İstanbul … tarihten adı hiç eksilmeyen Şehirdir orası. Dünyanın gözünün dikkatle baktığı gözlerini almadıkları elmas şehirdir orası.
Peki neydi İstanbul’u bu kadar alıcı yapan?
Kuruluşu bile efsanedir İstanbul’un. Yunan Mitolojisinde; Yunanistan Megara’dan yola çıkan Byzas, yeni bir şehir kurma hayalindedir. Delfi Kahini’ne nerede kuracağını danışır. Kahin de, şehri “Körler Ülkesi’nin karşısına” kurmasını söyler. Kralın aklı karışır ne demek istedi der düşünür. Ve bir gün bugünkü Sarayburnu’ndan o günkü Khalkedon’a (Kadıköy) bakarak, “Bu körler niye şehirlerini bu güzelim yer dururken o çorak yere kurmuşlar ki?” diye düşünür. Ve tabii aklına Delfi Kahini’nin sözleri gelir. Artık şehri nereye kuracağını bulmuştur.
İstanbul adı 9. yüzyılda Fütuh’üş-Şam adlı eserde bir insan ismi olarak geçer. Rum Meliki Timaoş’un oğlu hükümdarlığı süresince İstanbul’u inşa etmeye çalışmıştır. Fakat şehri yerine gelen Konstantin tamamlar ve adını koyar. 10. yüzyıl kitabı Tenbih (Mesudi)’de İstinbolin olarak geçer. İstanbul adıyla ilgili bir kısmı birbiriyle çelişen başka birçok bilgi vardır. Ayrıca İstanbul, binlerce yıl boyunca Byzantion, Konstantinopolis, Konstantiniyye, Asitane, Darülhilafe, Dersaadet gibi onlarca isimle anılmıştır.
İstanbul’a hayran kalmamak mümkün değildir. 7 tepesi, içinden geçen Anadolu’yu Avrupa’dan ayıran güzelim denizi, gerdanlık gibi İstanbul Boğazı … doğal limanı olan Haliç’iyle eşsiz bir şehirdir. Her karışı tarih kokar. İstanbul’un tarihi ise şehrin görkemine yakışır zenginliktedir.
Sanayisi, cazibeli ticaret alanı, teknoloji bilim merkezi, Sağlıkta umut, Üniversiteleri ile Kültür kardeşliği … Kim istemez böylesi cevher dolu bir şehri.
Çok umutlar barındırır içinde İstanbul. Çoğu kişinin hayalinin tek şansıdır İstanbul. Çünkü Yarısı Avrupa yarısı Anadolu olan karışık kültürü ve vatandaşları ile birçok şeyin hareket ya da ilk adımının atıldığı şehirdir İstanbul. Küçük şehirlere oranla olanakları çoktur. 24 saat akan durmayan bir hayatı vardır. Küçük şehirlerdeki gibi geceleri sönmez ışıkları. Gündüz işleri koşuşturmaları ..geceleri aşıkları, umutları barındırır içinde İstanbul’un ışıkları ...
Ve bir şanstır İstanbul kıymetini bilene! Sesini duyabilene…
“Alacağını al benden” der İstanbul “ve sonrada git” der İstanbul.
İstanbul hayatın taa kendisidir. Televizyona gerek kalmayan, hayatın tüm gerçeklerini görebileceğiniz tek şehirdir.
İnsanlık sınavını yaşatır adeta.. Çalıştırır, karşılığında kazandırır ve yaşatır İstanbul.
Der ki; kaybolma karanlığımda …alacağını al ve git der İSTANBUL!
İyi ki 29 Mayıs 1453’te Feth etmiş Fatih İstanbul’u ve iyi ki 6 ekim 1923’te kurtarmış Atatürk Türkiye’min Elmas şehri İstanbul’u!