Osmanlı Mimarisine ilham veren Ayasofya’yı süsleyen muhteşem mozaiklerin Osmanlı Devleti’nin davetiyle İstanbul’ a gelen İtalyan mimar kardeşler Fosattilerin sayesinde bugünlere ulaştığını biliyor muydunuz? Buyurun bu görkemli mabedi gezerken bu ilginç restorasyon hikayesine de kulak verelim Ayasofya’nın dikkat çeken bölümler’ den biri hiç şüphesiz üst galeri denilen bölüm oluşturuyor. Güney kısımda yer alan bu galerinin de bir duvarın ’da büyük bir mozaik dikkat çekiyor . Bu galeri ’de
Bizans imparator ve prenseslerinin yanı sıra Hristiyan inanışına özgü çeşitli betimlemelerin yer aldığı mozaikler bulunuyor. Yaygın Kaanetin aksine Birinci Mahmut Dönemine( 1730-1754) kadar Ayasofya mozaiklerinin üstü tamamıyla örtülmemiş. Sadece tasvirlerin yüzleri kapatılmış. Osmanlı Seyyahı Evliya Çelebi 17. Yüzyıllarda bu mozaikler ’den bahsederken , Ayasofya’da kubbelerin hepsinin içleri altın minare ’den resimlerle ve başka insan suretiyle yapılmıştı ki. Dikkat gözleri ile seyredenlerin parmakları ağızlarında kalır. Sözleri ile bu durumu teyit ediyor . Mozaiklerin bu güne erişebilmesin’ de önemli pay sahibi olanları anmamak eksiklik olur. Ayasofya’nın en mükemmel desenleri,1710 yılında İstanbul’ da bulunan İsveçli mühendis Coreliusloos tarafın’ dan çizilmiş. Yine Sultan Abdul Mecit tarafından mabedin onarılması için görevlendirilen İtalyan Fossati Kardeşler, iç ve dış süslemelerin bütünüyle elden geçirirken mozaikleri de meydana çıkarmış. Bununla da kalmayıp üstlerini ileride kolaylıkla açılabilecek şekilde örterek koruma altına almışlar. Abdül Mecit’ in bugün bile hala görüle bilen zarif tuğrası işte bu onarım sırasında dökülen taneleri toplayan fossati tarafından Lanzoni isimli bir İtalyan mozaik ustasına işletmiştir . İmparator Justinianus ,yaratıcı’ dan gelen işaret üzerine Ayasofya’yı yaptırmaya başlamış. Yüz usta ve On bin işçi beş yıl boyunca ara vermeden çalışmış. Mabet bittiğinde imparatorun sesi kalın taş duvarlarda yankılanmış :’’Muhteşem Süleyman! işte şimdi seni yendim’’…Gerçekten de Ayasofya bugün bile mimarlık tarihinin hayranlık uyandırıcı göksel bir devrim kazandıran kubbesiyle… Fransız şair ve Seyyah TheophileGautier ‘’ kapısından içeri adım atanlara mahşeri bir ürperti hissetti’ ’dediği Ayasofya ile ilgili şunları kaleme almış:’ ’Öyle anlaşılıyor ki İsa içeri, girdiğinde Jüpiter henüz çıkmıştı dışarı…’’Ayasofya’nın görkemli ve rutubetli avlusun da gezinirken henüz görmediyseniz Terleyen Sütuna doğru ilerleyebilirsiniz. Hikaye bu ya: Bizans döneminden kalma bir rivayete göre Allah’ın iradesiyle Ayosofya’nın koruculuğuna getirilen bir melek paydos saatinde inşaat aletlerinin başında bekleyen mimarın oğluna görünmüş, aletlere kendisinin göz kulak olacağını vaat ederek oğlanı inşaatın hızlandırılması için işçilerin yanına yollamiş, durumu öğrenen mimar çocuğu meleğin yanına geri göndermeyince sözünden dönemeyen melek sonsuza kadar bulunduğu yere tutsak kalmış . İşte Hristiyan alemin de meleğin katılaştığı bu yerin üzeri bakır levhalarla kaplı bu sütun olduğuna inanılıyor. Söylencenin farklı türde anlatılan bir başka versiyonuna göreyse aynı melek İstanbulu’nun fethinden beş gün önce bir alev topuna dönüşerek Ayasofya‘yı terk etmiş. Sütün ve bakır levha üzerindeki izler de meleğin gidişi sırasında oluşmuş özetle. Ayosofya muhteşem, efsanesi ise her daim bol. Siz iyi simi başınızı yukarı kaldırıp kendinizi kubbenin sonsuz akışına bırakın. Ona hayran olacaksınız…