İstanbul coğrafi konum itibariyle her zaman ilgi odağı oldu. Tarihin en büyük devletlerine başkentlik yaptı, farklı inanç ve kültürlerinin merkezi haline geldi. Bugünkü İstanbul’un temelleri M.Ö. 7. Yüzyılın sonlarında atıldı. M.S. 4. Yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip başkent yapıldı. Ondan sonrada Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı devletlerine başkentlik yapmaya devam etti. 476 yılında Batı Roma’nın yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu’na dönüşmüş ve İstanbul’da, bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmişti. Bu dönem Bizans için bir toparlanma ve yükselme dönemi oldu. Ancak 7. Yüzyıldan itibaren İstanbul için kuşatma yılları başladı. İmparator Justin’den sonra iktidara gelen Harekleios döneminde, balkanları ele geçiren Avar ve Slav orduları İstanbul’u da tehdit etmeye başladılar. Avarlar İstanbul’u ciddi manada muhasara eden ilk Türk kavimi oldu. Bu dönemde İran Orduları ile ittifak kuran Avarlar ile Bizans arasında yapılan savaşların Bizans’ın lehine sonuçlandı. Ancak bu başarı uzun sürmeyecekti zira bir süre sonra İstanbul’u hedef alan Müslüman Arapların karadan ve denizden düzenledikleri seferler, Bizans’ı yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya bırakacaktı. Bilindiği üzere Araplar tarafından dört Emeviler, biri de Abbasiler zamanında olmak üzere Bizans üzerinde beş askeri sefer düzenlendi. Bu arada çeşitli vesilelerle Doğu dünyası ile münasebetlerde bulunan Bizans hükümdarları Doğululardan etkilendiler. Mesela İmparator Thophilos (829-242) zamanında Araplarla yapılan devamlı savaşlar sırasında 832 yılında Bağdat’a Abbasi Halifesi Memun nezdine açı olarak SynkellozİoannesGrammatikos ‘u göndermişti. Dönüşünde İstanbul Patriği olan ve bu makamı 842’ye kadar muhafaza eden bu elçi, Bizans’a döndüğünde Bağdat Sarayını o kadar methetmiştir ki, hayran kalan İmparator Abbasi Saraylarının resimlerini getirterek hemen Patrikos adındaki bu şahsa, Samandıra yakınlarında olduğu düşünülen Bryas Sarayı’nı inşa ettirdi. İmparator sarayın içinde bir kilise ve etrafına bahçeler yaptırdı. Civardan su yolları ve kanalları ile saraya sular getirtti.
1771 yılının hem Bizans hem de Türk tarihi açısından önemli sonuçları oldu. Çünkü bu tarihte Selçuklu Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru RamanosDiogenes arasında yapılan Malazgirt Meydan Muharebesine Türklerin kazanmasıyla Anadolu kapıları Türklere açılırken Bizans İmparatoru hem tacını, hem tahtını hem de hayatını kaybetti. Bundan sonra ki dönemde de İstanbul önlerinde Selçuklu Türkleri görülmeye başlandı. Nitekim Bizans İmparatoru ve VII. MikhailDukas’ın (1071-1078) iktidarı sırasında Bizans’ın Anadolu orduları komutanı Nikephoroz, Botonnies ile Rumeli orduları komutanı NikephorozBryennios İmparatora karşı isyan etmişlerdi. Bunlardan Nikephoroz ve Botonnies Anadolu Fatihi Kutalmış oğlu Süleyman Şah’tan yardım istedi. Süleyman Şah’ın yardımı sonucunda da 1078’ de İmparator oldu. Bu ilişkiler sayesinde Kutalmış oğlu Süleyman Şah Üsküdar’a kadar geldi ve burada Botonnies tarafından saygı ve sevgi ile karşılanıp ağırlandı. Bundan sonra 1090-1091 kışında bu kez de İzmir Bey’i Çaka ile anlaşan Peçenekler İstanbul’u kuşattı. Ancak Peçeneklilere karşı Kumanlarla iş birliği yapan İmparator Alexios bu mücadeleden galip çıktı.