Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı. Bir kısım tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Çok sayıda avukat ve basın mensubunun izlediği duruşmaya, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık ile üyeler CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Saadet Partisi Milletvekili Mesut Doğan, MHP Milletvekili Naci Şanlıtürk ve DEM Parti Milletvekili Kamuran Tanhan gözlemci olarak katıldı.
Pazartesi gününden bu yana 18 sanığın savunmasının alındığı duruşmada, organize suç örgütünün elebaşlarından 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in savunmasının alınmasıyla devam ediliyor. Öte yandan davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
"Hepimiz açısından çok can yakıcı"
Duruşmayı takip etmek üzere adliyeye gelen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri, salona girmeden önce adliye önünde açıklama yaptı. Heyet adına konuşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, davadaki iddialar nedeniyle son derece üzgün olduklarını belirterek, şöyle devam etti: "Maddi gerçek ortaya çıktıktan ve sorumlular tespit edildikten sonra, hiç kuşkusuz, kimsenin hiçbir endişesi olmasın ki her sorumlu, sorumluluğu nispetinde hak ettiği cezayı veya mali anlamda bir sorumluluk varsa hak ettiği cezayı ödeyecek, sorumlular da cezalarını çekecekler. Fakat öbür taraftan iddianameye baktım. Müşteki beş isim var, beş baba var. Her birisi otuzlu yaşlarda. Bu da bize belki ilk çocukları, belki ikinci çocukları olduğunu gösteriyor. İnsanların heyecanla hasretle bekledikleri, kucaklarına almak için içleri titreyerek bekledikleri bir süreçte öyle bir sonla karşılaşmaları kuşkusuz çok can yakıcı. Hepimiz açısından çok can yakıcı."
Yanık, komisyon olarak arzuları ve taleplerinin maddi gerçeğin ortaya çıkması olduğunu vurgulayarak, "Süreci en başından, soruşturma evresinden itibaren yakından takip ediyoruz. Dava sürecini komisyonumuz olarak, arkadaşlarımızla heyet olarak takip edeceğiz. Maddi gerçeğin ortaya çıkması, kamuoyu vicdanının rahatlaması, yavrularını kaybeden, daha küçücük bebeğini bağrına basma imkanı bile bulamadan yavrularını kaybeden anne babalarımızın acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için süreci biz de titizlikle takip edeceğiz." ifadelerini kullandı. Soruşturmanın çok titizlikle sürdürüldüğünü gördüklerini dile getiren Yanık, davanın da bu anlamda sorumluların hak ettikleri cezayı tespit edecek, takdir edecek şekilde süreceğinden en ufak bir şüphelerinin olmadığını kaydetti.
Tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in savunması alındı
Duruşmanın sabahki bölümünde organize suç örgütünün elebaşlarından 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in savunması alındı. Suçlamaları reddeden Özdemir, hasta yönlendirmesinden dolayı maddi kazancı olduğunu kabul etti. Özdemir, İstanbul'daki 112 birimlerinde acil çağrı merkezi ile 112 merkezinin ayrı olduğunu belirterek, tıp merkezindeki sevk algoritmasını anlattı. İstanbul'da kuvözlü 4 ambulans olduğunu söyleyen Özdemir, "Bu ekibin hastaneye gelmeleri 2-3 saat sürmektedir. Bu tıp merkezlerindeki sevk süreci burada bitmez. Ekipler direkt yenidoğana götüremezler, 112 bir kamu hastanesine götürür. Yeniden sevk işlemi başlatılır. Hasta için tekrar kamu taraması yapılır ondan sonra tekrar sevki sağlanır. Hastanın yoğun bakımı olan bir servise gitmesi 5-6 saat sürmektedir." dedi.
Hastanın bir an önce yoğun bakıma ulaşması için bu prosedürlerin uygulanmaması gerektiğini ve bunun hastanın menfaatine olduğunu savunan Özdemir, "Bu yüzden benim gibi aracılık yapan insanlarla iletişime geçilmektedir. Bu şekilde sevk süresi 5-6 saat süreceğine 30-45 dakikada gerçekleştirilebilmektedir." ifadelerini kullandı. Özdemir, hasta için kendisine danışıldığında zaten tüm kamu kurumlarıyla ilgili tarama yapıldığını ve yer bulunamadığında sevk işleminin gerçekleştirildiğini anlatarak, ambulans şoförü olduğu için soruşturma savcısı tarafından hakkında art niyetle algı operasyonu yapıldığını öne sürdü. Söz konusu ithamların 112 sistemine zarar verdiğini ve çalışanları zan altında bıraktığını kaydeden Özdemir, "İstanbul 112 biriminin yaptığı sevklerin usule uygun olduğu belirtilmiş olmasına rağmen kasıtlı ve art niyetli algı operasyonuyla medyaya bu şekilde yansıtılmaktadır. 112 ambulans şoförü ve örgüt yöneticisi olarak buradayım ama sadece Fırat Sarı'nın danışmanlık yaptığı hastanelere hasta yönlendirmiyordum. Ben, sağlık çevrem olduğundan dolayı hasta yönlendirmesi yaptığımı kabul ediyorum." diye konuştu.
