Demir afeti MKYK gündemine taşıdı

Başbakan: Yaraları sarmaya devam edeceğiz

 

AK Parti Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir, yaşanan sel afetini hazırladığı raporla MKYK gündemine taşıdı. Raporu alan Başbakan Erdoğan, "Oradaki kardeşlerimizin yaralarını sarmaya devam edeceğiz" dedi

AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) Üyesi, Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir, sel felaketiyle ilgili hazırladığı raporu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve MKYK üyelerine sunarak, alınması gereken önlemler hakkında bilgiler verdi. Başbakan Erdoğan, yaraların sarılmaya devam edeceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan başkanlığında gerçekleşen MKYK toplantısında hazırladığı raporu sunan ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi veren Milletvekili Cemal Yılmaz Demir, ödenek talebinde de bulundu. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Demir, "Samsun'da yaşanan sel afeti sonrasında il merkezi ve ilçelerde yapmış olduğum incelemelerde tespit ettiğim hususlar ve yapılması zaruret arz eden eylem planı üzerine hazırladığımız raporu AK Parti MKYK toplantısında dile getirerek Sayın Başbakanımıza ve MKYK üyelerine sundum" dedi.

MKYK'da Samsun'da afet sonrası ilgili kurumlar, belediyeler ve STK’ların vatandaşımızın mağduriyetini gidermek için yaptığı çalışmaları ve son durum hakkında da bilgiler verdiğini aktaran Demir, "Ayrıca şehir içi şehir dışı olduğuna bakılmaksızın tüm derelerin  ıslahı ve yönetiminde tasarrufun DSİ bırakılmasına yönelik bir kanuni düzenlemenin gerektiğini ifade ettim. Bunun yanı sıra bozulan alt yapının yeniden yapılması ve zararların karşılanması için ödenek tahsis edilmesini talep ettim. Ödeneklerin gönderileceğinden eminim. Sayın Başbakanımız da oradaki kardeşlerimizin yaralarını sarıyoruz, sarmaya devam edeceğiz diyerek konuya olan hassasiyetini tekrardan ifade etti" diye konuştu,

Başbakan Erdoğan'a sunulan sel raporunun içeriği şöyle: Bildiğiniz gibi 3-4 Temmuz tarihlerinde Samsun merkez ilçelerimizden Canik ve İlkadım’da, 9 Temmuz tarihinde Salıpazarı, Terme, Çarşamba, Ayvacık, Yakakent ilçelerinde yoğun yağışlar neticesinde 2 ayrı sel afeti yaşanmıştır. Karadeniz Bölgesinin en önemli yerleşim birimlerinden biri olan ilimiz Samsun ve çevresinde sel ve sele bağlı olarak görülen su baskını olayları Yeşilırmak ve Kızılırmak havzalarında yer alan Ayvacık, Salıpazarı, Terme, Çarşamba, Tekkeköy, Alaçam, Bafra ilçeleri ile merkezde nüfus yoğunluğunun daha fazla olduğu Canik, İlkadım ve Atakum ilçelerinde gözlenmektedir.  Yağışlar, Yılanlı Dere ve İncirli Dere’de (Çanaklı Dere) taşkınlara sebep olmuş, maddi zararlar oluşmuş, Yılanlı Dere ile Mert ırmağının birleştiği yerde, TOKİ tarafından yeni yapılan konutlarda olmak üzere can kayıpları yaşanmıştır.  Ayrıca Büyükşehir Belediyesinin çöp depolama alanı da aynı dere yatağı içerisinde kalmaktadır.

03-04 Temmuz 2012 ve 09 Temmuz 2012 tarihlerinde meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle merkez Canik ve İlkadım ilçelerinde taşkın nedeniyle 14 can kaybı yaşanmıştır. Ayrıca; Salıpazarı, Terme, Çarşamba ve Ayvacık ilçelerinde yaşanan aşırı yağışlar sonucunda meydana gelen heyelan nedeniyle Ayvacık ilçesinde 1 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu ilçelerimizde konut, işyeri ve kamu binaları selden zarar görmüşler, Kırsal kesimlerde ağırlık olarak birçok köprü suya kapılarak yıkılmış, köy yolları kullanılamaz hale gelmiştir.

