“Türk milletine yapılan kötülükler hep aynı usulde uygulanmıştır. İftira, fesat ve yalan..
Yüzyıllardır bu silahları kullanmışlardır ve istedikleri neticeyi almışlardır. Yine de aynı hedefe vurulmakta, acaba hiç ibret almayacak mıyız? Doğrusu uyanacağımızı da sanmıyorum. Milletler meziyetleri ile olduğu gibi zaafları ile de bir küldürler; bizim zaafımız da bu. Melek edaları ile ifade edilen yalan ve iftiraya inanmak.
Bu fesatçılar eliyle kaç devletimiz yıkılmış, ne kadar kardeşin kanı akmıştır. ‘Azade olaydılar seferden bir ordu doğardı bin neferden’ beytinde işaret edilen muharebe zayiatı bile fesat kaybının yanında hiçtir. Eğer birbirine düşmemeyi bilseydi, tarihin bu eski milleti bugün 130 milyondan mı ibaret kalırdı?
Hunlar’ı, Selçuklular’ı, Osmanlılar’ı helak eden fesat, bugünkü Türkiye’yi de sallamaktadır. Tedbirle mükellef olanların ahmaklığı, aciz, tereddüdü de ‘Demadem artar, eksilmez, tükenmez bi’nihayettir.” diyor merhum Dündar TAŞER, 17 Ağustos 1970 tarihli satılarında!
*
Satırların yüklendiği anlamlar, mesajlar ne kadar da tanıdık geliyor değil mi?
İnsan soruyor ister istemez!
O günden bugüne ne değişti?
Bu sorunun cevabını da yine bir alıntıyla vereceğim.
"Dönem kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir. “
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN.
Sözlerin tarihi, 18 Nisan 2019.
*
Elbette bu sözler merhum TAŞER’in satırlarına destek olmak mahiyetinde söylenmedi.
Meselenin özü aynı, aktörleri farklı!
1970’lerden bugüne geldiğimiz noktada Türk milletinin hala aynı meseleler üzerinde çırpındığının gerçekliğiyle yüzleşiyoruz.
Aradan geçen 50 yıllık süre zarfında milletimizin enerjisini hangi meselelere heba ettiğini görüyoruz.
Peki nedir bu 50 yıldır aşamadığımız husus?
-Nefret dili, milli şuura koyulan mesafe!
*
Ne diyordu TAŞER?
-Tedbirle mükellef olanların ahmaklığı, aciz, tereddüdü de ‘Demadem artar, eksilmez, tükenmez bi’nihayettir.
Tedbirle mükellef olanlara eğilip baktığımızda, nefretle mükellef olduklarını görüyoruz.
*
Sayın ERDOĞAN’ın ifadelerinin haklılığına imza atmayacak hiçbir akıl ve izan sahibi yoktur.
Ama maalesef demir çoktan eğrildi.
Eğri demir soğutarak düzelmez.
Demirin işlenmesi artık elzemdir.
Nezaket ve sevgi diline seçimler harici dönemlerde sarılmanın bir faydası olmaz, demirin eğriliği çirkinliği gizlenmez.
Baki kalmalı sevgi dili…
Demir sevgiyle işlenmeli, milli bütünlük sarmalıyla motiflendirilmelidir.
*
Önümüzdeki seçim dönemlerinde de sayın ERDOĞAN’ın geç kaldığı bu bilinçle hareket etmesi, Türk vatandaşları olarak en büyük arzumuz olacaktır.
Milleti tanımlarken kelime başında harf (z) hatası yapılmaması, dil sürçmelerinin (illet) yaşanmaması en büyük temennimiz olacaktır.
Artık yıllarca heba edilen toplumsal enerjimizi, çağdaş atılımlara yöneltmek, buna vesile olmak, en büyük milli kazancımız olacaktır.
Dediğim gibi, demir artık eğrildi.
Demiri işlemek hususunda kabiliyetten mahrumsanız, ya artık kızdırıp daha da eğmemek ya da artık işi ehline bırakmak lazımdır.
Anadolu insanı, sevgi ve nezaket diline yabancı değil, sadece hasret…
Siz sadece vesile olup, mükellefiyetiniz farkındalığını baki kılın, Anadolu’nun bağrında gereken işlemeyi yapacak demir ustaları zaten var.
Esen kalın!