok” dedi.
Gazetecilerin, ‘Cumhurbaşkanının Başkanlık'la ilgili sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorunu şöyle değerlendirdi:
“Türkiye’de görünüşte bir parlamenter sistem var ama 12 Eylül darbesi, parlamenter sistemde ciddi bir sapmaya yol açtı ve cumhurbaşkanının hep Kenan Evren gibi bir general olacağı varsayımına dayalı bir yapı oluştu. Sorumluluğu olmadan yetki sahibi olan cumhurbaşkanlığı makamı ile başbakanlık makamı arasında hep bir gerilim yaşandı. Şimdi bütün bu geçmiş unutularak Türkiye’de her şey çok iyi yürüyordu, cumhurbaşkanının açıklamaları üzerine bir problem doğdu algısı yanlış. ‘Mesele sadece cumhurbaşkanımızın şimdi açtığı bir tartışmadır’ diye bakarsak cumhurbaşkanımıza da haksızlık edilir, doğru olmaz.”
ŞU ANKİ ANAYASA HEPİMİZİ BAĞLAR
Başbakan Davutoğlu, “Hepimizin suhuletle ve sükunetle hangi siyasal sistemin doğru olduğu konusunda açık yürekli bir tartışma ve istişare platformu oluşturmalıyız” diyerek, “Ama ne olursa olsun sayın cumhurbaşkanımızın da benim de zikrettiğim gibi 24 Nisan Ağustos’tan sonra bizi bağlayan şu anki anayasal düzendir şu anki anayasal çerçevedir. Değişene kadar da bu çerçeve geçerlidir. Sayın cumhurbaşkanımızın da bundan farklı bir kanaat sergilediğini hiçbir zaman düşünmedim” değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, bir gazetecinin, “Kongre tarihinin 12 Eylül'e alınması, 3 dönem kuralı esneyecek mi Onun formülünü bulabildiniz mi?” şeklindeki sorusuna, “12 Eylül önüme güzel bir pas olarak gelmişse o tarihi atlamak doğru olmazdı, iki açıdan. Hem 12 Eylül müdahalesine karşı demokrasinin kalesi olarak AK Parti'nin sesini yükseltmek, hem de 12 Eylül 2010'da yaptığımız referandumda 12 Eylül Anayasası'nın en kapsamlı değişikliğini yapmış bir parti olarak kongre yapmak. O günün yıldönümünde yapmak daha doğru olduğu kanaati hasıl oldu. Dün (önceki gün) aldığımız kararla iki mesajı vermiş olduk. Bir, AK Parti'de, Türkiye'de de olduğu gibi olağan dışı bir durum yoktur. Kongre olağan dönemi içinde yapılır. İki, AK Parti, temayülleri güçlü, çok sağlam bir siyasi ahlak zemini olan bir partidir ama aynı zamanda demokratik bir çerçevede hareket eder” yanıtını verdi.
KONGREDEN YETKİ ALARAK SEÇİME GİDECEĞİM
Kongre kaygısının olmadığına vurgu yapan Davutoğlu, “Ola ki başka bir arkadaş da aday olmak isterse bu da onun en doğal hakkıdır. Kim olursa olsun. Partiden büyük kongre sonrası yetki almış olarak seçime gitmeyi ben daha doğru ve demokratik tutum olarak görürüm. Geçen sene kongre olağanüstü kongreydi. Olağan bir kongreden yetkimi alırım, o yetkiyle partimi ve ülkeyi seçime götürürüm. Bu beni burada benim kongreden kaygı duyarak seçimi teminat altına almak düşüncesi hiçbir zaman benimsemeyeceğim bir düşüncedir. Kongreyi arkama alarak seçime gitmek düşüncesi daha doğru olur” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANLIĞI TARTIŞMALARI TOPLUMU YORDU
“7 Haziran öncesinde bazı partiler kampanyalarını sadece AK Parti karşıtlığı, Erdoğan karşıtlığı odaklı yürüttüler” diyen Davutoğlu, “Bunu yine seçimin ana odak noktası yapmayı ve buradan netice almayı düşünmek doğru bir yol ve yöntem değil. Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili tartışmaların özellikle, yani sürekli muhalefetin bunu gündemde tutması ve geçen seçimi de sadece buna neredeyse odaklayan bir propaganda takip etmeleri artık toplumumuzu yordu bunu açık ifade edeyim” şeklinde konuştu.
LİSTELER YENİDEN DEĞERLENDİRİLECEK
Aday listeleri hakkında konuşan Davutoğlu , “Şuan ki 258 arkadaşımızın da hak eden arkadaşlar olduğu kanaatini taşıyoruz. Bunu öyle düşünmemiş olsak aday olmazdı ama bir yeni değerlendirme söz konusu olacağı için yani yeni bir seçim bir kere 258'in üstüne çıkacağımız için inşallah tekrar aday listelerinin bu anlamda da değerlendirilmesine ihtiyaç var. Kimseye haksızlık etmeden, kimsenin emeğini zayi etmeden bir formül bulmaya çalışacağız. Parti kurulları içinde tekrar adaylık süreci işletilecek, yeni müracaatlar alınacak, eskiler gözden geçirilecek hepsi bir arada değerlendirilecek” dedi.
ÖZERKLİĞE İZİN VERMEYİZ
Başbakan Davutoğlu, son günlerde doğu ve güneydoğudan gelen “öz yönetim” çağrılarına da tepki gösterdi. Davutoğlu, “HDP milletvekilleri de dahil olmak üzere kimsenin, şurada, burada özerklik ilanı gibi tavırlar içine girmesine izin vermeyiz. Belediye başkanları hukuk devleti kurallarının dışına çıkamaz, bu kuralların dışında kendine has bir alan tanımlayamaz. Birkaç ilçede bazı teşebbüsler olsa da ne bir kitle katılımı oldu bu tür toplantılara, ne de böyle bir açıklama karşılıksız bırakıldı" dedi.
DHKP-C KANDİL'DE EĞİTİM ALIYOR
Terör örgütü DHKP-C ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, “Son dönemde DHKP-C’nin Kandil’de eğitimde aldığına dair elimizde çok kuvvetli istihbarat var. Yani bu örgütler arasında Türkiye’nin huzurunu bozmak için görünmez bir kırmızı hat var” diye konuştu.