7-8 yıl yoğun bakım hemşireliği de yaptı
Özdemir telefonları dinlemelerinde, erişkinler için de hasta yönlendirmesi yapmasına rağmen sadece yenidoğan sevklerinin tape kayıtlarına yer verildiğini belirtti. Örgüt yöneticisi olmadığını savunan Özdemir, "Hiyerarşik bir yapı yoktur. Hemşirelere doktorlara talimat veriyor olmam lazım. Bu suçlama artık komik duruma düşmüştür." dedi. Özdemir, 12 senedir sağlık sektöründe çalıştığını, 7-8 yıl da yoğun bakım hemşireliği yaptığını da belirterek, şöyle devam etti: "Örgüt yöneticisi vasfına beni soktukları için adını sanını bilmediğim, hiçbir sürecine dahil olmadığım bebeklerin ölümüyle ilgili yargılanıyorum ama bu konudaki savunmamı sadece tek bebek üzerinden yapıyorum. Diğer bebeklerle ilgim yoktur. Kaya bebek, bir bebek sevki değil, gebe sevkidir. Gebe 28 haftalık olarak Esencan Hastanesine gidiyor. Kritik gebelik teşhisi yapılıyor. 112 nakil birimi teorik olarak İstanbul'da hiçbir özel hastaneye sevk yapmamaktadır kamu hastaneleri dolu olmadığında. Dört, belki beş saat boyunca gebe 112 nakil birimine bildirilmiştir. İstanbul'da hiçbir kamu hastanesinde yer bulunamamıştır. Bu vakayı kimsenin kabul etmediğini belirtmek isterim. Güney Hastanesi hastayı kabul etti, sevk süreci başladı. Nakil, Güney Hastanesinin ambulansıyla yapılmıştır."
Hasta nakillerinden maddi kazanç elde ettiğini ifade eden Özdemir, "Hasta yönlendirmesi yaptığım için Medicence Şirketinden, Fırat Sarı'dan, Birinci Hastanesi ve Bağcılar Şafak Hastanesinden ödeme aldım. Esenler Güney Hastanesiyle ilgili hiçbir maddi menfaatim yoktur. Birinci Hastanesinde muhasebeyle muhatap oluyordum. Hastane yönetiminden Ali Aksu'yla anlaştım. Medicence'de doktor Fırat Sarı'yla anlaştım. Net bir tutar, hasta başına şunu alıyorum gibi bir şey yok. Hastaneler kendi nezdinde değerlendirdiği tutarı ödüyor. Bağcılar Şafak Hastanesinde görüşmeyi Mustafa Kazan'la yaptım." şeklinde konuştu.
"Hasta başına 10 bin lira aldığım doğru değildir"
Özdemir, Fırat Sarı'nın işletmesini yaptığı Bağcılar Şafak Hastanesi, Bağcılar Medilife Hastanesi ve Özel TRG Hospitalist Hastanesine hasta gönderdiğini belirterek, Reyap Hastanesi, Çorlu'daki hastane ve Silivri'deki Kolon Hastanesi'yle bağlantısının olmadığını, Avcılar Hastanesini hatırlamadığını, ağırlıklı olarak da doktor olan sanık İlker Gönen'le iletişim halinde olduğunu söyledi. Çapraz sorgusunda, çevresi geniş olduğu için hastaları kolay bulduğunu anlatan Özdemir, "Suçlama hastanın 112'ye bildirilmemesiyle ilgili. 112'ye bildirilmeyen hastanın hangi verileri 112'de olur?" dedi. Suriyeli bebekler yerine Türk bebeklerin istenmesiyle ilgili konuşmalara ilişkin Özdemir, "Konuşmayı hatırlamıyorum. 112 nakil birimince, Suriyeli hasta kabul etmeyen özel hastanelere Türk hastaları da sevk edilmiyor. Bu da Suriyeli hasta kabul ettiği için Türk hasta kabul ettiğine dair bir konuşma." ifadelerini kullandı.