Daha önce yapılan birçok ıslah çalışmaları sırasında dere yatağının yeri değiştirilmiş, yeni yapılan kanalın kesiti ise yeterli olmamış, üstü açık olarak planlanan bu kanalların üzeri kapatılmıştır. Ayrıca yapılan köprüler de selle gelen malzemeler kanalın ağzını tıkamış ve suyun geçişini engellemiştir. Engellenen su taşkınlara sebep olmuş, binalara ve çevreye zarar vermiştir. Burada yapılan TOKİ ye ait binaların bodrum katlarında iskan edilen dairelere dolan su can kaybına yol açmıştır.

Yılanlı Dere içinde, DSİ’nin yaptığı sel kapanı ile sel tahribatı olan alan arasında geçmişte çöp döküm alanı olarak, bugün ise toprak döküm sahası olarak kullanılan bölgede de derede adeta bent oluşmuş, bu bendin üzerine kadar su yükselmiş, bendin üzerinden aşan su burada tahribat yapmış ve yırtılmaya sebep olmuştur.

Selin bir diğer tahribata yol açtığı İncirli (Çanaklı Çeşme) Deresi ise, kenarları dik dar bir dere yatağında bulunmaktadır. Bu dar alanda dere kanala alınmış, yer yer üzeri kapatılmış, yanlardaki dik yamaçlarda kazı yapılarak alan genişletilmiş ve genişletilen alan üzerine maalesef alışveriş merkezi (AVM) kurularak hizmete açılmıştır.

Aslında Samsun ilimiz dönemsel olarak özellikle Mayıs – Ağustos aylarında yoğun yağış almaktadır. Bunun neticesinde ıslah edilmemiş ya da yatağı değiştirilmiş dereler gelen suyu taşıyamamakta çevreye zarar vererek denize ulaşmaktadır. Çoğu zaman maddi hasarlarla neticelenen bu afetler birkaç yüzyılda bir yaşadığımız böyle bir aşırı yağış ortamında ise can ve mal  kaybına yol açabilmektedir.

Sel ve heyelan konusu sadece Samsun ilimiz için değil Karadeniz bölgesi için potansiyel bir tehdit unsuru olarak durmaktadır. Plansız ve çarpık kentleşme ise afeti tetiklemektedir.  Memnunlukla ifade etmek gerekir ki selin hemen akabinde tüm kamu kurumları, belediyeler hatta STK’lar büyük bir gayretle çalışarak zayiatın mümkün olduğunca en aza indirgenmesi, vatandaşın mağduriyetini bir an önce giderilmesi gayreti içinde olmuşlardır.

Ancak her şeye rağmen 14 vatandaşımızın can kaybına, yaklaşık 70 milyon TL lik ekonomik külfete neden olan bu afetin yaraların tam olarak sarılabildiğini söylemek mümkün değildir. Ülkemizin önümüzdeki günlerde benzer durumların yaşanmaması için de önemli gördüğüm bir öneriyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şehir içi ve dışı ayırt etmeksizin bütün derelerin yönetiminin DSİ’ye bırakılması önemli bir adım olacaktır. Zira dere yataklarının ıslah edilmesinde belediyelerin önceliği, olduğunca az alan kaybı üzerinedir. Hatta bazı derelerin üzeri kapatılarak Havza ilçemizde olduğu gibi  yeni alanlar oluşturulduğu görülebilmektedir.  

İl Özel İdarelerin önceliği ise dere ıslah çalışmalarındaki yatırım maliyetlerin en aza indirilmesi üzerinedir. Halbuki dereler üzerindeki tüm tasarruf ve uygulama DSİ yönetimine bırakılırsa rant kaygısı ortadan kalkacak ve konu daha teknik boyutlarıyla ele alınacaktır. Başbakanlığın 9 Eylül 2006 tarihli DSİ genelgesine rağmen DSİ’nin bilgisine başvurma konusunda ilgili kurumların bugüne kadar yeterli hassasiyeti gösteremediği kanaatindeyim. Bu sebeple bir yasal düzenleme ile hangi kurumun sorumluluk alanında olduğuna bakılmaksızın tüm akarsular ile ilgili yapım, yaptırım hakkının doğrudan DSİ’ye bırakılmasının daha etkin mücadele için şart olduğunu düşünmekteyim.

Haber: Ayhan Gonca

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri