Samsun'da iki yerel gazetenin genel yayın yönetmeni İngiliz 2. Kâtibi ile Samsun Büyük Otel'de gizli bir görüşme yapıyor.
Kâtibin yanında İngiliz büyükelçiliğinden bir de tercüman var. Dışarıda da yabancı misyon temsilcisi olduğu için emniyetten çok sevdiğim Ömer abi ile bir arkadaş koruma olarak bekliyor. Bana bilgi gelir gelmez, soluğu otelde alıyorum.
"Neredeler?" dediğim Ömer abi, "İçerideler, iyi ki geldin" diye beni yönlendiriyor.
Dalıyorum içeriye, kamerayı açtıktan sonra. İngiliz efendi, "No no no no" diyor. Tercüman olan sarışın hatuna, "Tercüme eder misin yabancı değilim!" diyorum. Söylüyor. Fotoğrafları da çekiyorum.
Birçokları bilir ki; İngiliz Büyükelçilikleri 2. kâtipleri MI6 elemanıdır. En azından öyle iddia edilir. Uzun bacaklı biefendi 54 ilin etkili yerel gazeteleriyle görüşmüş. Samsun'da iki gazete belirlemişler. Kabul edilirse, dedikleri yapılırsa reklam muslukları açılırmış... Yoksa batarlarmış!!!
Sonra aynı büyükelçilik elemanı bir sendikanın genel kuruluna katılıyor. Beni orada da görüyor. Masanın altına doğru kayıyor ama kareye girmekten kurtulamıyor.
Şimdi bizim (genel yayın yönetmenleri) daha doğrusu gazetelerin sahipleri teklifi kabul etti mi?
Biri etti, biri etmedi. Kabul etmeyen Halk Gazetesi.
Diğerinin sayfalarına Çok uluslu şirketlerden reklam yağmaya başlıyor, hemen görüşmenin devamında. Samsun'da köründen avukatına, imamından kerestecisine ne kadar Fetocu varsa bu gazeteye köşe yazarı oluyor. Sayfalar Feto'nun derneklerinin haberleriyle doluyor.
Dahası Halk Gazetesi teklifi (!) kabul etmeyince, toplantıya katılan şahıs Halk Gazetesini bırakarak
köşelerinden kanlı bıçaklı olduğu rakibinin bulunduğu gazeteye köşe yazarı olarak geçiyor. Ulan daha dün birbirinize dümdüz gidiyordunuz, ne oldu da aynı çatı altına girebildiniz?
Buna İngiliz dostluğu denir. Emir büyük (!) yerden. Teklifi kabul etmeyen gazetenin genel yayın yönetmeni mevzuyu biliyor. Sus için almak zorundalar. Yutkunmak zorundalar.
Şimdi bütün bunlar biline biline çıkmışlar ortaya bu vatanın evlatlarına, kendilerini üç kuruşa satmayan, devletini ve milletini seven, uyuşturucuyla, itle, kopukla mücadele eden gazetecisine, polisine, jandarmasına, istihbaratçısına ahkam kesiyorlar.
Ulan şerefsiz, sen kimsin de yanına aldığın, bu ülkenin en güzide haber ajanslarından birinin bölge müdürüyle sağa sola tehditler savuruyorsun İngiliz iti.
"Ahde vefa" demişti öteki itte... Ulan it, vatanı satanlara ahde vefa mı olurmuş?
Bakın, fazla debelenmeyin, debelendikçe kendinizi devletin şefkatli kollarında bulacaksınız. İkinizde emeklisiniz, toplayın tasınızı tarağınızı gidin köyünüze oturun villâlarınızda... Bu ülkeyi size yedirecek ne devlet var ne gazeteci ne de istihbaratçı...
Unutmayın it ürür kervan yürür...