Özdemir, "Hasta başına 10 bin lira aldığım doğru değildir. Hastaları sevk ettikten sonra hastaneler bana para gönderiyordu. Neye göre belirlediklerini bilmiyorum." dedi. Bir telefon konuşmasında "Fırat Sarı'ya 'Taburcuları durdurmamız lazım.' diyorsun, neden durduruyorsun? Taburcular senin yetkinde mi?" sorusuna Özdemir, "Bu konuşmaların işgüzarca olduğunu kabul ettim zaten." yanıtını verdi. Şafak Hastanesinden ödeme aldığını kabul eden sanık, "Bir kere 67 bin 500 lira aldım. Bu zaten tapelerde var. Tapelerde olmayan 45-50 bin kadar da ikinci kez almıştım." ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı sanığa tepki gösterdi
Sanık Özdemir'in mesleği dışında yaptığı işleri anlattığı esnada mahkeme başkanı, "Sen 112'de çalışıyordun, demek ki çok boş vaktin oluyor ki bu kadar iş yapıyorsun. 'TAG kullanıyordum, onu yapıyordum, bunu yapıyordum.' diyorsun." dedi. Sanık ise 12 saat çalışıp 36 saat izin yaptıklarını ve konuşmayı çok sevdiğini söyledi. Kaya bebek Güney Hastanesi'ne yatırıldığında hastanede Doktor Şeyhmus Çelik'in olduğunu ancak sonra istifa ettiğinin söylendiğini iddia eden Özdemir, "O dönem Doktor Ümit Kaya'yı sağlık çevrem çok fazla olduğundan dolayı hastaneye yönlendirdim. Bir gün sonrasında anlaşma yapmayacağını, vazgeçtiğini söyledi. Hastanede doktor olmadığından değil. Poliklinik yapan doktor bebeğe baktırılıyor. Rıza ve eşi Hilda Keykubad'ı hastaneyle görüştürmek için yönlendirmesini yaptım. Hastane bir doktorla anlaştığı zaman SGK kaydı hemen çıkıyor diye bir şey yok. Hastaya bakan hekim, hastalara bakmaya devam ediyor." şeklinde konuştu.
Sanığın, bebeğin ölümüne ilişkin hastaneye yönelik yapılan denetimlerle ilgili savcının art niyetli olduğuna dair iddialarda bulunması üzerine mahkeme başkanı tepki gösterdi. Mahkeme başkanının, "Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu." demesi üzerine sanık Özdemir, "Gelen denetim ekipleri bildiğim kadarıyla seviye denetim ekipleri değildir. Sonra gelen ekipler, hastanenin birinci değil, üçüncü basamak olduğunu söylüyor. O zaman savcılık talimatıyla gelen denetim ekipleri mi, il sağlık ekipleri mi kötü niyetli? Bu konuda benim yorum yapmamam gerekli. Bu benim kendi yorumum, yanlış da olabilir." ifadelerini kullandı. Duruşma savcısı ise bunun üzerine, "Soruşturma savcısının adını vererek ithamlarda bulunuyorsun. Sen burada sanıksın varsa savunmanı yap. İthamlarla ilgili iddian varsa avukatın da var. Gider şikayetini yaparsın." diye konuştu.
"Çok fazla hasta yönlendirmesi yapmışımdır"
Hakkında idari işlem yürütülüp yürütülmediğine ilişkin soru üzerine Özdemir, "Doktor adına hasta kabul etmemle alakalı soruşturma yapıldı. Doktorların ifadesinden sonra sonuç olacağı söylendi. Nisan sonunda nöbetteyken gözaltına alındım. Sözleşme feshi yapıldı, işten atıldım. Disiplin soruşturması bakımından ifade verdim. Bu ifade de 112'deki ses kayıtlarımla ilgili." beyanında bulundu. Sanık ayrıca, sevklerden aldığı paralarla ilgili kendi dışında kimsenin menfaatinin bulunmadığını savundu. Sanık, "Fırat Sarı senden çekinir miydi?" sorusunu ise, "Birbirimizden korkacak ya da çekinecek bir durumumuz yok." diye cevapladı.
Sevkini yaptığı hastalarla ilgili sayı söyleyemeyeceğini belirten Özdemir, savunmasında, "Çok fazla hasta yönlendirmesi yapmışımdır. Evet yönlendirme yaptığımı söylüyorum. Sadece yenidoğanda değil, diğer branşlarla da yaptığımı söylüyorum. Zaten yaptığım iş normalde yasal ve resmi olan bir iş. Sadece 112'de ambulans şoförü olduğum için resmileştiremedim. Normalde özel hastanelerde olan bir iş. Yaptığım iş zaten yasal olan bir iş." ifadelerine yer verdi. Özdemir, Fırat Sarı'nın dışında kişi bazlı başka işletmeci tanımadığını belirtti.
İddianameden
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor. İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor. Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor. Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor. Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
Ceza istemleri
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor. Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti. Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.