Sevgili Dostlarım;
Dünkü yazımda belirtmiştim. Menzile yaklaştıkça parti liderlerinin sözleri sertleşir, hatta ağızlarından çıkanı kulakları duymaz hale gelirler. Seçim gününe şöyle böyle iki ay daha var ama bizimkiler savla atışlara çok erken başladılar. Herkese örnek olması gereken Başbakanımız bir meydandan hakaretler yağdırıyor: “biz eşref-i Mahlûkatla (yaratılanların en şereflisi ile) dolaşıyoruz” “sen ise bozkurtlarınla dolaş.” Bu sözlerin ne manaya geldiğini ilkokul öğrencisi bile bilir. Ben ise daha fazlasını yazmayacağım. Çünkü kimseye öyle sözler söyleyemem, terbiyem müsait değil.
Başka bir meydan da Bahçeli Başbakana cevap veriyor. “ben bozkurtlarımla dolaşıyorum; senin yanındakiler ise Esfeli Safilin yani insanların en düşük seviyelisi benim yanımda olanlar bozkurt, senin yanındakiler ise çakal. ”
Tövbe.. Tövbe estağfurullah! Bunlar nasıl sözler, bunlar nasıl hakaretler. Böyle sözler kavgada bile söylenmez. Bu kadar ağır laflar ancak düşmana söylenir. Okuyucularımı uyarıyorum; parti liderleri konuşurken televizyonu kapatın ki çocuklarınız duymasın.
Bozkurt; gücü, cesareti ve özgürlüğü ifade ettiği kabul edilen bir efsane kahramandır, bir simgedir. Bozkurtu sembol olarak kabul eden insanlara siz bozkurt cinsinden mahlûklarsınız denir mi?
Benim bile gençliğimde bozkurt rozetini yakasında taşımış bir ülkücü olarak ağırıma gitti. Bunlar nasıl sözler Allah aşkına.
Başbakanın koyu bir Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yoktur. Fenerbahçe’nin simgesi kanarya değil mi? Bende Galatasaraylıyım; GS’ yın sembolü ise Aslan. Yani şimdi FB’ liler kanarya cinsinden GS’ lılar Aslan cinsinden mi? Kantarın topu bu kadar kaçırılır mı?
Bin dokuz yüz yetmişten sonraki ideolojik kavgaları yaşamamış okurlarım Başbakanla, Bahçeli arasındaki çekişmenin temelini bilmeyebilirler. Ülkücülerin sembolü Bozkurttur. Tayyip Bey İslamcıların önde gelenlerindendi. Bahçeli ise ülkücü hareketinin liderlerinden biri idi. İki gençlik grubu arasında büyük bir rekabet vardı. İslamcılar bize, siz bozkurtçusunuz puta tapıyorsunuz derlerdi. Bizde onlara şerbetçi derdik, millet olgusunu kabul etmeyen sahte ümmetçisiniz derdik.
Anlaşılan başbakanım ve Bahçelinin gençlik yıllarındaki kavgaları şuur altlarına yerleşmiş, şimdi yeniden nüksediyor. On iki hazirana kadar neler göreceğiz neler. Edep dışı, ağza alınmayacak sözleri duydukça bize EDEP YA HU! Demek düşüyor.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri ise tam bir facia. Mitingdeki o malum kareyi seyredipte, küfür ediyor kararı vermeyen kimse yoktur. İnsaf… el insaf seviyenin bu derece düşmesi iyi alamet değildir.
Sevgili Dostlar:
Hasan hoca yazmadı demeyin. İşte yazıyorum:
Peş peşe gelişen bu üniversite sınavlarındaki skandallar var ya, hükümetin en büyük baş belası bunlardır. Anlaşılan sınavlarla ilgili gösteriler seçim gününe kadar devam edecektir. Seçim sonuçlarını etkileyen en büyük faktörde bu gösteriler olacaktır. Konu ile ilgili Orhan Veli’nin bir mısrasını hatırladım. Şair Orhan Veli “Beni bu havalar mahv etti” diyordu. Hükümeti ise ÖSYM’nin beceriksizce yönettiği sınavlar mahv edecektir. Benden söylemesi.
Selam ve saygılarımla