Eşinin yaşadığı sağlık sorunlarına daha fazla dayanamayan Nimet Güz, verdiği böbrek ile eşinin derdine derman oldu. Silivri'de 42 yıldır aynı yastığa baş koyan 6 çocuklu Güz çifti, 1,5 yıl önce Cemalettin Güz'ün böbrek yetmezliği rahatsızlığı olduğunu öğrendi. Eşinin sağlığına kavuşması için böbrek nakli olması gerektiğini öğrenen Nimet Güz, eşini kontrol için götürdüğü hastanede kendi tetkiklerini de yaptırarak böbreğini vermek için gönüllü oldu. Nakil için engel bulunmadığının tespit edilmesinin ardından Bakırköy Prof. Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde organ nakli olan çift, yapılan başarılı ameliyat sonrası mutlu günlerine geri döndü. Güz çifti, ilerleyen yaşlarına rağmen birbirlerini çok seviyor ve hayatın bütün zorluklarına birlikte göğüs geriyor.
ORGAN NAKLİ BEKLEYEN KAYITLI HASTA SAYISI, 20-22 BİN CİVARINDA
Diyalizin böbrek yetmezliğinin en çok uygulanan tedavisi olduğunu belirten Nefroloji Kliniği'nde görevli Prof. Dr. Süheyla Apaydın, "Her böbrek hastalığı hemodiyaliz ile sonuçlanmayabilir. Hemodiyalize giren hastaların da yaklaşık yarısı organ alabilir durumdadır ama kayıtlı hastamız yaklaşık olarak 20- 22 bin civarında. Organ beklemenin süresi bizde çok uzun. Dünyada bu 18 ay ile 36 ay arasında değişiyor. Biz de bu süre çok uzun olabiliyor. Problem, bekleyen sayısından daha çok bekleme süresi" dedi.
"TEMEL PROBLEM KOMA İLE BEYİN ÖLÜMÜNÜN KARIŞTIRILIYOR OLMASI"
Türkiye'de canlı organ verici sayısının kadavradan organ nakline göre daha yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Süheyla Apaydın, "Türkiye'de çok fedakar annelerimiz olduğu için genellikle hanımlar verici oluyor. Gelişmiş ülkelerde kadavradan organ nakli daha yaygındır. Bizde yaklaşık yüzde 70, yüzde 80 bazen 85 oluyor yıllara göre. Yüzde 25 oranlarında da kadavradan yapılıyor. Kadavra denildiğinde ölüden alınan böbrek değil de, yoğun bakım şartlarında yaşamış artık geri döneceği mümkün olmayan kişilerden alınıyor. Türkiye'deki temel problem koma ile beyin ölümünü karıştırmak oluyor. Beyin ölümü gerçekleşen hasta geri dönmez. Beyin ölümü gerçekleşen hastadan organ alınıyor. Organ bağışında zannedildiği gibi din bir engel olmuyor" şeklinde konuştu.
"BÖBREK NAKLİ EN UCUZ TEDAVİ YÖNTEMİ"
En ucuz tedavinin organ nakli olduğunu sözlerine ekleyen Apaydın, "Böbrek yetmezliği kalıcı hale geldikten sonra 3 tane tedavi yöntemi var. Birincisi makine diyalizi, yani hemodiyaliz. Bunun evde ve merkezlerde yapılan formları var. İkincisi periton diyalizi ki bu hastalar seçilir. Üçüncüsü organ naklidir. Bütün bu tedavilerin amacı insan ömrünü uzatmak, hayat kalitesini yükseltmek ve o kişiyi ekonomiye katkı sunmak üzere yönlendirmek amacına dayanır. En ucuz tedavi şekli nakildir. Çünkü nakilli hastaların çoğu işe gidip çalışabilir. Hayatını devam ettirebilir ve doğal olarak da ekonomiye katkıda bulunabilir. Diyaliz hastalarına göre nakil olan hastalar daha uzun yaşarlar. Kendi yaş guruplarına uygun olarak tabi ki" ifadelerini kullandı.
"EŞİM BÖBREĞİNİ VERİP, BENİ AYAĞA KALDIRDI"
Eşinin fedakarlığı sayesinde yeniden sağlıklı bir insan olduğunu söyleyen Cemalettin Güz, "Birden hastalandım. Hastaneye kaldırdılar beni. Böbrek yetmezliği teşhisi konuldu. 6 ay yattım hastanede. Eşim Allah razı olsun dayanamayıp bana böbreğini verdi. Haftada 3 kez diyalize giriyordum. Çok sorun yaşıyordum. Hiçbir şey yapamıyordum bütün gün evdeydim. Organ nakli sonrası hayatımda çok şey değişti. Her yere gidip geliyorum. Eşim böbreğini verdi ayağa kaldırdı beni" dedi.
42 YILLIK EŞİNE BÖBREĞİNİ BAĞIŞLADI
Eşinin yaşadığı sağlık problemlerine duyarsız kalamadığını dile getiren Nimet Güz ise, "İlk önce çocuklarım böbreğini vermek istedi. Ben kıyamadım çocuklarıma. 'Benim böbreğim tutarsa ben eşime vereceğim böbreğimi' dedim. 42 senedir ben onunla geçirmişim hayatımı. Hayat müşterek, vermesem olmuyordu. Gözüm görüyordu. Çok hasta oluyordu, halsiz oluyordu çok üzülüyordum. Şimdi sağlığına kavuştu. Eşimle mutluyuz. Birbirimizi çok seviyoruz. Sevmesem ona böbreğimi vermezdim" diye konuştu.